Tuhaf Göl.

1K 72 1
                                    



Uyandığımda odamdaydım. Hemen yatağımdan kalkıp kocaman olan boy aynasının önüne geçtim. Tılsım çok büyük olmayan altın bir madalyondu ve üzerinde güneş motifi vardı. Her şeyden önemlisi içinde annemin gücünü barındırıyordu. 

Daha önce karanlık enerjimi fazla hissetmemiştim çünkü çok fazla mücadeleye dahil olmamıştım. Ama gezginlerin kahininin, kehanette bulunduğu gibi savaşta bu karanlığı istemeden de olsa serbest bırakabilirdim ve bu madalyon bunun olmasına engel olmalıydı.

Kapım tıklatıldı ve hizmetçiler girmek için izin istedi. Kapı hala kilitli olduğu için önce onu büyüyle açtım sonra girmeleri için izin verdim. Dört insan hizmetçi hemen işe koyulmaya başladı. Perdelerin çekilmesiyle güneş ışığı odama süzülmüştü. 

Üzerimde hala dünkü kapşonlu ve kot pantolon vardı genç hizmetçilerin üzerimdekilere şaşkınlıkla bakmalarını izledim. Ama hemen toparlanıp işlerine devam ettiler onlar benim hakkımda asla dedikodu yapmayacak kadar akıllıydı aslında bütün çalışanlar öyleydi sonuçta kulaklarımın bütün canlılardan iyi duyduğunu biliyorlardı. 

Bana elbise giydirmelerine izin verip dairemden çıktım yapacak çok işim vardı.

Derek her zaman ki gibi beni kapımın önünde karşılayıp bir adım geriden yürümeye başladı. Sam ve Derek'e James kısa bir kraliyet davranış eğitimi vermişti. Derek de buna harfiyen uyuyordu Sam'in nasıl olduğunu ise tam bilmiyordum. Bir şeyler öğrenmesi için komutan Jim ile takılmasına izin vermiştim.

Yemek salonunda kahvaltı yapıyordum. Sonuçta her öğün kanla beslenemezdim, vampir olduğum kadar kurt adamdım bu yüzden canım normal yemekte istiyordu ve saray aşçıları da bu konuda çok yetenekliydi.

Saray personelinin çoğu insandı böylelikle sarayım huzurlu ve sorunsuz işliyordu hem de insanlara iş imkanı sunulmuş oluyordu. Ancak yeterli değildi onların geçinebilmeleri için daha çok olanak gerekiyordu.

''Prenses dün bayılmanıza o madalyon sebep oldu öyle değil mi?'' Kafamı tabağımdan uzaklaştırıp  Derek'e baktım. 

''Soru sormanla ilgili ne dediğimi hatırlıyor musun?''

''Evet hatırlıyorum.''

''Güzel o zaman cevabını da biliyorsun.'' Soluk beyaz ama kusursuz yüzü ne düşündüğünü belli etmezken masadan kalktım. 

''Cadıların daveti bu akşamdı öyle değil mi?'' Taht salonuna yürürken beni takip eden muhafızlara baktım neyse ki saray içinde sayılarını altıdan ikiye düşürmüştüm. Aslında sıfırı hedeflemiştim ama yapmamam için o kadar çok konuşmuşlardı ki başım patlayacak gibiydi, bende sadece susmaları için itirazlarını kabul etmiştim.

''Evet, cadıların merkez kalesinde olacak.'' Tahtıma oturdum. Derek her zamanki gibi sol köşemde beklemeye başladı. O sırada bir muhafız taht salonuna girdi.

''Ekselansları komutan Jim geldiler.'' Neyse ki beni bekletme cüretine kalkışmıyordu.

''Gelsin.'' Jim tahtıma yanaşarak reverans yaptı.

''Ekselansları beni görmek istemişsiniz.'' Derek'e hoşnutsuz bir  bakış attı. 

''Evet komutan ordunun durumu hakkındaki raporunu ne zaman vereceksin?''

''Neredeyse bitmek üzere yarın teslim edeceğim.'' Bir rapor hazırlamak bu kadar sürüyor muydu?

''Eğer yarın teslim etmezsen teslim edecek başka birini bulurum. Anlaşıldı mı?'' Mahcup olmuştu, olmalıydı da. Sanırım taht boşken herkes işlerini erteliyor yada uzun bir zamana yayıyordu. Ama artık bu rahatlıkları sinirime dokunuyordu hem gezginlerden şikayet ediyor hem de işlerini baştan savma yapıyorlardı!

MELEZİN SAVAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin