Karmaşa

954 60 0
                                    



Giysilerim işlemeli, bacaklarımı sıkıca saran beyaz bir keten pantolona, üzerim ise pantolonumla uyumlu beyaz, zırhlı bir büstiyere dönüşmüştü. Omuzlarımı açıkta bırakan bu muhteşem savaş kıyafeti melez rünlerimi gözler önüne seriyordu. Herkes yaratıkları unutup anlık geçirdiğim dönüşüme bakmış ama hemen canlarını kurtarma çalışmalarına geri dönmüşlerdi. 

Derek ve Steve çıktığım masanın önüne geçmiş ve yaratıklarla aramda duvar örmeye çalışmışlardı. Bir kaç cadı ve büyücü yaratığa yem olurken odaklandım.

Adeta enerji, kullanmam için havada cızırdıyordu. Ve bende kullandım. Muhafızlarımı geçip cadı ve büyücülere ulaşmaya çalışan yaratığı ateşten bir çembere aldım. Ateşi gittikçe büyütüyordum ve onu küle dönüştürmeye çalıştım, şaşırtıcı bir biçimde işe yaramadı. 

Demek ateş onlara bir şey yapamıyordu. Ve o an anladım ki New York da öldürdüğümüz yaratıklar en güçsüzleriydi bunlar hem daha güçlü hem daha büyüktü. Derek'de anlamıştı bunu, endişeyle gözlerime baktı. Ben ise zevkle gözlerimi kıstım sonunda savaşabileceğim gerçek şeyler ortaya çıkmıştı.

Yaratık alevlere sinirlenmişti, iğrenç sesler çıkararak muhafızların üzerinden atladı ve bana doğru yakınlaştı. Derek ve Steve kılıçlarla üzerine gitti ama yaratık yok yerden var olan kuyruğuyla onları diğer duvara uçurdu. 

Bir yandan güçlü büyücü ve cadılar büyü yapıyor yaratıkları etkisiz hale getirmeye çalışıyordu. Ama tek yapabildikleri onları birazda olsa zapt etmekti.

Yaratık büyülerin etkisine direnip yavaşça bana doğru yaklaşırken bir büyü fısıldayıp elimde altından bir mızrak yarattım. Bu yaratıkların neyden yaratıldığını hissedebiliyordum, bu benimde sahip olduğum bir şeydi. O yüzden gündüzün gecenin yerini aldığı gibi, karanlıktan türetilmiş bu şeyleri ancak aydınlıkla, güneşin enerjisini hapsettiğim bu altın mızrakla yok edecektim.

Gözümü vahşet bürümüş bir şekilde yaratığın üzerine atladım ve mızrağı kafasına geçirdim. Yaratık patlayarak iğrenç yapışkan sıvısını etrafa saçmıştı. Çoğu kişinin kıyafeti canavarın zifiri karanlık kanına bulanırken hala muhafızlarımın savaşmaya çalıştığı diğer canavarın üzerine atladım. 

Derek ve Steve fırlatıldıkları yerden anında geri gelirken hiçbir şey yapamadan beni şaşkınlık içinde izlemeye başladılar, diğer herkes gibi. Üç yaratığı da öldürdükten sonra biri daha kapıdan girmişti. Nasıl olduğunu tahmin ediyordum, o yaratığın da işini bitirip dışarıya yöneldim ve muhafızlarım da beni takip etti.

Dışarıda bir düzine maskeli kişi vardı, maskeleri ince kemiklerle birleştirilmiş iskelet görünümü verilmişti sanırım hayvan kemiklerinden yapılmışlardı. Gözüme en arkalarında elinde antik bir kitabı tutan ve karanlık büyüler fısıldayan büyücüyü kestirmiştim. İşte muhafızlarımın dövüşebilecekleri gerçek kişiler. Gezgin müritler beni gördükleri zaman yerlerinde kıpırdanmıştı. Normalde kim olduğumu bilmeseler bile şuan açıkta olan melez rünlerim kimliğime doğrultulmuş spot ışıkları gibiydi.

Büyücüden gözlerimi ayırmadan muhafızlarıma seslendim.

''Aralarından birini sağ bırakın.'' Ve sonra gülümsedim, elbette bu gülümsememi evil smile olarak hayal edebilirsiniz.

Büyücüye doğru yürürken yoluma çıkmaya çalışan diğer müritlere muhafızlarım engel oluyordu. Büyücünün fısıltıları son bulup yeni bir yaratık yaratınca hiç vakit kaybetmeden yenisini yaratmak için harekete geçti. Her bir müriti muhafızlarım hedef alınca büyücüyle aramda sadece yaratık kalmıştı. 

MELEZİN SAVAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin