Üvey Kardeş

2.7K 163 366
                                    


.......

Kayra'nın anlatımıyla;

Arabaya bindiğimizde telefonu cebimden çıkarıp tuş kilidini girdim ve Ilgın'a mesaj attım;

"Adres değişti. Beyza başka adreste. Oraya gel." diyip adresi mesaj attığımda Miraç da arabaya binmişti. Telefonumu cebime koyduğumda Miraç bana kendi telefonunu uzatmıştı.

"Akif'e de adamları toplayıp gelmesini söyleyebilir misiniz?" diye sorduğunda telefonu elinden almıştım. Akif'e Miraç'ın dediklerini mesaj olarak atıp telefonu eline geri verdim. Adres on dakikalık bir mesafedeydi. Arabayı çalıştırıp gaza bastığımda Miraç'a gözüm takılmıştı. Galiba arabayı sürme şeklimden pek hoşnut değildi.

"Cidden sarhoş sürücüler gibi kullanıyorsunuz." dediğinde gülümseyip önüme döndüm.

"Başları dertte olabilir diye acele ediyorum." demiştim. Tam sola döneceğim esnada Miraç kemerini takmaya çalışıyordu.

"Şahsi algılamayın lütfen, sadece ölmek istemiyorum." demişti. Adrese geldiğimizde arabadan indim. Burası bir tür depoydu. Arabanın önünden geçerken Miraç da iniyordu. Belindeki silahını eline almıştı. "Neredeyiz?"

"Burası bir depo." dediğimde Miraç'ın arabasının arkasına bir araba park etmişti. Arabadan inenler Miraç'ın korumalarıydı. Onlar yanımıza gelirken Miraç'ın elinden silahı aldığımda;

"Ne yapıyorsunuz?"

"Güvenlik açısından."

"Siz silah kullanmazsınız ki?" demişti şaşkınlıkla sorarcasına.

"Nişan alıp ateş edeceğiz. O kadar zor olmasa gerek." dediğimde Miraç korumalarına dönüp;

"Biriniz silah versin bana." dediğinde ben konuşmuştum;

"Kimse silahını size veremez Miraç Bey. Siz burada kalıyorsunuz, ben de adamlarınızla içeri girip bakıp geliyorum."

"Tabiiki de hayır. Onlar benim emrim altındalar!"

"O yüzden Miraç Bey... Siz burada kalıyorsunuz. Ben size güvendim keskin nişancı konusunda, siz de bana güvenin." dediğimde cevap vermemişti. Bu sessizlik galiba 'tamam' anlamına geliyordu. Miraç arabaya yaslanınca ben de depoya doğru ilerledim. Arkamdan Miraç'ın adamları geliyordu. Deponun yanına geldiğimde adamın birinin konuşmalarını duymuştum. Deponun aralık kapısından içeriye baktım. Beyza ve Rüzgar sandalyeye oturtulmuş, elleri ve ayakları bağlıydı. Karşısındaki adam Beyza'ya doğrulttuğu silahını çekerek Rüzgar'ın yanına gitti. Etrafa bakındım. İki adam daha vardı yani üç kişiydiler. İçeri girdiğim anda Miraç'ın korumaları da beni takip etmişti. Silahı havaya kaldırıp tek el ateş etmiştim. Adam durup bana baktığında elimdeki silahı yanımda duran korumanın birine uzatarak;

"Şunu elimden alır mısınız? Şeytan falan doldurur..." dediğimde Miraç'ın koruması bana gülümseyerek elimdeki silahı alıp bir anda adama doğrultunca diğer korumalar da doğrultmuştu. Beyza kafasını kaldırıp beni gördüğünde sevinmişti. Rüzgar ise sinirle adama bakıyordu. Adama doğru birkaç adım atarken elindeki silahını bana doğrultunca olduğum yerde kaldım.

"Kal orda!" diye bağırmıştı.

"Rüzgar ve Beyza neden sizin elinizde?"

"Sanane bundan!" dediğinde bıkkınlıkla nefesimi verdim.

"Sandalyede oturan kişiler benim arkadaşlarım." dediğimde adam gülmüştü.

"O zaman seni de buraya alalım." diyip adamlarına kaş göz işareti yaparak beni gösterdi. Adamları yanıma gelirken arkamı dönüp Miraç'ın korumalarına;

YAŞAM MELEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin