Acı katlanılmaz bir hal aldı. Birinin beni kucakladığını hissettim.Karanlıkta sürüklenirken ilginç bir şekilde bilincim açıktı. Sanıyordum ki bunun sebebi birinin bana ulaşmak için büyü yapmış olmasıydı.
Tespitlerim de haklı çıktım ve kendimi loş ışıkların altında bir odada buldum.
Pencereden görünen gökdelenler sayesinde New York'ta olduğumu anladım ama benim burada ne işim var? diye düşünürken odaya orta yaşlı zayıf bir adam girdi.
''Kimsin sen?'' sinirle sordum. Sorumu umursamadan adımlarını bana doğrulttu ve aramıza mesafe bırakarak dururken ürkütücü gözlerini üzerime dikti ama pek etkilendiğimi söyleyemezdim.
''Seni buraya yardım etmek için çağırdım melez.''
''Senin bana nasıl bir yardımın dokunabilir ki?'' Bir adım daha attı.
''Sırrını biliyorum! Annenin bu sırrı gizli tutabilmek için ne fedakarlıklar yaptığını da. Bırak yardım edeyim.''
Konunun annem ve sırrıma gelmesi beni tedirgin etti.
''Ne biliyorsan, konuş!'' Kaba konuşmama hiç karşılık vermeden anlatmaya başladı.
''Ben annenin muhafızıydım. Annen seni korumak için her şeyi göze almıştı.''
''Ta ki gezginlerin kahini Aeron gelecekte ki seni görene kadar.''
''Beni mi?'' Nefesimi tuttum duyacaklarım hoşuma gitmeyecek gibiydi.
''Ne görmüş?'' Şüpheyle sordum.
''Senin sırrın, karanlığın öyle değil mi? İşte, kahin bunu görmüş senin gezginlerle olan savaşında aşırı güç kullanmanla ortaya çıkan karanlık yanını.''
''Karanlığa teslim olup iki tarafın ordularını da yok ettiğini. Gözünün kana büründüğünü görmüş.
Bu yüzden seni ortadan kaldırmak istediler. Amaçları güçlerini kullanacak kadar büyümeden önce seni öldürmekti. Ama sen kurtuldun, babansa o kadar şanslı değildi.''''Bu anlattıkların gerçek mi?'' Yani babam benim yüzümden mi ölmüştü?
''Ben doğruyu söylüyorum inanıp inanmamak sana kalmış. Ama bendeki emanetini almalısın.'' Boş boş bakan gözlerimi ona diktim.
''Ne emaneti?''
''Annenin emaneti. Seni korumak için her şeyi yapardı o, yaptı da. Annen aydınlığı temsilcisiydi. Ama bütün aydınlık gücünü bir tılsıma geçirdi. Ve bu onu tüketti.''
Yani annem de benim yüzümden ölmüştü. Gözlerimi hiç kırpmıyordum yoksa birkaç damla firar edecekti. Duygusal tepkilerimden aydınlığın temsilcisinin ne demek olduğunu bile soramadım.
O da açıklamadı zaten.
Benim suskunluğumu görünce konuşmaya devam etti.
''Tılsım senin karanlık yönünü dengeliyor. Onu takınca güvende olursun. Uyandığın zaman gel ve al onu.''
Sesimi bulabildiğimde konuştum.
''Neden onu sen getirmiyorsun? Halkımı bırakıp New York'a gelemem.''''Olmaz, gezginler peşimde birazdan buradan gideceğim. Tılsım çalışma masamın çekmecesinde. Uyandığında adresi hatırlayacaksın.''
''Peki aydınlığın temsilcisi de nedir?''
Karanlığa çekilmeden önce ki son duyduğum şey ''Onu da sana anneannen anlatsın.'' oldu.
Sesler netleşmeye başlarken Derek ve Jim'in seslerini duyuyordum, sanırım büyücü James'e beni uyandırması için bağırıyorlardı.
Adamın haline acıdığım için yavaşça gözlerimi araladım.
Uyandığımı ilk fark eden saray şifacısı oldu.
Tabi kulağımın dibinde sevinçle "uyandı" diye bağırana kadar gayet normaldim.
Kaşlarımı çattığımı gören şifacı bir kaç adım geriye gidip korkuyla kafasını eğdi.
Büyücüyü esir alan ordu komutanı ve korumam adamı rahat bırakıp yatağıma yaklaştılar.
İyi olup olmadığımı anlamaya çalışırken James konuştu.
''Size iyi olduğunu söylemiştim.''
''İyi misiniz prenses.'' Jim James'e karşılık bile vermeden endişeyle konuşmuştu.
''Ben iyiyim. Lanet bozuldu mu?'' Sanırım bayılmamın sebebinin yapılan ayin olduğunu sanıyorlardı ve tabi ki öyle kalmasına izin verdim.
'''Evet ekselansları lanet bozuldu ve bağda tamamlandı.'' Bağ kısmını söylerken yan yan Derek'e bakmıştı. Derek'in gözlerinde gördüğüm şey endişe miydi?
''Pekala.'' Yerimde doğruldum ve büyücü konsey üyesi James'e kafamı çevirdim.
''Bütün cadılara laneti bozduğumu duyur. Ama kara büyüyle uğraşanların ölümle cezalandırılacağını söyle.''
''Emredersiniz.'' dedi ve çıkmak için izin istedi. Derek hariç herkesin çıkmasını istedim.
Emrimi hemen yerine getirdiler.
Derek yüz ifadesini düz tutmaya çalışsa da meraklandığını anladım.
''Derek, bağı hissediyor musun?''
''Evet prenses Elena sizin yaşadığınızı ve yakınımda olduğunuzu görmesem de hissediyorum.''
''Yani uzaklaşırsam bunu hissedersin?''
Sorumun ardından bana şüpheyle baktı.
''Evet hissederim ama zaten fazla uzaklaşmanıza izin vermem.'' dedi.
Bu cevap, nefesimi kesse de umutsuzluğa kapıldım.
Benim dikkat çekmeden buradan çıkmam gerekiyordu.
Nasıl kaçabilirim diye aklımda planlar oluşurken daldığımı fark eden korumam seslendi.
''Prenses iyi misiniz? Daldığım düşüncelerden çıktım.
''Ah, evet Derek sen çıkabilirsin.'' dedim başta kararsız kalsa da yine de emrimi yerine getirip odadan çıktı.
Kapıda muhafızlarımın yanında durduğunu adım seslerinden işittim elbette duvarlar o kadar ince değildi, benim çok iyi duyan kulaklarım vardı.
Sanırım korumam işini çok ciddiye almıştı. Her ne kadar bu hoşuma gitse de şuan işime gelmiyordu.
Gizlice kendi sarayımdan kaçmam gerekiyordu, eğer sırrım öğrenilirse halkımın beni nasıl göreceğinden emin değildim.
Buna izin veremem biran önce tılsımı almalıyım!
Ama Derek'i atlatmam kolay olmayabilirdi.
Bölüm Sonu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEZİN SAVAŞI
VampireGüvenliği için daha bebekken sarayından kaçırılmıştı. Bu süreçte krallığı büyük darbeler almış ve çoğunluğunun doğa üstü yaratıkların oluşturduğu halkı kendi içinde anlaşmazlığa düşmüştü. Onun yokluğunda her şey karışıkken artık geri dönmesinin vak...