Derek
Büyük bahçede olanlardan sonra ne düşünmem ve ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. O, okula ilk geldiğinde zaten bir şeyler olacağını hissetmiştim. Asil duruşu, güzelliği ve meydan okuyan bakışlarıyla mükemmel biri.
O görmese de ben erkeklerin onu arzulayan bakışlarını görebiliyordum ve bu durduk yere sinirlenmeme yol açıyordu. Hayır ona karşı bir şey hissetmiyorum sadece.. Ah! Kimi kandırıyorum ondan etkileniyorum, hele bana meydan okuyuşu beni çıldırtıyordu. Ama aşık değilim ben aşık olmam...
Sarah da ona olan bakışlarımı görmüş olmalı ki her fırsatta ona bulaşıyordu.
Kurtlar onu getirdiğinde içimdeki kurtarma dürtüleri harekete geçti.
Ama Elena kuralları çiğnedi ve ona yardım edersem, savaşa davetiye hazırlamış olurdum. Bunu göze alamazdım.
Sam ona her vurduğunda o ellerini bir taraflarına sokmamak için kendimi zor tuttum. Sam bana bir şey yapamazdı ondan ve çoğu kişiden daha güçlüyüm, bazıları istisna tabi.
Birden, ne olduğunu anlamadan Elena'nın gözleri mavinin en güzel tonunu alıp parlamaya başladı.
Onu tutan ipler çözüldü ve Elena transa geçmiş gibi yerden bir metre yükseldi. Hiç kimse ne olduğunu çözemezken Sam ve ona tezahürat yapanları karşı duvara fırlattı, insan olsaydılar sağ kalamayacaklarına eminim.
Sam doğruldu ve kurda dönüştü ama Elena ona anladığım kadarıyla acı çektiriyordu ki bunu vampirler dışında kimse yapamazdı. Sam'in kemik kırılma seslerini hepimiz duymuştuk.
Bir cadının bu kadar güçlü olmasına imkan yoktu, kral Robert onları lanetlemeden önce bile bu kadar güçlü değillerdi.
Birden siyah dişi bir kurt ona yetişebilmek için mesafe aldı ve hızlı bir şekilde koşup üstüne atladı. Ama ona değemeden geri insan formuna dönüştü.
Herkes onu Sam'in dönüştürdüğünü sandı ve buna anlam veremediler, sonuçta Sam alfa ve kendi sürüsü üzerinde hakimiyeti var.
Ta ki Elena'nın diğerlerini de dönüştürdüğünü görene kadar.
Herkes merak içinde bunu nasıl yaptığını anlamaya çalışırken diğer kurtlarda insan formlarına dönüştüler, başta büyüyle yaptığını sandım ama bu imkansızdı! Kurtları kendi alfaları dışında sadece alfaların alfaları onları dönüştürebilir ve onlara boyun eğdirebilirdi. Ama son kral Robert'tan bile önce tam tamına bir asırdır yoktu hem bir cadının alfaların alfası olması imkansızdı.
Elena girdiği transtan çıkmış olacak ki gözleri eski haline döndü, Sam'e acı vermeyi kesti ve ayakları yere bastı. Etrafındaki şaşkın ve merak dolu bakışlara aldırmadan konuştu ve kaybolan prenses olduğunu söyledi, tabi ona inanmadım ve kanıtlamasını istedim.
Sorup sorgulamadan diz çökenler de Sarah'ın beni desteklemesiyle şüphe edip ona bakmaya başladılar.
Elena üstünden eksik etmediği ceketini çıkardı ve işte o an bütün taşlar yerine oturdu. Elena'nın kolları sadece melezler de olan ve onlardan başka kimsenin anlamını bilmediği inanılmaz şekillerle doluydu, yani yıllardır aradığımız prenses...
Başta onu sonunda bulduk diye rahatladım sonuçta burada bulunanların çoğunun ailesi, sevdikleri, arkadaşları gezginler yüzünden katledildi.
Onlara karşı savaştık ama güçlerini liderlerinden ve birbirlerinden aldıkları için biz savunmasızdık, ülkemizde birlik yoktu kendi aramızda savaşırken nasıl karşı koyabilirdik? Ama o sonunda geldi diye düşündüm bizi korumak onun görevi. Ve bunu yapabilecek gücü var.
Sonra gerçekler beni ele geçirdi ve rahatlamış ifadem kayboldu.Krallığına geri dönmek içi bu kadar zaman beklemişti. Halkını korku ve ölümle baş başa bırakmıştı. Ve evet vampirler de korkar özellikle bir sonraki kurbanı bilmediklerinde.
Aslında gelmiş olması bile yeter diye düşündüm.
Beni çıldırtan gerçek ise onun soylu olmasıydı, en kısa zamanda yetkililer tarafından sadece özel günlerde davet edilme şartıyla Terra lucis'in krallığının tam ortasında olan hükümdar sarayına gidecek olmasıydı.Bu benim o saraya giremeyecek olmam ve onu göremeyecek olmam demekti ki ben onu görmeden yapabileceğimi sanmıyordum.
Bunları ona söyleyemediğim için diğer gerçekleri söyledim. Oradan uzaklaşmam gerekti, son sözümü de söyleyip oradan ayrıldım.
Elena
O gittikten sonra uzun zamandır hissetmediğim şeyler hissettim.
Pişmanlık ve suçluluk duygusu, kalbimin neden acıdığını sorgulamıyorum bile. Hemen her zaman yaptığım gibi duygularımı vampir içgüdülerim sayesinde bastırdım. Kurtlar suçluluk, cadılar sevinç ve vampirler de sanki bir rüyaymışım gibi bana bakıyor.
Orta yaşlı bir adam telaşla yanıma gelmeye başladı kalp atımlarını duyamadığım için bir vampir olduğunu anladım peşinden de bir öğretmen ordusunu sürüklüyordu. Yanıma varır varmaz kendini tanıtıp müdür olduğunu söyledi.
Birileri haber vermiş olmalı, sizce de birazcık geç olmadı mı?
''Elena Arthur, prensesim.'' dedi ve önümde diz çöktü sonra baktım ki herkes hala diz çökmekte. En asil ses tonumla konuştum.
''Kalkabilirsiniz.''
Herkes kalktı ve bir şey söylememi beklediler.
Ben konuşmayınca müdür konuştu.''İsterseniz odama geçelim, konsey üyesi James Wentworth ve ordu komutanımız Jim Evanson'a haber gönderildi en kısa zamanda burada olurlar.''
''Pekala, geçelim.''
Odaya doğru yöneldik. Artık herkes döndüğümü öğrendi, beni nelerin beklediğini tahmin edemiyordum bile. Umarım onlara istediklerini verebilirim. Biliyorum bana güveniyorlar ve en kısa zamanda bütün krallık öğrenecek. Artık geri dönüşü yoktu!
Bölüm Sonu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEZİN SAVAŞI
VampireGüvenliği için daha bebekken sarayından kaçırılmıştı. Bu süreçte krallığı büyük darbeler almış ve çoğunluğunun doğa üstü yaratıkların oluşturduğu halkı kendi içinde anlaşmazlığa düşmüştü. Onun yokluğunda her şey karışıkken artık geri dönmesinin vak...