Finale Adım Adım...

217 19 8
                                    

Miraç'ın anlatımıyla;

Gözlerimi zar zor aralamaya çalışıyordum. Etrafı her ne kadar bulanık görsem de bana seslenen kişinin Doğan olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Görüş alanım netleşirken Doğan'ın konuşması da kavramaya başlamıştım.

"Miraç Bey, iyi misiniz?" Sorduğu bu soru üzerine cevap vermeye çalışsam da bunu beceremedim. Göğüs kafesim sıkışıyordu adeta. Nefes alışverişlerimin düzensiz olduğunu farkeden Doğan, gömleğimin düğmelerini hızlı bir şekilde açarken nefes alamamış olmamdan kaynaklı olarak çelik yeleğin diğer ucunu da ben kavrayıp aynı anda çekmiştik. Olduğum yerde doğrulup derin bir nefes almamla Doğan da rahatlamıştı. Nefes alışlarımı düzene sokmaya çalışırken bir yandan da gömleğimin düğmelerini iliklemeye başlamıştım. Doğan çelik yeleğe bakarken konuşmuştu. "Üç kurşun." dediğinde, Oğuz'un beni öldürme girişiminde bulunması aklıma gelmişti. Gözünü dahi kırpmadan dostum dediğim insan bana nasıl üç el ateş edebilirdi? Ne yapmıştım ben O'na bu kadar? Üç el ateş ettirecek kadar nasıl bir acı çektirmiş olabilirdim ki ?

Ayağa kalkıp çıkışa doğru ilerlemiştim. Kayra'yı bulmalıydım. Hızlı adımlarla çıkışa doğru ilerlerken Doğan da arkamdan beni takip ediyordu. Bahçe kapısından çıkıp, az önce servisi bıraktığımız yere doğru adımlarımı atıyordum. Ormana doğru yürürken, servisin kapısının açık olduğunu farketmemle koşmaya başlamıştım. Bir şeyler ters gidiyor olmalıydı. Servis arabasına yakınlaştıkça görüntü netleşmeye başladı. Zifiri karanlık olan ormanda, servis aracının açık olması sebebiyle içerideki ışığın az da olsa dışarıya yansımasıyla yerde yatan birini farketmiştim. Aklımda oluşan binbir türlü senaryoyu kafamdan silmeye çalışıp daha da hızlı koşmaya başladım. Nefes nefese kalmıştım, kalbimin hızlı ve düzensiz atması aynı zamanda korkuyla karışık olması neticesiyle adımlarım yavaşladı. Servisin yanına vardığımda içinde Akif'in boylu boyunca uzandığını görmüştüm. Arkamdan koşarak gelen Doğan'a dönerek;

"Acele et!" demiştim. Hızla servisin içine girdiğimde Kayra'yı görememiştim. Yerde yatan Akif'in yanına diz çökerek gömleğinin düğmelerini açmaya başlamıştım. Göğsünden tek el ateş edilmişti. Ardından gözlerim, Akif'in kanayan koluna kaydı. Doğan servise girer girmez; "Koluna bastır!" diyerek kendisini oraya yönlendirmiştim. Gömleğinin düğmelerini açtığımızda Doğan dediğimi yapmıştı. Çelik yeleğini çıkardığımda Akif'i birkaç kez hafif tokatlar eşliğinde uyandırmaya çalışmıştım. Bayılmış olmalıydı. "Akif?" demiştim ama tepki yoktu. "Akif, oğlum uyansana!" diyip son attığım tokattan sersemleyerek uyanan Akif, derin bir nefes almama neden oldu. Adeta üstümden büyük bir yük kalktı. Her seferinde Oğuz'u sevmediğini ve ona güvenmediğini belirttiği halde Akif'e inanmamıştım. Şimdi ise dibine kadar haklıydı. Akif'e veya çevremdeki herhangi birine bir şey olsaydı muhtemelen kendimi affedemezdim. Fakat Akif'in zekasıyla hem Akif hem de ben hayattaydık. Yaşıyorduk. Ama asıl soru Kayra neredeydi?

"Miraç Bey?" Gözlerimi devirerek;

"Evet Akif!" demiştim. Yattığı yerde doğrulmaya çalışırken yardımcı olmuştum. Oturma pozisyonuna geçer geçmez etrafına bakınmıştı. "Kayra Hanım?" dedi arar gözlerle. Oturduğu yerden kalkarken bir yandan da kolunu tutuyordu. "Kayra Hanım'ı götürdü." demişti jeton düşercesine kurduğu bu cümleyle. Sinirle gözlerimi kapattım ama bir yandan da sakin kalmaya çalışıyordum.

"Kim götürdü?" dedim sakince sorumu sorarken.

"Aras." dediğinde parmak uçlarımdan gelen bu sinirle kan beynime ani şekilde çıkmıştı. Öfkeyle yere defalarca vurmaya başlamıştım. Doğan beni durdurmaya çalışıyordu fakat öfkeden gözlerim hiçbir şeyi görmüyordu. Plan bu değildi, böyle planlamamıştık. Bu evden Emir'i alıp çıkacaktık. Akif de önüme diz çökerek; "Miraç Bey, sinyal verici taktırmıştım Kayra Hanım'a." dediğinde vurmayı bırakmıştım. Sağ elimin üstünde deriler kalkmış kanamaya yüz tutmuş vaziyetteydi.

YAŞAM MELEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin