Kanla Kaplanışını İzlemek

471 26 4
                                    

Sakin ol Kayra. Yanlış duymuş olabilirsin. Kız felan yok ama 'kızım'  dediğinden de eminim işin aslını bilmeden kesinlikle hareket etmemeliyim.

Derin bir nefes alarak lavabodan çıkmıştım. Miraç masaya oturmuş beni bekliyordu. Bir yandan da derin düşüncelere sahip olduğu ortadaydı. Bakışları ise dışarıdaki göldeydi. Sıkıntıyla tuttuğu nefesini verdiğinde yanına gidip karşısına otururken;

"Sen iyi misin?" diye sormuştum. Beni farketmesiyle yüzünde oluşan gülümsemeyi gördüm. Sıkıntısını perde arkasına atarken bana da farkettirmemeye çalışıyordu.

"Evet, iyiyim." demişti. Daha çok geçiştirir gibi bir hali vardı.

Kahvaltının ardından Miraç hesabı öderken ben de çantamı alıp masadan kalkmıştım. İçimdeki huzursuzluk ve soru işaretleri beni yiyip bitirmeden önce bu işin aslını derhal öğrenmeliydim.

Miraç hesabı ödediğinde yanıma gelirken bir el silah sesi duymamla olduğum yerde sıçramıştım. Hemen yanımda bulunan masadaki cam bardağın yere düşen parçalarına bakakalmıştım. Hedef bendim ve bu aşikardı. Miraç elimi tutarak tezgahın arkasına doğru sürüklerken ona ayak uydurmaya çalışıyordum. Tezgahın arkasına geçip yere çökerken elini beline atmıştı. Ne yaptığına bakıyordum. Kendi kendine sinir olmuşçasına kafasını salladığında eli belinden boş ayrılmıştı. Bana silah kullanmayacağına dair bir söz vermişti ve verdiği bu sözden dolayı yanında da silah taşımıyordu elbette.

"Hay ben böyle işe..." diye söylendiğini duymuştum. Evet, silahı yoktu. Telefonuna yoklanmıştı. Birisini ararken tekrardan silah sesini işitmiştim. Bir şeylerin kırılma sesi yine kulaklarıma dolmuştu. "Açsana!" diye bağırmıştı. Öfkeyle çıkan sesine hakim olamayarak. Bense korkuyla atan kalbimin sesine kulak veriyordum istemsizce. Az önce ölmeye ramak kalmıştı. Öbür dünya ile bu dünya arasında var gel yapmıştım sanki. Olabileceklerden korkuyordum. Daha çok ölmekten de denilebilirdi... "Akif, konum atıyorum. Derhal gel!" diyip telefonu kapattığında Miraç ellerimi tutarken; "Sen iyi misin?" Başımla onaylamıştım. "Emir'in her an ensemizde olması onu öldürmeme daha çok teşvik ediyor." demişti ama Emir olduğunu düşünmüyordum. En azından bu sefer değildi. Artık sorunlarını aştığını düşünüyorum işin açıkçası. Emir değilse? Peki ya beni hedef alan kişi kimdi? Babam olabilir miydi? Öz evladını öldürmek gibi bir işe kalkışır mıydı?

Ucu bucağı olmayan bu derin düşüncelerden yine Miraç'ın sesi ile kendime gelmiştim. "Ben hemen döneceğim, beni burada bekle." dediğinde kolundan tutmuştum.

"Nereye?" diye sordum korkuyla. Sağ eliyle yanağımı kavrayıp alnıma küçük bir buse koyarak geri çekildi ve gözlerimin içine baktığında;

"Hemen geleceğim." demişti. Kolunu rahat bırakmıştım. Hızla yanımdan ayrılmıştı. Artık silah sesi de duyulmamıştı. Bunu yapan her kimse muhtemelen gidiyordu.

Birkaç dakikalık bekleyişin ardından ayak sesleri işitmiştim. Kafamı kaldırdığımda Miraç bana doğru geliyordu. Yanıma gelip kalkmam için elini uzattığında, uzattığı eli tutmuştum. Hızla beni ayağa kaldırmasıyla sarılmam bir olmuştu.

"Sen iyisin değil mi?" Korkuyla sormuştu bu soruyu. Tekrar böyle bir şey yaşamamı istemiyordu doğal olarak. Üstelik bu sefer sadece komada kalmayla da atlatamayabilirdim. Ellerimi beline dolamıştım. "Bunu yapan her kimse, elimizden kaçtı. Akif kim olduğunu bulacaktır." demişti duyabileceğim bir şekilde konuşurken. Kalbim haddinden fazla atarken bir yandan da olabildiğince sakin kalmaya çalışıyordum. "Seni eve bırakmalıyım." diyip elimden tutarak bulunduğumuz yerden ayrılmıştık. Arabaya yöneldiğimizde kapımı binmem için açmıştı. Arabaya bindiğimde kapımı kapatarak hızla şoför koltuğuna geçip arabayı sürmeye başladı. Yol boyunca sessizlik hakim olmuştu. Dışarıya bakıyordum sürekli. Kafamı kurcalayan bir çok şey vardı. Her şeyin üst üste gelmesi beni zaten oldukça etkilemişti.

YAŞAM MELEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin