Jım bana kahvaltı hazırlamıştı ve yemem için bekliyordu. Gücüm olmuş olsaydı eğer masayı ona fırlatmıştım ama gelin görün ki ona sadece ters ters bakmakla yetiniyordum.
"Hadi ama hazırlamak için o kadar uğraştım. Sadece bir kaç lokma ye."
"Defol git başımdan." Bakışları kararırken Jim'in psikopat, gerçek yüzü an be an ortaya çıkıyordu. Tam beni tehdit edeceğini sandığımda kulağını kapıya doğru çevirdi ve ağzından bir küfür kaçtı. Birilerinin geldiğini tahmin ederken Derek ya da Steve olduğunu düşünüp rahatladım ama Jim kapıyı açtığında pelerinli karanlık büyücüleri görüp göz devirdim.
"Ne istiyorsunuz?" Jim düşmanca bir şekilde konuşmuştu. Şey en azından beni korumak için her şeyi yapacağını tahmin ediyordum ama elbette bunun hiçbir faydası olmazdı.
"Prensesi görmemiz lazım. Kenara çekil!" Jim onlara hırlamaya başladı.
"Onu görmeniz için bir sebebiniz yok." Jim birden bağırarak dizlerinin üzerine çöktü, karanlık büyücü onu etkisizleştiriyordu.
Arkalarından çıkan iki tane vampir gelip beni kolumdan tutarken direnmedim çünkü halim yoktu. Beni dışarıya sürükleyip üç tane kara büyücünün önünde diz çöktürdüler.
"Yazık, muhteşem güçlere sahip olan senin bile sonun geldi. Artık Terra Lucis gezginlere ait olacak, halkının ve ordunun önüne senin cansız bedenini attığımızda savaşmadan teslim olacaklar."
Büyücülerin, kara büyünün etkisiyle insani duygularını yitirmeye yüz tutmuş boş gözlerine baktım. Hırsları dışında hiçbir şeyleri kalmamıştı. Jim arkamdan acıyla adımı sayıklarken ona bakmadım bile, bunu hak ediyordu ve her şey onun suçuydu. Eminim beni güçsüzleştiren büyüyü yapabilmek için bir eşyamı çalıp onlara vermişti.
Büyücüler benim güçsüz düşmemden keyif alıyor, büyük bir zevk duyuyorlardı. Ben hiçbir tepki vermezken aralarından bir vampir konuştu.
"Prensesin kanını içme şerefini bana bahşeder misiniz ulu büyücü?" Sadece bir insan olduğum için elbette kanımı içmek isteyecekti. Şuan bir melez olmasam bile hala bir Arthur'dum ve kanım çok değerliydi. Ulu büyücü diye seslendiği karanlık büyücü sinsice gülümsedi.
"Bizler için çok faydalı oldun Stefan bu yüzden izin veriyorum, prenses tamamen senindir." Stefan denen vampir yanıma çöküp boynuma uzandığı sırada buraya doğru koşan Derek ve diğerlerini gördüm. Steve, muhafızlarım ve onların daha gerisinden kraliyet büyücüleri geliyordu.
Onlar bana ulaşamadan gezginler önlerini kesti ama bu onları durdurmaya yetmedi. Vampir ve kurt adamlar bir bir öldürülürken Stefan denen vampir de saldırmak için benden uzaklaştı.
Kara büyücüler onları durdurmak için büyülerini okumaya başladılar. Kraliyet büyücülerim her ne kadar onların büyülerine karşı koymaya çalışsa da işe yaramamıştı, onları henüz eğitmeye fırsatım olmadığı için buradaki kara büyücülerin seviyesinde değillerdi.
Büyünün etkisiyle kuvvetli bir hortum oluşurken yakın çevredeki ağaçlar hortuma doğru eğilmeye başladı. Toprak zerreleri de uçuştu ve insan görme yetimle onları seçmem zorlaştı. Hortum büyülü olduğu için sadece muhafızlarım ve korumamı içine çekerken kraliyet büyücülerim burunlarından kan gelene kadar engel olmaya çalışıyordu.
Yine de güçleri tükenince yere düştüler, hortum muhafızlarımı ve korumamı kuvvetle döndürdükten sonra onları farklı köşelere fırlatmıştı. Gördüklerime daha fazla katlanamazken tırnaklarımı toprağa saplıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEZİN SAVAŞI
VampireGüvenliği için daha bebekken sarayından kaçırılmıştı. Bu süreçte krallığı büyük darbeler almış ve çoğunluğunun doğa üstü yaratıkların oluşturduğu halkı kendi içinde anlaşmazlığa düşmüştü. Onun yokluğunda her şey karışıkken artık geri dönmesinin vak...