İKİNCİ KİTAPTAN ALINTI

84 49 0
                                    

🪶🪶🪶

Sırtımdaki derin yara her canımı yakışında o anı hatırlardım hep. Serkan'ın o gün göğsünden vuruluşu ve kanlar içinde yere yığılışı… Aklımda o ana dair tek bir soru vardı aslında. Neden, niye, nasıl değil. Canının acıyıp acımadığı… Canı acımış mıydı ki, çok mu acımıştı? Yoksa ruhunun bedeninden çıkması daha mı çok acıtmıştı onu?

Kör bir kurşun girdiğinde bedene açtığı yaranın etrafındaki hücreleri öldürür. Ten delinip bedenin içine başka bir cisim girdiğinde kalp yavaşlar. Açık yaradan tonlarca kırmızı kan akarken akılda tek bir soru olur. Acaba yaşayacak mıyım?

Ama benim aklımda o soru değil, başka bir soru vardı. Ben canımdan geçmiştim, sadece onun acı çekip çekmediğiydi önemli olan.

Kim acı çekmezdi ama değil mı? İnsan canlı bir varlıktı ne de olsa, acıyacaktı canı. Acımasaydı ya keşke…

Benim canımsa sırtımdaki o yara için değil Serkan o acıyı tattı diye acıyordu. Bencillik miydi? Evet, kendime yaptığıım en büyük bencillikti bu. Ama elden ne gelirdi? Benim canım da onun canıyla toprağın altına girmişti.

Size bunları nereden mi söylüyorum? Bende bilmiyorum aslında nerede olduğumu, bende bilmiyorum ki yaşayıp yaşamadığımı…

Çevremde geziniyor gözlerim, etrafı tarıyor. Ne değişik bir yer burası böyle, daha önce hiç görmediğim bir yer. Güzelliklerle dolu, kuş cıvıltılarıyla dolu, acısız bir dünya… Cennet mi burası?

Ölümün bu kadar güzel olduğunu biliyor muydunuz? Ben artık biliyorum, öldüğümü hissediyorum. Sonunda ona kavuşacak mıyım, sonunda onunla olacak mıyım? Galiba…

"Mehir!" Arkamdan adımı seslenen tanıdık sesle olduğum yerde kaldım. Bu ses…

"Serkan? " Arkamı döndüğümde onun özlediğim yüzüyle karşı karşıya geldim. Şaşkınlığım zirve yaparken kalbim deli gibi çarpıyordu. Garip, ölü birinin kalbi çarpar mıydı bu kadar hızlı?

"Senin ne işin var burada? " Onun korkulu sesiyle gözümden bir damla yaş geldi. Ölü biri ağlar mıydı?

"Sana geldim Serkan, seni çok özledim sevgilim. Yarım bırakılmamak için geldim sana. " Serkan'ın boynuna atıldığımda soğuk tenine değdi tenim. O an benden bir adım uzaklaştığında kollarım havada kalırken ona baktım şaşkınlıkla.

"Sen buraya gelmedin Mehir, sen ölmedin! " Başımı salladım. Gözyaşlarım titrerken konuştum.

"Hayır Serkan, hayır sevgilim ben öldüm. Sana geldim Serkan, aşkımıza geldim. " Ona doğru bir adım atıp yüzünü avuçlarımın içine almıştım. Bu sefer Serkan benden kaçmadı, durdu ve soğuk ellerini ellerimin üstüne koydu.

"Sen ölemezsin güzelim, sen yaşayacaksın. Sen güzel günlere şahit olacaksın, bizim birlikte geçirmek istediğimiz ama geçiremediğimiz çok güzel günleri yaşayacaksın. Onunla birlikte. " Kalbime ağır bir yük koyduğunda ellerimi çektim yüzünden. Onunla arama bir duvar örüyordu ve ben buna sessiz kalıyordum.

"Hayır! " dedim gözlerimden yaşlar firar ederken. "Ben seni istiyorum Serkan, başka birini değil. Sadece sen… "

"Üzgünüm Mehir, sen buraya ait değilsin güzelim. Sen ona aitsin, ona git Mehir. " Başımı salladım inatla.

"Hayır, gitmeyeceğim. Gitmem Serkan, sana bu kadar hasret kalmışken gidemem. " Yanıma gelip ellerimi tuttu. Parmaklarımı okşadığında onları dudaklarına götürüp ufak bir öpücük bıraktı üstlerine.

"Gideceksin yavrum, sen senin olana gideceksin. Sen ölü değilsin Mehir, sen yaşıyorsun. Benim için de yaşayacaksın. Ben de buradan seni izleyeceğim, sonsuza dek. " Serkan ellerimi bıraktığında arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı benden. Onun gidişini izlerken dizlerimin üstüne çöküp içimdeki çığlıkları dışa vurdum. O sırada yabancısı olduğum bir ses duydum.

"Hastayı kaybediyoruz, artırın! "

Belki de bu ses bana burada kalacağımın garantisini veriyordu. Ölüyordum, insan öldüğüne sevinir miydi? Ben seviniyordum, çünkü sevdiğim adamın yanında kalacaktım.

Sevgilim… Bana senden kalan vaveylaydı. Ama bak bitti, artık senden bana kalan sûzidil…

Senden Kalanlar Vaveyla (I) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin