Karşımdaki bu muhteşem yaratığı sıkıca tutuyor ve gözlerimi dikmiş merakla bakıyordum. Tehdit edermiş gibi pirana dişlerini gıcırdattı. O an onun beni bir tehdit olarak gördüğünü anladım sonuçta misafir beklemediği belliydi. Kollarını ve kuyruğunu serbest bıraktım.''Bak deniz kızı sana zarar vermek için gelmedim tamam mı? Sen saldırmaya çalışmadığın sürece benden sana zarar gelmez.''
Onu serbest bırakmamla büyük olan gözlerini kocaman açtı ve dişleri eski haline döndü. Beni baştan ayağa inceledi hatta etrafımda bir tur yüzdü.
''Neden buradasın?'' Ağzının hareket etmediğini görünce telepatiyle konuştuğunu anladım, sesi melodikti adeta şarkı söyler gibi çıkıyordu.
''Buraya genelde kimse gelmez gelenlerinde tek bir amacı vardır. Senin amacın ne?'' Çenesinin hareket etmediğini görerek onun konuşmasını duymak çok tuhaftı ki bunu tuhaflıkların kraliçesi söylüyordu gerisini siz düşünün.
''Ben sadece suya dokundum ama sonra daha önce hissettiğime benzer bir enerji hissettim ve bunun ne olduğunu bulmak için buraya kadar yüzdüm.'' Gözlerinden bir parıltı geçmişti yalan söyleyip söylemediğimi anlamaya çalışıyordu.
''Yani burada ne olduğunu bilmiyorsun öyle mi sadece bir enerji hissettin?'' Kaç kere tekrar etmemi isteyecekti acaba?
''Hayır bilmiyorum, hissettiğim enerjiyle bir ilgisi mi var?''
''Kimse daha önce enerjisini hissedememişti, tabi eğer...'' Telaşla kolumu tuttu.
''Kimsin sen?'' Sanrım deniz kızları biraz dengesizdi.
''Benim adım Elena Arthur Terra Lucis'in prensesiyim.'' Kolumu yavaşça bıraktı ve gülümsedi.
''Demek sonunda geldiniz ekselansları.''
''Beni mi bekliyordun?'' Şaşırmıştım.
''Hepimiz sizi bekliyorduk. Su Altı Krallığındaki bütün canlılar.''
''Neden beni bekliyordunuz?''
''Bunu size kralımız açıklasa daha iyi olur. Sizi ona götürmeme izin verin.'' Bu bir tuzak olabilirdi, deniz kızları hakkında pek bir bilgim yoktu o yüzden ikilemde kalmıştım. Ama bu gizemi çözmeden gidebileceğimi sanmıyordum o yüzden kabul ettim.
''Çok uzakta mı yetişmem gereken bir davet var.'' Elini tutmam için uzattı.
''Merak etmeyin ve bana güvenin çok sürmez.'' Dediğini yapıp ona güvendim ve uzattığı elini tuttum. Beni de peşinden sürükleyerek yüzmeye başladı kristallerin önünden geçerken onların ne olduğunu sordum.
''Ah, onlar sahte sadece şaşırtma için konuldu.'' Başka bir şey söylememe fırsat vermeden hızlandı.
Mağaradan çıktığımızda sanırım okyanusa açılmıştık. Ama çok derindeydik hala Terra Lucis'in sınırlarında olup olmadığımızı anlayamadım ve gittikçe daha derine yüzüyorduk. Sonra sınırdaki kalkana benzer bir şeyin içinden geçtik ve enerjisi beni buraya getiren enerjiyle aynıydı.
Kalkanı aşar aşmaz su altı krallığını gördüm. Aynı aquaman filmindeki su altına benziyordu. Binalar sanki doğal bir şekilde şekillenmiş kayalıklardı. Kocaman krallığın tam ortasında beyaz kristalden yapılmış bir saray vardı.
Rehberim beni son hızla oraya sürüklüyordu. Etrafta parlayan mercanlar ve ismini bilmediğim çeşit çeşit renkli bitkiler vardı. Onlarla birlikte beyaz kristaller her yeri aydınlatıyordu.
Bir sürü deniz insanı vardı ve hepsi bir şeylerle meşgul gibi duruyordu. Sonunda kristal saraya ulaştığımızda elinde mızrak olan bir düzine deniz adamı girişi koruyordu. Beni sürükleyen deniz kızını görünce kapıyı beklemeden açmışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEZİN SAVAŞI
VampireGüvenliği için daha bebekken sarayından kaçırılmıştı. Bu süreçte krallığı büyük darbeler almış ve çoğunluğunun doğa üstü yaratıkların oluşturduğu halkı kendi içinde anlaşmazlığa düşmüştü. Onun yokluğunda her şey karışıkken artık geri dönmesinin vak...