YİRMİNCİ BÖLÜM

117 108 0
                                    

Merhaba kuzular. 😚 Finale son 9 bölüm kala hüzünlü bir bölümle geldim. Umarım bölüm hoşunuza gider ve size o duyguyu geçirebilirim. ❄
İyi okumalar diliyorum. 🌺 Bölümü oylamayı unutmayalım lütfen...🦋

🪶🪶🪶

"Tiz çığlıklardı hayatımızı karartan… "

                                                   ༄༄༄

"Ulaç, Mehir'i çabuk eve götürün! Uzaklaştırın onu buradan. " 

Babamın tiz çıkan sesine bile tahammül seviyem yoktu. Onun sesini duyduğum an kulaklarımı kapatmak istedim. Yapamadım… Bedenim kaskatı kesilmişti. 

Uzaklardan siren sesleri geliyordu. Biliyordum, buraya geliyorlardı. Ama geçti, çok geçti. Olan olmuştu, ne fark ederdi? 

"Mehir, hadi! " Ulaç'ın çekiştirmelerine direndim. Hareket etmiyordum ama direniyordum da. Gözlerimi çekemiyordum ondan, nefes alamadığımı hissediyordum. Çünkü onun nefes almadığını bilmek nefesimi kesiyordu. Öldürüyordu… 

"Bırak! " dedim kolumu Ulaç'ın elinden kurtararak. Hislerim terk etmişti beni, yalnız kalmıştım. O da gitmişti, gidiyordu. Bir başımaydım… 

"Mehir! " dedi babam. "Git kızım, lütfen! " Ne fark eder ki baba? Benim gitmem neyi değiştirir? Yaşanılanlar şu zamanı değiştirir mi? O anları siler mi aklımdan gitmek? Söylesene, silerse gitmez miyim ben? Her şeyi değiştirir ve bu anı hiç yaşanmamış yaparsa gitmez miyim hiç? 

Giderim… 
Giderdim… 

Ama yok, değiştirmiyor. Değiştiremiyor ki. Kim yaşanılan zamanı değiştirmiş ki? Kim olanları zamanın süzgecinden alabilmiş ki? 

Kimse… 

Ben kimim ki? Kimsenin yapamadığını bir tek ben mi yapabilirim? Gücüm yok ki benim. Ne acı… 

Hissizlikle birkaç adım attım öne doğru. Etrafımızdaki adamlar siren sesleriyle yavaş yavaş dağılmaya başlamıştı. Hoş, umrumda da değildi ya şu saatten sonra. Ne onlar, ne başkası, ne canım. Kimse… 

"Mehir, gitme! " diye bağırdı Ulaç. Aldırmadım, ilerledim. Duymadım, sağır oldum. Gördüm, kör olmayı istedim. Yapamadım… 

Sarsak adımlarla ayaklarımın dibinde yatan sevgilime baktım. Her yeri kan içindeydi, o kadar çok akmıştı ki kanı her yer kırmızı kana bulanmıştı. Üşümüştüm… 

Dizlerim hissizleştiğinde yere düştüm, Serkan'ın yanına. Elbisemdeki kırmızılıklar Serkan'ın kanındaki kırmızılıklara bulandı, kirlendim… 

Elimi kaldırabilir miydim şimdi? Ona dokunabilir miydim? Yapamazdım… Ama sadece yarım saat önce onun ellerini tutuyordum, sadece yarım saat önce ondan duyduğum aşk dolu sözlerle atıyordu kalbim. Ne olmuştu birden? Neden olmuştu? 

Elimi kaldırmaya çalıştım, zor oldu ama yaptım. Havada hareket ettirmeye çalıştım, Serkan'ın yüzüne dokunmaya çalıştım. Yaptım. Soğuktu, üşümüştü. Buz kesmiştim… 

"Serkan? " dedim sesimi duyacakmış gibi. Duymadı… Kahroldum… 

"Mehir! " O değildi adımı söyleyen, ama onun olmasını isterdim. 

Ulaç'ın adımı haykıran sesini yok saydım. Çünkü ben sadece tek bir kişinin sesini duymak istiyordum. Ben sadece tek bir kişinin gözlerinde kaybolmak istiyordum. Serkan'ın… 

"Aç hadi gözlerini! " dedim titreyen sesimle. Açmadı… Öldüm… 

Siren sesleri yaklaştı, köşeden dönüp polis arabaları yanımızda durdu. Arabanın içinden polisler hızla inip yanımıza geldi. Birkaç polis bizim başımızda kalırken diğerleri babamların yanına gitmişti. Aldırmadım. 

Senden Kalanlar Vaveyla (I) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin