final ♬ part 3

890 56 97
                                    

🎶 Berkay Altunyay - Ben Ne Anladım Bu İşten

🎶 Batuhan Kordel - Dönme

🎶 Cem Adrian - Beni Hatırladın Mı?

🎶 Sema Moritz - Hasret

🎸

4 Ay Sonra

Parmaklarımın arasında sıkıca kavradığım kalem yardımıyla okuduğum sorudan C şıkkını işaretlerken istemsizce tuttuğum nefesimi bıraktım. Feri kalmamış gözlerim, saatin de geç olmasının verdiği yorgunlukla kapanıyordu fakat buna müsaade etmeden hemen geri açıyordum. Zaten şunun şurasında yarım saat sonra kafeyi açacak, müşterilerin gelebileceği hâle getirecektim. Yarım saat kadar daha ayık kalsam hiçbir şey olmazdı. Günlük 2,5-3 saatlik uykuya alışan vücudum çok zorlanmazdı.

Birkaç ay önce onunla birlikte uyuduğum 3 saatlik bir uyku bile dünyanın en iyi uykusuymuş gibi gelirken şimdi saatlerce uyusam da aynı huzuru elde edemiyordum çünkü uyanık olduğumda onun artık olmayışının gerçeği bir tokat misali yüzüme çarpıyor, uyuduğumda ise kalbimin hiç dinmeyen sancısı beni karşılıyordu.

İki türlü de zarardaydım yani. Hoş, ben tek başıma bir zarardım da neyse.

Üniversite sınavına iki hafta kadar bir süre kalmıştı ve ben son 4 ayda sıkıca çalışmaya başlamıştım. Teyzemlerin evindeyken de çalışıyordum. Lisede sayısaldan mezundum. Bir süre öncesine kadar da deli gibi konservatuar istiyordum ama artık o hayalimden vazgeçmiştim. Neresi gelirse oraya gidecektim ve insanlara daha fazla yük olmayı bırakacaktım.

O günden beri ne onun evinde kalıyordum ne de teyzemlerin evinde. Ayrıldığımızı duyan Ufuk abi önce onu güzelce dövmek istese de nerede olduğu meçhul olduğu için Asiye ablanın sözleri sonucu sakinleşmişti. Teyzem ile eniştemle aramızdaki mevzuyu da anlatmıştım onlara ve beni o eve tekrar göndermemek için kafedeki boş odalardan birini bana vermişlerdi. Ben de bu odada kaldığımdan beri 7'de kafeyi açıyor, Ufuk abinin gelmesini bekliyordum.

Beni terk ettiği gün Barış o hâlimi gördüğünde neredeyse kıyamet kopmak üzereydi. Bir gün içerisinde herkes benim yüzümden 50 yıl yaşlanmış gibiydi. Barış abim olmuştu sanki. Beni koruyor, seviyor, en ufak bir tehlikede kendini önüme atıyordu. Saçma sapan düşüncelere girmiyordum. İkimiz de hislerimizden emindik ve o benim abim, ben de onun kardeşiydim.

Zaten bu saatten sonra kolay kolay birine farklı hisler besleyebileceğimi zannetmiyordum.

Eylem ise ölen annemin yerine geçmişti. Aşırı anaç bir yapısı vardı. Kafedeki odayı benim için o dekore etmişti. Ondan önce ailesiyle birlikte onunla yaşamam için çok ısrar etmişti fakat kimseye daha fazla yük olmamak adına kabul etmemiştim.

Benim hikâyemde geriye benden başka herkes kalmıştı. Ufuk abi vardı, Asiye abla vardı, Barış vardı, Eylem vardı. Eskiden birlikte dışarda şarkılar söylediğimiz Talha vardı. Ama ne onun notaları vardı ne de benim. Bizim şarkımız da yoktu, o da yoktu.

Ne olursa olsun psikolojik olarak çöktüğüm dönemde yanımda olan insanları asla unutamazdım. İyi ki varlardı.

Uzayıp perçem hâline dönen kâküllerimi tutturduğum mandal tokayı çözerek serbest bıraktım. Ellerimi yüzüme bastırdım usulca. Çok geçmeden titreyen dudaklarım ve dolan gözlerim kendini salmak istediğinde buna engel oldum.

Ağlamak yok Aden, ağlamak yok, ağlamak yok. Sakın ağlama, sık kendini.

Kafamı dağıtmak ve bu melankolik havayı dağıtmak için üzerinde personel harici girilmez yazan odamdan çıktım. Boş kafenin ufak sahnesine bakarak hafifçe iç çektim. Her şey bana yabancı geliyorken aynı zamanda nasıl bu kadar onu hatırlatıyordu?

müzisyen•texting ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin