Destek Yolda!

626 42 15
                                    

Kayra'nın anlatımıyla;

Yüzüme gelen kavurucu sıcaklığın etkisi ile gözlerimi aralamıştım. Gözümün önünde bir perde varmışçasına bulanık görmemle gözlerimi kapatmam bir olmuştu. Yüzümü başka yere çevirip tekrar gözlerimi araladığımda başucumda sandalyede oturan birini görmüştüm. "Miraç?" Kesik kesik nefes alışlarımın arasında zar zor konuştum. Öfkeyle sandalyede oturan kişinin bağırması, kulaklarımda yankıya sebep olurken yüzümün buruşmasına da engel olamamıştım.

"Ne Miraçmış arkadaş! Geceden beri sayıkla sayıkla bitmedi. Durduk yere adamın adını ezberledik iyi mi! İcraatı biz yapalım, övgüyü başkası alsın." dediğinde yüzümü başka tarafa çevirmiştim. Bağıran kişi ise Emir'di. Sesinden de belliydi zaten. Görüş alanım netleştiğinde Emir'e geri çevirmiştim kafamı. Sandalyede oturan Emir'in elleri ve ayakları bağlıydı. "Ooo... Abla? Sonunda uyanabildin. Az daha uyumaya devam etseydin öldüğünü düşünmeye başlayacaktım." Etrafıma göz gezdirmeye çalışırken karnımdaki acı ile elimi karnımın üzerine götürmüştüm. Sade ahşap görünümünde olan bir yatak odasıydı. Sadece yatak ve birkaç sehpadan ibaretti bu oda. Ne bir halı ne de pencerede bir perde vardı. Pencereye doğru döndüğümde ise birkaç ağaç görmüştüm. Muhtemelen zemin katta olmalıydık.

"Senin şu an kaçmış olman gerekmiyor muydu?" diye sordum sakince. Çok da konuşmaya dermanım yoktu zaten. Gözlerini devirerek kendi kendine sinir olurken;

"Evet, ben de bu soruyu defalarca kendime soruyorum dünden beri, inanır mısın? Cevap hep aynı yere çıkıyor." dediğinde kaşlarım çatılmış ne diyeceğine odaklanmıştım. Ardından devam ederek; "Çoktan gitmiş olmalıydım!" diye sinirle tıslamıştı.

"Neden hâlâ buradasın o halde?" Gözlerini kaçırmıştı. Ya soru beklemediği yerden gelmişti ya da cevap vermek istemediği bir soruydu. Uzun bir bekleyişin ardından hâlâ cevap vermesini beklediğimi farkedince;

"Tam kapıdan çıkıyordum, yakaladılar işte." diyerek geçirmişti beni. Daha da fazla üstelememiştim. Yattığım yerden doğrulmaya çalışırken ayak sesleri duymamla yatağa geri uzanmıştım. "Ne yapıyorsun sen?" diye sordu Emir. Ayak seslerini duymamış olsa gerek;

"Sus." diyerek gözlerimi geri kapattım. Odanın kapısı açıldığında içeri muhtemelen iki kişi girmişti. Ayak seslerinden sadece iki kişi olduğu anlaşılıyordu. Jace'in sesini işitmiştim.

"Nasıl hâlâ uyanmaz?" diye sordu sinirle karışık olan bu sorusunu.

"Bilmiyoruz efendim." demişti yanındaki kişi korkarak konuşurken.

"Doktoru tekrar çağırın! Kadın zaten yaralıymış, sizin neyinize kadını dövmek!" diye bağırdı Jace. Sesi bulunduğumuz odada yankıya neden oluyordu.

"Kadının yaralı olduğunu bilmiyor--" dediği esnada Jace tekrar sesini yükselterek;

"Bu, kadını dövebilirsiniz anlamına mı geliyordu?" dediğinde karşısında bulunan adam daha fazla cevap vermemişti. "Bir işi de düzgün becerin!" diye söylenerek odadan çıkmışlardı. Kapı kapandığı anda gözlerimi açıp karnımdaki acıya aldırış etmemeye çalışarak yattığım yerden doğrulmuştum. Ayaklarım soğuk zemine temas etmesiyle her ne kadar ürpermiş olsam da ayağa kalmak için oturduğum yerden destek alarak kalkmıştım. Emir'in şaşkın bakışları arasında kapıya yönelirken;

"Bu sefer ne yapıyorsun?" diye sormuştu. Olduğum yerde durdum ve Emir'e baktım. Cidden bu kadar meraklı olmak zorunda mıydı?

"Kaçmak için şansımı deniyorum." dediğim anda Emir kaşlarını kaldırıp daha da şaşırarak;

"Ben ne olacağım?"

"Niye seni tekrar kurtarayım? Yine ve yine beni arkanda bırak diye mi?" Cevap verememişti. Gözlerimi devirerek tekrar kapıya yöneldim. Ağır adımlarla boş zeminde çıplak ayakla yürüyordum. Kapının kenarında duran siyah topuklu botlarımı görmüştüm. Onları giymek yapacağım en büyük saçmalık olurdu şu an. Kapıya giderek kulağımı kapıya yaslamıştım. Etrafta ses olup olmadığını algılamam gerekiyordu.

YAŞAM MELEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin