(11) kabus gibi

30 7 0
                                    

        "Son bir kez daha derin bir iç çekelim, kursağımızda         
      kalan tüm hayallere ve hayatlara, bu gün biri daha gitti    
                               ellerimizden öyle değilmi!?"

"Tamam hadi sen git yemekhaneye" dedim, "tamam iyisin değilmi?"  "Evet evet iyiyim" Clara bana sarılıp kapıya doğru gitti, "yurtta pek kimse kalmayacakmış bizim grup ful gidiyor bi sen ve galiba Luca kalıyorsunuz, Luca ya söylerim biz olmayınca seninle ilgilensin tabi eğer kalıyorsa!" Dedi sırıtarak, "Ah ciddimisin sen sakın öyle bir şey yapma!" Dedim, gülerek kapıyı kapattı, "şeytanmısın sen!?" Diye bağırdım hala kahkaha atıyordu, bu delirmiş. Homurdanarak öyle yemeğimi yemeye başladım, hala başım ağrıyordu. Biraz dahamı uyusam acaba? Yemeğimi yedikten sonra direk yatağa girdim. İnanın hiç tabağı yemekhaneye götüremem.

Bay Delroy neyin peşinde olabilir ki? Gerçekten anlamıyorum son evre ne demek bana ne yapmaya çalışıyorlar, kafam basmıyor, Luca neden uyanıktı? Bu gün neden her zamanki gibi ben bağırdığımda kimse uyanmadı, neden ikisi benim için tartışıyorlardı, artık kendimi bile tanımıyorum "BEN KİMİM!? SEN KİMSİN AKİRA!?" Neyse Akira artık düşünme biliyorsun beynin o kadar büyük değil sana yettiği kadar kullan. Gözlerimi açık tuttukça ağrıyorlar.

                                                  . . .

Gözlerimi açtığımda masada başka bir tepsi gördüm, ama boş değildi doluydu, yani yemek olarak. Karanlık koridorda ilerliyorum, ışıklar gidip gidip geliyor, heryer çok karanlık ve buğulu yani net göremiyorum, neden düzgün göremiyorsun be Akira, ayağımı bastığım yerden bir ses geldi, hiçbir şey göremiyorum, ayağımı kaldırıp tekrar aynı yere bastım, su sesi gibiydi, ama su değildi , eğilip elimi sürdüm, ılıktı elimi biraz daha gezdirince elime bir şeyler deydi, çığlık attım.

Gözlerimi aniden açtım. Oda neydi öyle, başımada derin bir ağrı vardı. Ah neden gördüğüm şeyi hatırlamıyorum, kâbus gibiydi. Biraz kendimi toparlamam lazım! Yataktan doğrulup ayaklarımı sarkıttım, gözüm masanın üstündeki yemek tepsisine kaydı, b-bu yeni bir yemek tepsisiydi! Üzerinde yemek tabakları bir bardak su ve ilaç vardı! Ah Clara getirmiş olmalı! Vay be ne çok uyumuşum! Akşam olmuş bile! Yağmurmu yağıyor, ah ne güzel. Yataktan kalıp koltuğa oturdum ve büyük ihtimalle Clara nın getirdiği yemekleri yemeye başladım... hepsini bitirdikten sonra ağrı kesici olduğunu düşündüğüm ilacı alıp ağzıma attım suyuda içtikten sonra ayağa kalktım, bunu yemekhaneye götürüp, biraz gezinsem iyi olacak sabahtan beri yat yat bir hal oldum...

Yemekhaneye gittim, etrafta kimse yoktu, hemde kimse yoktu, yani demek o ki Luca da gitmiş. Aman bu beni ilgilendirmiyor. Ama Clara gitmişse, yemekler nasıl hala sıcak olabiliyordu, belkide onun yaptığı bir şeydir. Tabağı ve tepsiyi yıkadıktan sonra yerleştirdim, ve koridora çıktım. Ellerimi kapişonlumun cebine koydum, telefonumu unutmuşum lanet olsun! Neyse bir şey olmaz. 

Devam ettim, birinci katta gezmediğim yer kalmadı, çoğu oda kilitli olsada gezdim işte, hatta çok tuhaf bir tabloyla karşılaştığım bile oldu, gerçekten tuhaftı yarı erkek yarı kadın olan bir tabloydu ıığğğ oldukça ürkütücüydü. İkinci kata çıktım, gezindim, gezindim ve gezindim, tek başıma yürüyordum, birden bire elektirikler gidip gidip gelmeye başladı. Içim ürpermişti, odama gitsem iyi olacak.

Aniden gidip gelen elektirikler tamamen gitti, ıssız bir yerdeydik, pencere ler ormana bakıyordu, çevremizde kimseler yoktu, bu çok kötüydü, korkuyordum evet bas baya korkuyordum. Önümü zar zor görebiliyordum, yürümeye başladım. Orada aptal gibi durmaktansa yürümek daha iyidi. Yürüdüm, Yürüdüm ve yürüdüm, "lanet olsun ya, şansıma bak tamda bu gün elektiriklerin gidesi geld-" dur bune, bastığım yerde bir ses çıktı, sanki sanki su sesiydi, ayağımı kaldırıp tekrar aynı yere bastım, su sesi gibiydi, ama su değildi, yani su kadar sıvı değildi, ama okadar katı da değildi, eğilip elimi sürdüm, ılıktı elimi biraz daha gezdirince elime bir şeyler deydi, b-b-bu saçtı. Öyle bir çığlık attım ki, ayağa kalktım, hala çığlık atıyordum. Çığlığımın yerini boğuk bir ses aldı, evet biri ağzımı eliyle kapatıyordu, hemde çok, sert.

Ölücem, hissediyorum Ölücem, bu son günüm, bu son gecem, istemeden gözlerimden göz yaşları akmaya başladı, ama sessizce, "şşşş!" Arkamdan gelen ses okadar yakındı ki, nefesini boynumda hissedebiliyordum, gözlerimi sıkıca kapattım. Bunun bir rüya olmasını dileyerek kapattım, ama değildi. "Sessiz ol, o burada!" Duyduğum sesle gözlerimi açtım, o kadar çok rahatlamıştım ki anlatamam, gitmemişti, buradaydı, Luca gitmemişti. Başımı tamam der gibi salladım, elini dudağımdan çekti. Ona doğru döndüm, o kadar çok korkmuştum ki ona sıkı sıkı sarılmak istedim ama yapamadım. Bana baktı sonrada arkama, önüme geçip beni arkasına aldı. Cansız bedenin olduğu tarafa doğru bir adım gitti.

Elini tuttum "g-gitme!" bana baktı ,gözlerimi sıkıca kapattım "k-korkuyorum" yanağımda bir el hissettim, gözlerimi açtım, oydu, gözleri dolmuştu, söylediklerimle şok olmuş gibiydi, "korkma, yanındayım!" Dedi sessizce, bende duyduklarımla şok olmuştum, bir koku aldım, bu çok iğrenç bir kokuydu sol tarafımızdan geliyordu, ve git gide bize yaklaşıyor gibiydi, başımı kokunun geldiği yöne doğru çevirdim, ay ışığı sayesinde biraz bile olsa etrafı görebiliyordum, Luca benim baktığım yöne bakar bakmaz elini aniden kaldırdı, ve koku olduğundanda çabuk uzaklaştı ve aniden ses duyduk, sanki duvara çarpmış gibiydi. Bunu o yapmıştı ama nasıl, sonra koku tekrar yaklaştı, ama yavaşça. "Luca yaklaşıyor!" Dedim sessizce. Luca beni arkasına aldı.

Gözüm netleşmeye başladı, camlardan yansıyan ay ışığı sayesin de kokunun sahibini görebiliyordum, kap karanlıktı, ama öyle değil bu cidden yüzsüz ve kap karanlıktı, tamamen siyah bir şeydi, çok ağır ve iğrenç bir kokusu vardı. Bize baktı, baktı ve baktı, Luca birşey yapar diye tetikteydi. Yemin ederimki o siyah şey sırıttı, görebiliyordum, gerçekten sırıttı, Luca nın elini daha sıkı tutmaya başladım, oda benim elimi daha sıkı kavradı.  Siyah şey bize bir adım yaklaştı, sonra bir adım daha ve bir anda yok oldu, evet bas baya yok olmuştu. Bunların bir hayal olmasını umdum ama değildi her şey gerçekti. Kokuda onun la birlikte yok oldu. "Gitti değilmi?"  "Evet" kulağımda ani bir çınlama hissettim, sanki beynime iğne sokup sokup duruyorlardı. Luca nın elini bırakıp kulaklarımı sıkıca kapattım. Dayanamıyordum çok kötüydü, dizlerimin üzerine çöktüm, geçmiyordu, geçmiyordu acıyla inlemeye başladım. Luca hemen önüme oturdu, "Akira, ne oldu!" Sesi boğuk boğuk geliyordu çınlama artıyordu, istemeden küçük ve hafif çığlıklar atmaya başladım, "Akira ne oluyor? Akira!" Luca çok endişelenmiş gibiydi. "Akiraaa!" Beynimde yankılanan o fısıltıyla birlikte çınlama aniden durdu.

Yere yığılmamak için kulaklarımdaki ellerimi yere dayadım. Luca nın elini sırtımda hissettim "iyimisin?" Nefes nefese kalmıştım, başımı evet der gibi salladım. Aklıma ölen kız geldi hemen başımı kaldırıp Luca ya baktım, "telefonun yanındamı!"  "Evet"  "ışığını açarmısın"  telefonunu cebinden çıkartıp ışığı açtı, hemen ayağa kalkıp kıza doğru gittim, ışığı benim olduğum yöne doğru tuttu. Sarı saçlı bir kız öylece kanlar içinde yüz üstü yatıyordu. Yere çöktüm. Elimi kızın yüzünün önüne düşmüş saçlarına doğru uzattım, elim kızın saçlarına değer değmez, bir ışık gördüm, sonra daha önce bu anı gördüğüme dair tuhaf görüntüler gözümün önüne geldi.

B-bu, uyuduğumda gördüğüm kabustu. Daha önce görmüştüm, lanet olası beynim, hatırlamadın, gördüğün kabusu bile hatırlayamayan bir beyine sahibim, eğer hatırlasaydım engel olabilirdim. Ellerimle yüzümü kapatıp ağlamaya başladım, "Akira?"  "D-daha önce görmüştüm a-ama ha-hatırlamadığım için e-en-gel olamadım!" Dedim hıçkıra hıçkıra, okadar kötüydüm ki biri dokunsa patlayacaktım, Luca nın bana yaklaştığını hissettim, birşey yapmak istiyordu, ama tereddüt ediyordu, belliydi. Bir anda elleriyle beni kavradı.

AKİRA (Karanlığın Savaşı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin