Başka bir yer.

319 27 2
                                    

Yeni bölüm. İyi okumalar.

Kollarıma değen sıcak kum taneleri beni rahatsız ediyordu. Aslında bir kum yığınının üzerinde yattığımı görmemiştim ama mantığımla düşününce başka bir şey olacağını da düşünmüyordum.

Ağırlaşan göz kapaklarımı araladığımda güneşin tam tepemde olduğu masmavi bir gökyüzüyle karşılaşmıştım. Gözümün alabildiği her yer çöl kumuyla kaplıydı ve nerede olduğuma dair hiçbir fikrim yoktu. Yanlışlıkla Mısır'a portalla gelmiş olabilir miydim?

Yattığım kumların üzerinden kalkıp ne tarafa gitmem gerektiğimi bilemeden insan hızımda yürümeye başladım. Gözlerim bir kaç kilometre öteleri tararken kumların üzerindeki bir hareketlilik dikkatimi çekti.

Kumlar rüzgar dışında kendi kendine hareket edemezdi ve şuan rüzgardan eser yoktu.

Saniyeler içinde iki kilometreyi aşarken elimi hareket eden kumların içine sokup tuttuğum şeyi yüzeye çektim.

"Derek!"

Derek gözleri kapalı bir şekilde kumları üzerinde yatıyordu. Onu sarstığımda zar zor açabilmişti gözlerini.

"Prenses."

"Sen nasıl buradasın?" Derek dudaklarını zorla aralarken portalın ona, bana olduğundan daha fazla zarar verdiğini anladım ya da zarardan çok enerjimizi emmişti. Son zamanlarda lanet olası her şey enerjimizi emiyordu.

"Sizin peşinizden atladım."

İyi halt yemişti gerçekten, ona zarar gelmesini istemiyordum ama o sürekli kendini benim peşimden tehlikeye atıyordu. Onu henüz benim yerime yaralandığı için azarlayamamıştım bile.

Ama vereceği tepkiyi biliyordum, korumam olduğunu söyleyip bunu yapmasının işi gereği olduğunu söyleyecekti.

"Aptal koruma."

Söylediğim şey üzerine hafifçe gülümsemişti.

"Haydi kalk bakalım."

Onu yerden zorla kaldırırken sarhoş gibi görünüyordu zor hareket ediyor, gözlerini açık tutmakta zorlanıyordu.

Başa bela korumamı bu şekilde de görecektim demek ki.

Sıcak bana etki etmiyordu ama cehennem kadar sıcak olduğunu biliyordum. Burada bir insan olsaydı fazla hayatta kalamazdı.

Derek kendini toparlayana kadar insan hızından da yavaş yürümüştük. Bir kaç saat böyle sürdükten sonra neyse ki eski haline dönmüştü.

Yine de eski gücümüz yoktu ikimizin de beslenmeliydik ama etrafta insanı bırak ağaç bile yoktu.

Derek vampir hızını kullanabilecek duruma geldiğinde iç güdülerimin gösterdiği yöne doğru insan üstü hızımızla ilerlemeye başladık.

Normalde Derek'i geride bırakacak kadar hızlı koşuyordum ama şuan yarış yapmıyorduk ve nerede olduğumuzu bilmediğimiz bir yerde birlikte kalmalıydık.

Ne kadar ilerlediğimizi bilmiyordum ama uzun bir zaman sonra manzara değişmeye başlamıştı.

Ağaçlar görünmeye başlamıştı ve nihayet toprak zemine ayak basmıştık.

İlerledikçe insan yerleşkeleri ortaya çıkarken gözüme her şey çok tuhaf gözüküyordu.

Tek tük olan ve biz yol aldıkça sayıları artan insanların kıyafetlerinin hepsi toprak renginde ve eski püsküydü. Ama dikkatimi çeken asıl şey çağlar öncesine ait gibi durmasıydı.

MELEZİN SAVAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin