Keskin Nişancı

5.3K 270 824
                                    


Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olur. Arkanıza yaslanın ve okumaya başlayın. Hadi bakalım....

........

Boks eldivenlerimi giyip kum torbasına doğru giderken Alp seslenmişti;

"Kayra Hanım... Bugün bu saatte burada olmanızı hangi soruna borçluyuz?"

"Sıkıntılarıma." diyip kum torbasının yanına geldim. Derin bir nefes alıp vurmaya başladım. Defalarca yumruk atıyordum. Ardından tekme atmaya başlamıştım. Sanki tüm sinirlerimi kum torbasından çıkarıyor gibiydim.

Dünkü adam da neyin nesiydi öyle? Sanki sinir küpünden çıkmış gibiydi. Karşısındaki insanı anlamak istemiyor gibi. Birşeylerden dolayı her ne kadar acı çekse de bu acıyı başkalarından çıkarmak saçmalıktı.

"Kayra Hanım? Telefonunuz!" diyen Alp'i duymamla kum torbasına vurmayı bırakmıştım. Sol elimle sağ elimdeki boks eldivenimi çıkarıp Alp'ten telefonumu aldım. Arayan annemdi.

"Efendim anne?"

"Neredesin sen?"

"Spor salonumdayım. Sorun nedir?"

"Akşam niye eve gelmedin?" diye sorduğunda sıkıntıyla nefesimi vermiştim. Dünkü arkamda koşan adamlardan anneme bahsetmemiştim. Tedirgin olmasını istemiyordum. Tabi doğal olarak Miraç'tan da bahsetmemiştim.

"Ilgın ve Beyza'yla sabahladık. Malum Beyza İngiltere'den geldi dün." dediğim anda spor salonuna giren birine gözüm takılmıştı. Bu Miraç'tı. Hadi ama. Bu bir şaka olmalı değil mi? Buradada mı buldun beni? "Anne seni sonra arayacağım." diyip annemin cevap vermesini beklemeden telefonumu kapatmıştım. Alp yanıma geldiğinde ben hâlâ Miraç'a bakıyordum.

"Sorun mu var Kayra Hanım?"

"Tanıyor musun?" diyerek gözlerimle Miraç'ı göstermiştim. Alp Miraç'a bakarak cevap verdi;

"Daimi müşterimiz. Haftalardır her gün bu saatte burada bulunur Miraç Bey." dediğinde gözlerimi devirerek Alp'e döndüm;

"Daimi müşteri mi? O mu yani?" diye sordum. Başıyla beni onayladığında; "Buraları çok fazla boş bıraktığımı şimdi farkettim. Her neyse. Benden bahsetme. Ben çıkıyorum." diyip telefonumu cebime koydum ve yürüdüm. Miraç tam karşımdaydı ve yanındaki iki korumayla geliyorlardı. Benden taraftaki koruma kapının ağzında durdu ve diğer yanındakiyle gelmeye devam etti. Çaktırmamaya çalışarak yürümeye devam ettim. Tam yanına geldiğimde gözlerini kapattı ve derin bir nefes alarak aniden kolumdan tuttu.

Olabildiğince sakin kalmaya çalışıyordum. Konuşmamaya da özen gösterirsem belki beni bırakabilirdi. Zar zor yutkunduğumda bana doğru iyice yaklaştı ve tam kulağımın yanında durdu. Tekrar derin bir nefes aldığında irkilmiştim. Ve kulağıma fısıldadı;

"Bu kokuyu unutmayacağımı biliyordum. Taze vanilya ve hindistan karışımı." dediğinde kolumu kendime çekip bir iki adım geriledim. "Beni mi takip ediyorsunuz?" diye sormuştu. Küstaha bak. Ne sanıyor kendini? Üstelik benim spor salonumda beni ezmeye çalışıyor.

"Burası benim." dediğim anda Alp koşarak geldi;

"Kayra Hanım?" dedi sorarcasına. Sol elimi durması için havaya kaldırdım. Alp olduğu yerde durduğunda Miraç sırıtmıştı. Bakışları bana yakındı ama benim üzerimde değildi.

"Demek burası sizin..." demişti. Ve ardından cümlesine devam etti; "O zaman size bir özür borcum var."

"Özrünüzü felan istemiyorum."

"Özür borcum var dedim, özür dileyeceğim demedim." demişti. Verdiği cevaba tebessüm etmiştim. Her şeye de bir cevabı vardı.

"Size iyi eğlenceler Miraç Bey." diyip tam gidecektim ki seslendi;

YAŞAM MELEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin