(42) ARAYIŞ

4 1 0
                                    

                   Sen benimsin!..

Aradan 2 ay geçmişti ve ben daha Akirayı geri Alamamıştım. Onsuz kafayı yiyordum. Nefes bile alamıyordum, bana bunu yaptığına inanamıyorum. Kızgınım, onada kızgınım kendimede. Ona herşeyi anlatmalıydım, şu an benim onu kullandığımı düşünüyor. Evet ilk başlarda öyleydi ama sonra herşey değişti, ona karşı kendimi dizginleyemedim, onun karşısında istemeden yumuşuyordum. Ona bir şey olucak diye ödüm kopuyordu.

Onu herşeyden çok seviyorum, o benim ailem olmuştu, evet daha duygularımı ifade edememiştim ama o herşeyim olmuştu, intikam umurumda bile değildi, tek istediğim onun güvende olmasıydı.

Arabada Akiranın mekandan çıkmasını bekliyorduk, yanımda Sam vardı. Londra'daydık, Sam e gelmemesini söylemiştim ama beni dinlememişti, burada yaşıyordu ve en iyi burayı onun bildiğini düşününce gelmesini kabul etmiştim. Buraya 3 hafta önce gelmiştik, 2 gün sonra ise Hiro sayesinde Akiranın nerede olduğunu bulabilmiştik.

Akira zorlanıyordu, kötü işlere bulaşmak istemediğini adım gibi biliyordum çünkü onun kalbi çok güzeldi, herşeyden güzeldi, tıpkı kendisi gibi... Sonunda mekandan adamlar çıkmıştı, hemen sonra  kapıdan henüz çıkan ve gözlüğünü takıp yakasını düzelten İzumiyi gördük, pislik herif. Hemen sonra ise kanlı peçeteyi korumaya veren Akira yı gördük, siyah dizlerinden biraz yüksek te olan dar bir elbise giymişti, diğer koruma paltosunu omuzlarına bıraktı. Onu bulduğumdan beri hep siyah giyinirken gördüm, sanki renklerini kaybetmiş gibi ama yine çok güzel görünüyordu...

Akira, İzumi yle çalışmayı nasıl kabul edebiliyordu anlamıyorum, o gün aklına gelince bile nefesi kesilen o kız şu an, o piç herifle çalışıyordu. Neyin peşindesin be güzelim.

Korumalar kapıyı açınca ikiside sihay arabaya binmişlerdi. Arabayı çalıştırdım, "fazla yakına gitmeyelim Luca" dedi Sam, başımı olumlu anlamda salladım.

Seni geri almak zorundayım güzelim!

...

Araba köşke girmişti, lanet olsun yine mi geri dönecektik. Elimi hızla direksiyona vurdum "sakin ol abi, eninde sonunda onu alıcaz, tamammı!" derin bir nefes verdim. Ne olursa olsun, sen benimsin! başkasının kölesi değilsin.

...

Bu günkü görev berbattı. 10 larca adamı öldürmüştüm. Ve b-bu gün bir çocuğun gözlerinin önünde babasını öldürmüştüm. İzumi olmasaydı bunu asla yapmazdım ama bu piç kurusu ayak bağı oluyordu. Midem bulanıyordu. Ellerime baktım, kan yoktu ama kanın izlerini taşıyordum, ölümün pençeleri haline gelmişti, kime dokunsalar ölüyordu, titremeye başladım. "İnelim hadi" İzuminin sesini duyunca ürpermiştim, "bir sorunmu var?" dedi elimi tutarak, elini ittim "hayır!" dedim duygudan yoksun sesimle, boş bakışlarımı ona çevirdim, "sana bana bir daha dokunmamanı söylemiştim" dedim, güldü. "Ah karşı koyamıyorum, anla beni" dedi iğrenç bir bakış atarak. Arabadan indi, derin bir nefes verip bende indim.

Duruşumu düzeltip omuzlarımı gerdim, kendimden emin adımlar atarak ilerlemeye başladım. İki kanatlı büyük kapıdan içeri girdiğimizde hizmetçi omuzumdaki paltoyu almıştı. Oturma salonuna gittik, Erich ve Ford oturmuş keyifle kahvelerini yudumluyorlardı. Erich bize baktı.

"Ah geldiniz demek" dedi, "evet Efendim, görev başarıyla tamamlandı" dedi İzumi, "geçin oturun öyleyse" dedi. Karşısındaki koltukta oturdum, bacağımı diğer bacağımın üstüne attım. "Ee nasıl geçti Akira"  "gayet iyidi" dedim düz bir sesle, "Erich yarınki görev zor olucak gibi"  "Akira halleder, onun için zorluk ne ki" bana baktı "değilmi Akira?" dedi gülümseyerek. Boş gözlerle ona baktım, dayanamıyorum. Kanlar aklımdan çıkmıyor, bacaklarımı düzeltip ayağa kalktım "izninizle odama çekiliyim ben, yorucu bir gün oldu" dedim "Ah tabi... Tabi git dinlen, birazdan ilaçlarını yollarım sana" dedi, tamam der gibi başımı salladım ve yukarı çıktım...

AKİRA (Karanlığın Savaşı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin