(12) Anıların canlanması!

28 6 0
                                    

"Hujul ne demek baba?"
"Hımm! Hani sen az önce ağlıyordun ya!"
"E-ebet"
"Ama ben sana sarılıp, seni kucağıma alınca, saçlarını okşayınca, sen mutlu olup rahatladın değilmi, biran az önce ağlama sebebini unuttun değilmi?"
"Ebet"
"İşte buna huzur denir!"
"O jaman ben şu an hujulluyum!" (Güldük babam bana daha sıkı sarıldı!)
~ ~ ~

Başımı elleriyle göğsüne dayadı, ve saçlarımı okşamaya başladı, "b-bilmiyordum" "şşşş, tamam bilmiyordun!" Dedi sessizce, saçlarımı okşamaya devam etti, hıçkırıklarım yavaş yavaş durmaya başlıyordu. Sonunda ağlamayı bırakmıştım "o zaman ben şu an huzurluyum" biran 3 yaşındaymışım gibi hissettim. Biran aklıma ne yapacağımız geldi hemen başımı kaldırıp Luca ya baktım. "Ne yapacağız?" Dedim, bana baktı, şey bu çok yakında, başımı eğip geri çekildim, Luca da hemen kollarını çekmişti, "Bilmiyorum!" "Bay Erwin e söylesekmi?" Dedim "evet güzel fikir, yarını bekleyelim. Sadece bir hoca burada, oda uyuyordur veya nerede olduğu belli değil, yurtta ben, sen, şu ölen kız, ve bir kaç kişi daha var, başkada kimse yok, insanları ayağa kaldırmak istemeyiz değilmi?" "Hımm" dedim evet der gibi.

"Peki onu ne yapacağız?" Luca yaşıyormu diye parmaklarını nabzının üzerine koydu, belli bir süre durduktan sonra umutlu gözlerle ona bakıyordum, başını kaldırdı "yaşamıyor" dedi, benim için yine bir yıkılış. "Tanıyormuydun?" "Adı Tsukuyo, geçen sene gelmiş, kendi halinde bir kızdı" yüzünün önüne düşen saçlarını çektim, gözleri açıktı! Çok korkmuş olmalı, gözlerini kapattım "kim bilirdi onun son gecesi olacağını, eğer gitseydi böyle olmazdı!" "Ah hadi kalk, kullanılmayan bir oda var onu oraya götüreceğiz, sonrada buraları temizleriz" "t-tamam" ne kadar soğuk kanlı biriydi. Muhteşem, sende öyle olmalısın Akira, "ışığı tut" telefonu uzattı, elinden alıp ona doğru tuttum, istemeden ekranını açtım, duvar kağıdı kap karanlıktı sadece saat vardı, saat 21.36 geçiyordu.

"Ne yapıyorsun gelsene!" Sesi yerimden sıçramamı sağlamıştı. "Ah tamam!" Dedim, kızı kucağına almıştı, onu takip etmeye başladım, belli bir süre yürüdük, "kapı açıkmı diye bak!" Dediğini yapıp kapıyı açmaya çalıştım, bu kapı diğer kapılar gibi değildi küçüktü, "kilitli!" Dedim, "çekil şuradan!" Yine başladık öffff! "Öyle ses çıkarırsın, herkez başımıza toplanır" "nasıl açmayı planlıyorsun?" Dedi "kilidi kıriyim mi?" "Iyi yap hadi" sırıttı ğı belliydi, zoruma gitmişti, soluk soluk baktım, kapı kolunu aniden çevirince ses geldi, kapıyı açtım, "buyur geç!" Dedim alaycı bir ses tonuyla. "Aferin" dedi. Kızı bir köşeye bıraktı, üzerine tabloların üzerindeki bir tülü attı, "gel!" Dedi kapıdan çıkarak, "kapıyı ne yapacağız?" "Kilidi kırmasaydın böyle olmazdı!" Dedi sakin bir sesle, "hadi ya, sen tekmeyi vuracaktın kapı kırılacak tı, ve geri eski haline gelecekti öylemi?" "Boşver öyle bırak zaten yarın bay Erwin e söyleyeceğiz"

Kapıyı öyle bırakıp yürüdük. "Nereye gidiyorsun?" "Temizlik malzemelerini getireceğim!" Dedi, "b-bekle beni!" dedim arkasından koşarak. Birinci kata indik, merdivenlerin arkasında küçük bir oda varmış, "vay be o kadar gezdim hiçte görmemişim" dedim gülerek, "yoksa ben körleştimmi?" Kendi kendime konuşurken Luca nın gittiğini fark etmemişim bile. Bende hemen peşinden koştum, ya yanlız kalsaydım ya ölseydim! Iııığğğ düşününce tüylerim ürperiyor!

Elime bir fırça verdi, bir kutu yüzey temizleyici aldı, bir kova su doldurup bana verdi, sonra paspas aldı. Birlikte kanın olduğu yere gittik. "Başla bakalım" "ne ben tekmi temizleyeceğim?" "Temizle işte" dedi arkasına dönüp uzaklaşmaya başladı. Nedense korkuyordum. "T-tamam temizlerim ama g-gitme!" Durdu, ve bana baktı. Bana doğru dönüp yanıma geldi, ben yerleri temizlemeye başladım, oda duvarları silmeye başladı... sonunda bitirmiştik.

Yerler tertemiz olmuştu. Hala koku alabiliyorum ama iz falan kalmamıştı. "Güzel hala kan kokusu var ama sonunda temizlemiştik" dedim ellerimi belime koyarak, "kokumu?" Dedi, gözlerini kısıp bana baktı. Ben hala salak salak gülümsüyordum. Elindekileri ve kovayı alıp arkasına döndü, bana bir tek fırça kalmıştı. Fırçayı omzumun üzerine dayayıp onu takip ettim. Fırçaları bırakıp yukarı çıktık, "geç oldu git odana uyu" "elektirik hala gelmedi!" "Yarına kadar gelmeyecek, şarteller atmış Ve yağmur şiddetli yağdığı içinde kimse gidip açamaz" "nerede ki?" "Okulun arkasında ormanın içinde!" Yalnız kalmak istemiyorum! "hııı, ne yapıcaz?" "Nasıl ne yapıcaz, git duş al ve yatağa gir!" Anlamıyormusun be adam! KORKUYORUM! ÖLÜMDEN DÖNDÜĞM BU GÜN! içimde bambaşka bir savaş yaşıyordum.

"Ama, şey gelirmi ki yine?" "Gelmez, yani bilmiyorum geleceğini sanmıyorum!" "Ya gelirse" derin bir nefes aldı  "tamam! Gel ilk benim odama gideceğiz, ben duş alırım, sonra senin odana gideriz sen duş alırsın, sonrada uyursun!" Sonunda be! TEŞEKKÜR EDERİM LUCA! TEŞEKKÜR EDERİM, onun gittiği yöne doğru ilerlemeye başladım...

Odasına gittik, ben geçtikten sonra kapıyı kapattı. "Geç otur, 5 dakikaya çıkarım" "hımm!" Başımı tamam der gibi salladım. Daha önce buraya gelmiştim ama hiç bakmamıştım, çünkü o gün dikkatimi dağıtan bir adet Luca vardı. Şimdide düzgün göremiyorum ki! Pencereden yansıyan ay ışığıyla az çok görebiliyorum, görebildiklerim, çalışma masasının üstünde eskiz defteri gibi bir defter vardı, kalem kutusunun içinde bir sürü kalem. Hatta iki kalem kutusu vardı, ve ikiside doluydu, benimki gibi masa üstü lambası vardı, ve bir sürü kitap.

Sakın kalkıp odayı keşfe çıkma çok ayıp Akira çok!

"Yani cidden inanamıyorum sana, karanlığa aşık olan sen Akira bu gün karanlık diye ağlıyacaktın korkudan. Yani seninde korkun bu günü buldu değilmi? Ama dur lütfen biraz kendine hak verirmisin, hayatında hiç onun gibi bir canavarla karşılaşmadın, hiç bu kadar ölüme yakın olduğunu hissetmedin tamam mı! Biraz mantıklı ol lütfen! Ama az önce yalnız kalmamak için elinden geleni yaptın, tam bir rezilsin Akira, ya çocuk yanlış anlamışsa? Ama bana ne! Ya tek başıma odadayken o canavar gelseydi, nasıl olsa bu okula rahatça giren benim odamada rahatça girer değilmi!? Ve daha önce hiç bilmediğim ve görmediğim bir şey ben odadayken odama girmeyi cesaret etti! Hakikatten ha! Ya benim odama giren o canavarsa! Hih! Yine gelicek biliyorum! Yeter bi susarmısın lütfen, sen ne ara bu kadar korkak oldun, ben hayatımda bu kadar salakça konuşmamıştım lanet olsun, ya sen küçükken hayvanat bahçesinde demirlerden geçip yılanların yanına gitmeye çalışan kızsın! Sen hiçbir şeyden korkmayan Akira sın sen güçlü bir kızs- aağğğ! Şimşek çarptı!" Yerimden sıçradım adeta. "Bu korku sadece bu güne özgüydü ve-ve o güne!" Dedim kendi kendime iç çekerek.

"Sen iyimisin?" "Aayyy!" Yine korktum, sen lütfen korkunu gösterip kendini rezil etme! hemen kendimi toparladım "ıhım ıhım! Sen nezamandır oradasın!" Inanamıyorum ben azönce söylediklerimi sesli söylemiştim! Ağğğğ! "En başından beri!" Neeeee! "En başındanmı?" "Evet" "yani şu; cidden inanamıyorum sana! Oradan berimi?" "Evet" "yani herşeyi duydun ve gördünmü?" "Evet" "yani şimşeği çarptığı and-" "susarmısın artık! Hadi gel!" Telefonunu masanın üzerinden alıp ışığı açtım, ve ona doğru tuttum. Siyah dar vucudunu belli ettirecek bir tişört, ve siyah bol bir eşofman giymişti, saçları ıslak ve dalgalıydı, yüzüne düşüyordu, teni bem beyaz parlıyordu. İnsanmısın sen acaba!? Ne diyorsun Akira kendine gelirmisin! Ayağa kalktım. Kapıyı açtı önce ben geçtim sonrada o. Benim odama doğru yol aldık.

AKİRA (Karanlığın Savaşı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin