Yaşam Ve Ölüm

1.5K 89 18
                                    

3 Gün Sonra:

Yaşamla ölüm arasındaki fark neydi sahiden? Giriş ve sonuç mu? Peki ya gelişmeler? Bunca yaşanılan olaylar... Kaderin yaşamımıza bir etkisi var mıydı? Bence olmalı. Yaşadıklarımız bir tesadüften ibaret olamazlar.

Sinirle ellerimi saçıma atıp, saçlarımı çekiştirerek yoğun bakım ünitesinin önünde bekliyordum. Gözlerim üç günlük uykusuzluğa dayanmaya çalışıyordu. Ağlamaktan şişmiş gözlerimle yere diz çökmüş öylece bekliyordum. Üç gündür yoğun bakımdaydı. Kurşun gövdesinden çıkarılmıştı fakat hayati tehlikesi devam ediyordu. Normal odaya ne zaman alınacağı hakkında da bilgi vermemişlerdi.

Ben ve Beyza başında bekliyorduk. Beyza'yı geceleri dinlenmesi için evine gönderiyordum. Bir haber alırsam O'nu arayacaktım. Anlaşmamız buydu. Saate baktığımda 23:38 idi. O esnada omzuma bir el dokunmuştu. Kafamı kaldırıp kim olduğuna bakacaktım ki gerek kalmamıştı ve Oğuz yanıma diz çökmüştü.

"Biraz dinlenmelisin." dediğinde sinirle gözlerimi devirmiştim. Ben dinlenmek istemiyordum. Ben Kayra'nın uyanmasını istiyordum. Gözlerini açmasını, benimle konuşmasını...

"Yorgun değilim."

"Muhtemelen değilsindir. Ben de körüm zaten!" demişti kinayeli bir ses tonuyla. Sinirle dönüp;

"Oğuz---" diyemeden telefonum çalmıştı. Hafif sırıtarak cebimde çalan telefonu göstererek;

"İşte o hayatımı kurtaran telefon..." dediğinde elimi cebime atıp telefonu çıkarmıştım. Arayan Akif idi. Telefonu açmamla birlikte;

"Abi Emir'in adamlarından birini bulduk." demesiyle ayağa kalkmıştım.

"Konum at." diyip telefonu kapattım. Oğuz da ayağa kalkmıştı.

"Neler oluyor?" diye sordu merakla. Birkaç adım attığımda Oğuz da beni takip etmeye başlamıştı. Aniden durup Oğuz'a baktım.

"Sen burada kal, benim ufak bir işim var." dediğim anda hemen soluna bakıp birisine eliyle gelmesi için işaret etmişti. Kime işaret ettiğine baktığımda Doğan'ı çağırıyordu. Doğan yanımıza geldiğinde;

"Kayra'nın başında kal, bizim ufak bir işimiz var." dediğinde şaşkınlıkla Oğuz'a bakakalmıştım. "Gidelim." demişti bana dönüp. Yapışık bir ikizim olduğunu yeni öğrenmiştim. Gözlerimi devirerek yürümeye devam ettim. Oğuz asansörün kapısına benden daha önce ulaşıp düğmesine basmıştı. Asansör bizim kata gelip kapısı açıldığında içeri girmiştik. Zemin katın düğmesine bastığımda telefonuma beklediğim mesaj gelmişti. Akif'in attığı konum olmalıydı. Asansör zemin kata ulaştığında asansörden inmiştik. Hastaneden çıkış yaptığımızda Oğuz arabaya yönelmişti. Şoför koltuğuna oturduğunda ben de arabanın önünden geçip yanına oturdum. Arabayı çalıştırıp hastaneden çıkarken telefonuma gelen mesaja bakmıştım. Tahmin ettiğim gibi Akif'ten istediğim konumdu. Konumu açıp incelemiştim.

"Fatih Mahallesi, Sandıraz Sokak. Efeler caddesine gidiyoruz." demiştim.

"Bana da söyleyecek misin ne olduğunu?" dediğinde ana caddeye çıkmıştı. Konuşmak istiyordum. Sorduğu soruyu cevaplamak için kendimi zorluyordum. Boğazımda düğüm oluşmuştu. Gözlerim dolmuştu. Ağlamamak için kendimi dizginlemeye çalışıyordum. Ağladığımı görmemelilerdi. Güçsüz olduğumu düşünmemelilerdi. Zar zor yutkunarak sorusunu ise fısıldayarak cevaplamıştım.

"Emir'in adamlarından birini bulmuş Akif." demiştim. Gaza biraz daha fazla basmıştı. Daha hızlı varmak istiyor gibiydi. Elimdeki telefonu Oğuz'a uzattım. Oğuz elimden telefonu aldığında arkama yaslanıp camdan dışarıya bakmıştım. Biz hangi ara bu noktaya gelmiştik? Ben onu belaya mı sürüklüyordum yoksa geçmişi peşini bırakmıyor muydu? Ne zamana kadar abla kardeş çatışması devam edecekti?


YAŞAM MELEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin