mad life « nct ✓

9-Küçük Bey Jaemin

Malikaneye tekrar vardığımızda Taeyong ailecek yemek yiyeceğimizi ve bu yüzden hepimizi şık olarak görmek istediğini söylemişti.

Bana da yardımcı olması için birini göndereceğini söyleyip odasına çıkmıştı.

Bende odam olduğu söylenilen odaya çıkmış ve nihayet Yuta olmadan uyuyabileceğim bir gece olacağı için şükürler ediyordum.

Kapı iki kez tıklatılınca içeriye küçük bir adam girmişti. Minik bir yılbaşı ağacına benziyordu.  Oldukça şık giyimli güzel biriydi.

"Merhaba Sicheng! Ben Ten, sana yardım etmek için geldim. Ben de yarı Çinliyim ve burada çok sıkılıyordum umarım  arkadaş olur ve beraber eğlenebiliriz!"

O biraz fazla mı neşeliydi sanki?

"Çok isterdim ama 4 gün sonra gideceğim ben burada kalıcı değilim ben."

"Ah, üzücü!  Nihayet huysuz Yuta ve buzdolabı Jaehyun dışında Taeyong birini getirdiği için mutlu olmuştum...".

Anlattığına bakılınca sürekli burada yaşıyor olmalıydı. Muhtemelen o da Taeyong'un hareminin bir üyesi falan olmalıydı.

"Sen de mi Taeyong'un sevgilisisin?"

"Ah, hayır tabiki! Ben Taeyong'u ve grubunu yalnızca aile yemeklerinde görüyorum. Ben Johnny'in partneriyim."

"Sanırım onunla tanışmadım."

"O da tıpkı Taeyong ve Hendery gibi kendi bölgelerinin lideri. Sadece Taeyong efendiden doğrudan emir alır Johnny ve Hendery ise Taeyong üzerinden alır."

Efendi.

Evet, işte ilk ipucumuz.

"Bir de Efendi mi var? Uh, ne kadar çok lider var daha?"

Ten konuşmayı oldukça seviyor gibi görünüyordu. Belki de onunla arkadaş olup bana güvenmesini sağlayabilirdim.

"Aslına bakarsan çok değil. Efendi Taeyong'un da emir aldığı çok ama çok güçlü biri, kimse kim olduğunu, neye benzediğini yahut nerede yaşadığını bilmez. Sadece Taeyong tanır onu ve sadece o konuşabilir onunla. Johnny ve Hendery ise Taeyong'dan emir alsa da onlar da kendi içişlerinde bağımsız mafyalar."

Ten sözlerini bitirdikten sonra ayaklanıp dolabın karşısına geçmişti.

"Daha sonra bol bol sohbet edebiliriz canım, şimdi seni şu sıradan kıyafetlerden kurtarıp yemek için hazırlayalım."

Tam da Efendi hakkında konuşmaya başlamışken mi? Hadi ama!

"Sen duş al hızlıca ben kıyafet bakacağım sana."

Korkmadan yapacağım sıcak bir banyo kulağa her ne kadar çok gelse de keşke onu biraz daha konuşturabilseydim.

Yine de şüphe çekmemek için üstelemeyip banyoya girmiştim.

Ortasında soğuk su ile devam etmek zorunda kalmadan sıcak banyomun keyfini çıkardıktan sonra bornoza sarılıp çıktığımda yatağımın üzerinde bırakılmış olan kıyafetler dışında kimse yoktu.

Kolları fırfırlı beyaz gömleği ve siyah kumaş pantolunu üzerime girdiğimde kendimi az sonra kraliyet ailesinin yemeğine katılacakmış gibi hissetmiştim. Bu kadar abartıya gerek var mıydı cidden?

Yine de Ten kendi kıyafetleri kadar abartmadığı için şanslı sayılırdım sanırım.

Saçlarımı kuruturken kapıyı tıklatıp tekrar içeri girmişti Ten.

"Wow, oldukça şahane görünüyorsun canım şimdi o cansız yüzüne de biraz renk katarsak gecenin en güzeli olmakta benimle yarışmaya hazır olabilirsin!"