🎶 Zakkum - Hatıran Yeter
🎶 Esmeray - Unutama Beni
🎶 Harun Kolçak - Yanımda Kal
🎸
18 Mart 2021.
Ayrılık Günü."Memnun musun?" diye sordu genç çocuk kafeden hışımla çıkarken. Artık kendini tutma gereği duymuyor, göz yaşlarının kızarmış gözlerinden yanaklarına süzülmesine izin veriyordu. "Ben o kızın hayatını s*ktim bugün." Sinirle yanındaki duvara tekme attı. "Memnun musun lan söylesene!"
"Ben sana ne yaptırdıysam iyiliğin için yaptırdım Çağan. Bir an önce hastaneye gel de konuşalım şu işi." dedi telefonun karşısındaki adam sakince.
Adamın sakinliği Çağan'ı biraz daha sinirlendirdi. "Düşünmeyin benim iyiliğimi! Çok istiyorsanız kendi iyiliğinizi düşünün ve bana dokunmayın." Genç çocuk hâlâ kabullenemiyor oluşuyla saçlarını karıştırdı. Aden'in gireceği durumları düşündükçe kalbi sıkışıyor, ciğerlerine oksijen gitmiyordu. "Ulan bu kız ne yapacak şimdi? Hiç kimsesi kalmadı."
"Çağan-"
"Ya benim Pırıl'ım daha geçen gün bana ben paspasın altında anahtar bulamamaktan çok korkuyorum dedi, sen şimdi nasıl o kıza bütün kapılarımı kapatmamı isteyebilirsin?" diye bağırdı Çağan sabahın erken saatinde yoldan geçen tek tük insanların bakışlarını umursamadan. "Hiç mi vicdan yok lan birinizde?"
"Çağan yeter!" diyerek sözünü kesti adam, gencin. Onu anlamaya çalışıyordu fakat gerçekleri onun yüzüne çarpamazsa ilerde Aden öğrendiğinde her şey çok daha kötü olacaktı. "Hastaneye gel dedim, bağırıp durma telefonda!"
Çağan yüzüne kapanan telefonla kulağındaki telefonu parmaklarıyla sıktı. Yapamazdı ki bunu Pırıl'ına. Sevdiği kadının hayatına umut olarak girip hayal kırıklığı olarak çıkamazdı.
Ama yapmak zorundaydı. Ne olduğunu bilmese de ona söylenilen tek şey; Çağan'ın geçmişinin zincirlerini tekrar onun boynuna bağladığıydı.
Genç çocuk tükenmişlikle birbirine ardına gelen adımlarını metro durağına yönlendirdi. Kalkmak üzere olan metroya bindiğinde ilk gördüğü koltuğa oturup öne doğru eğildi, yüzünü ellerinin arasına aldı. İki yana açtığı bacaklarını senkronize bir şekilde sallıyor, Aden'in onu yanında bulamayınca ne yapacağını düşünüyordu.
Bu çok adiceydi. Ne olduğunu bile bilmediği bir şey yüzünden sevdiği kadını bir kağıt parçası ve birkaç fotoğrafla terk etmek onun asla yapmayacağı türden bir davranıştı ama buna mecbur bırakılmıştı.
Aden'in o çok sevdiği küçük burnunu, gülünce kısılan kahverengi gözlerini, saçlarını, incitmekten korktuğu kalbini göremeyecekti. Sevdiği kadının küçük bir kuş misali çırpınan kalbi artık onun için çarpmayacaktı.
Ya da o, öyle sanıyordu.
Metro durunca Çağan yavaşça indi. Kendisinin 4 yılının geçtiği büyük, özel hastanenin gösterişli binasının önünde bir süre bekleyip tedavi gördüğü ek binayı izledi. Ortaokulda kötü yola düşerek bağımlı olduğu uyuşturucuyu burada yenmişti. Belki çok kez kaçmıştı bu hastaneden, belki çok kavga çıkarmıştı ama sonunda atmıştı o uyuşturucuyu damarlarından. Şimdi bir bağımlılığı daha vardı ancak bu bağımlılığından kurtulmak onun sonu olurdu.
Hızlıca girdiği binada hep gittiği odayı buldu. Arkasından, "Beyefendi giremezsiniz!" diye bağıran asistanı umursamadan odaya girdi. "Evren Bey tutamadım." dedi asistan kız, Çağan'ın arkasından girdiğinde.
Evren Bey bir sorun olmadığını söyleyip asistan kızı yolladığında bir gecede 150 yıl yaşlanmış olan genci yanına çağırdı.
"Bak!" diye bağırdı Çağan'a. Çağan kaşlarını çatarak doktorunun açtığı kamera görüntülerine baktı.
"Ne var burada?"
Doktoru kaydı başlattı. "İzle, kendin gör."
4 yıl öncesine ait kamera kayıtları oynamaya başlayınca Çağan boğazındaki yumruyla yaslandığı masayı sıktı. Görüntülerdeki her şey, Aden'in anlattığı gibiydi. Bir araba geliyordu otoyolda, arabanın içinde 2 erkek 1 kadın vardı. Çağan tahmin ettiği şeyin gerçekleşmemesi için içinden defalarca yalvardı.
"Bu imkânsız," dedi kendi kendine. "Hayır, onlar değildir."
Arabanın önüne aniden çıkan 15 yaşındaki hâlini izledi Çağan. Kendinden bihaber yalpalayarak yürüyor, her saniyede olduğu yere yığılma tehlikesi yaşıyordu.
"Ben değilimdir," derken onunla birlikte kayıtları izleyen doktora döndü ağlayarak. "Ben değilimdir, değil mi? Bir şey söylesene! Ben değilim o!"
Doktor başını eğdiğinde Çağan içi giderken bulanık görüş açısıyla kalan kısmını izledi kayıtların. Arabayı kullanan Aden'in babası, yolun ortasında yürüyen Çağan'ı görünce direksiyonu kırdı. Amacının onu teğet geçip durmaya çalışmak olduğu belliydi fakat direksiyon hakimiyetini kaybedince yan taraftaki arsaya girmiş, taklalar ata ata durmuşlardı.
"Benim yüzümden," Kendi kendine tekrarlamaya başladı Çağan. "Benim yüzümden..." Aldığı nefes boğazında kalıyormuş gibi hissetti. "Allah benim belamı versin!" Saçlarını karıştırıp kan çanağı olmuş gözleriyle çaresizce doktoruna baktı. "Benim yüzümden öldüler..."
Evren Bey kayıtları bir saat kadar ileri sardı. Bu kez sevdiği kızın 15 yaşındaki hâlini gördü Çağan. Bir eli bilgisayar üzerindeki sevgilisine giderken buna engel olamadı. Sanki Aden'in anlattığı her şeyi hissetti.
Şimdi de ona her şey yabancıydı. Bu şehir yabancıydı, levhalar yabancıydı, yürüdüğü yol yabancıydı, kuşlar yabancıydı, gökyüzü yabancıydı, ağaçlar yabancıydı. Sadece Aden yabancı değildi ona.
Tek gerçeği sevdiği kadındı ama o da affetmezdi onu bu saatten sonra.
Çağan elini ekrandan çekince Aden'in üstündeki kırmızı formanın üzerine beyaz çizgilerle işlenmiş sayıları gördü.
18.
Aden'in forma numarası 18'di.
Ayrıldıkları günün tarihi ayın 18'iydi.
Her şeyin başladığı tarih de ayın 18'iydi.
Çağan ona ayın 18. gecesinde mesaj atmış, yine başka bir ayın 18'inde terk etmişti. Sanki birileri bunu biliyormuş gibiydi.
Sevdiği kızın forma numarasının her şeyi başlatan sayı olmasının başka bir açıklaması olamazdı.
🎸
sonra aramıza şehirler girecek,
hiç karşılaşmayacağız.
tesadüfler bile bir araya getiremeyecek.
sonra belki birimiz öleceğiz,
diğerimiz hiç bilmeyecek.🎸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
müzisyen•texting ✓
ChickLit•texting, tamamlandı. @müzisyen: Ben seni, sen olduğun için seviyorum Aden. @müzisyen: 4 yıllık duvarlarını da seviyorum. @müzisyen: Birlikte o duvarların arasından çiçekler açtıracağız :') *** Şimşekler çaktı, yağmur yağdı, o yağmurlar karlara dönü...