Sabahki tatsız yüzleşmenin ardından saatler geçmiş, Taeyong'un direttiği zorunlu kahvaltı yapılmış sonrasında Tayland'a gitmek için havalimanına geçmişlerdi.Sicheng, Jaehyun ile mümkün değil oturamazdı. Taeyong ile oturduğunu düşünemiyordu bile... Yuta ise tam bir hayal kırıklığıydı.
En iyisi en sona kalıp kaderine mahkum olmaktı. Fakat Taeyong'un, Jaehyun'un koluna girdiğini hesaba katınca kaçınılmaz bir şekilde Yuta'nın yanı kalıyordu.
Son yaptığı şeyden sonra değil yanına oturmak aynı atmosferi bile solumak istemiyordu ama mecbur kalmıştı yine.
"Çinli, neden yine somurtuyorsun?"
Taeyong, şakacı bir tavırla sordu.
"Somurtmuyorum."
"Tatile gidiyoruz, lütfen modunu yükseltmeye çalış biraz, artık alış bize."
Alışmak istemiyordu, hem o Jaehyun gibi değildi, hala bitirmesi gereken bir görevi olduğunun farkındaydı.
"Size alışmam için çok fazla fedakarlık yapmam gerekiyor, bir de oldukça midesiz."
Son cümlesiyle birlikte Taeyong'un yüzündeki gülüşün yerini sert bir ifade almıştı.
"Sana taviz veriyorum diye kendini bir şey sanma, unutma ki hala tutsaksın. Sözlerine dikkat etmen senin yararına olur."
Sicheng gözlerini devirerek ondan uzaklaştı. Ondan korkacak değildi elbette ancak şu an da yapacak başka bir şeyde yoktu. Hala efendi kim öğrenememişti, Taeyong'un kim olduğunu bilmiyordu, elinde bir kanıt yoktu ve bu hepsini öldürüp kaybolması için gereken bilgilerin hiçbiri yoktu. Üstüne üstlük birliğin en değerli ajanlarindan biri artık onlara çalışıyor bu da yetmezmiş gibi Taeyong'a aşıktı. Bu kadar şeyin içinde görevinin bilincinde olmak ve hayatta kalmak Sicheng için fazlaca zordu.
Artı olarak sadece Yuta ve Jaehyun değil, Taeyong ile de arası kötü olmuştu artık. Kendini tamamen yabancı hissettiği bu dünyada bir kimsesizdi.
Artık sonunda ne olursa olsun görevini yapıp buradan kaçmalıydı.
"Çinli, konuşabilir miyiz biraz?"
Yuta, kırmızı saçlarıyla kadraja girmişti.
"Hayır."
"Konuşmamız lazım."
"Gerek yok."
"Dün gece için ben çok özür dilerim, söylediğin şeyler yüzünden gururum incinmişti ve zaten Taeyong'u da Jaehyun yüzünden kaybettiğim için dejavu gibiydi benim için. Sırf o anı unutmak için yaptığım bir şeydi.
Beni yanlış anlamanı istemiyorum...""Umrumda değil Yuta, istediğin her şeyi yapmakta özgürsün."
"Aramızın kötü olmasını istemiyorum..."
"Aramız hiçbir zaman iyi olmadı Yuta, sen kedinin fareyle oynadığı gibi benimle oyunlar oynuyordun ben de sana izin veriyordum."
Arkasını dönmek için hareketlendiğinde bileğindeki el buna engel oldu.
"Kendimi kanıtlamam için bana bir şans ver."
Ne saçmalıyordu bu adam?
"Yuta, ne şansından bahsediyorsun? Taeyong yeterince açık konuştu, ben bu evde sadece bir tutsağım."
"İstediğin şey özgürlükse bunu yapabilirim."
Evet, evet kesinlikle kafası iyiydi.
"Seninle uğraşacak halim yok Yuta. Bileğimi bırakır mısın?"
Yuta sıkıca kavradığını yeni fark ettiği bileği bırakırken bir kez daha gözlerini Çinli olana dikti.
"Dalga geçmiyorum ben. Eğer istiyorsan çıkartırım seni buradan."
Çinli olanın bakışları hafifçe yumuşarken ekledi.
"Taeyong ve adamları her saniye peşimde beni izlerken nasıl
olacakmış o?"Yuta iyice kendine çektiği zayıf bedenin kulağına eğilerek kısık bir tonda konuştu.
"Akşam bir araba yarışı yapılacak. Çiftler halinde yarışılan bu yarışın galibinin istediği bir dilek gerçekleştirilicek. Her sene Taeyong başkasına kaptırmaz galibiyeti. Üçümüz birlikte katılırdık normalde ama bu sene sende olduğun için Taeyong'u yarışa katılmak istediğime ikna edebilirim. Eğer kazanırsak özgürlüğünü istersin. Taeyong piçin tekidir ama sözünden asla dönmez. "
Sicheng şaşkın gözlerle ona bakarken ne yapacağını düşündü.
Bunu kabul edip Yuta'ya bir kez daha güvenmeli ve kaçmaya mı odaklanmalıydı yoksa umursamayıp bilgi toplamaya devam mı etmeliydi bilemiyordu.
"Bu yarışa kimler katılıyor?"
"Prenses bile katılacakmış bu yıl,
yani herkes.""Prenses kim?"
"Jaemin işte."
Sicheng düşünmeye devam etti. Bu hem büyük bir fırsat hem de felaket olabilirdi.
"Ee ne diyorsun?"
Yuta sabırsız bir şekilde cevabını bekliyordu.
"Diyelim ki kabul ettim, ya kazanamazsak?"
"O zaman Taeyong'un istediği bir şeyi yapmak zorunda kalırız."
"Taeyong bu, her şeyi isteyebilir..."
Sicheng endişeli bir şekilde mırıldandı. İçi hiç rahat değildi.
"İster, aklına bile gelmeyecek şeyleri hem de..."
Bunu zaten kendisi de biliyordu o yüzden takılmıştı bu kadar. Bu riski almaya değer miydi bilmiyordu.
"Seçim senin Çinli."
"Bunu neden yapıyorsun Yuta?"
"Ne yapıyorum?"
"Beni öldürmeye çalışırken nasıl oldu da özgürlüğüm için çabalamaya başladın?"
Sadece omuzlarını silkti Yuta.
"Unuttun mu ben Yuta'yım... Ben sadece zehirlerim. Jaehyun sana bunu ilk günden beri söylememiş miydi?"
Sicheng duyduğu cümleyle olduğu yerde kala kaldı.
Bu sabah Jaehyun'un ona söylediği cümlenin tıpatıp aynısıydı.
Yuta konuştukları her şeyi duymuş muydu?
Jaehyun'un ve kendisinin ajan olduğunu öğrenmiş miydi ?
"N-ne?"
"Diyorum ki Çinli, hayatta kalmak için son şansın olabilir. O öğrenmeden buradan gitmezsen seni Taeyong'dan ne ben ne de bir başkası kurtarabilir..."
•••
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mad life « nct ✓
Fanfictionnct mafia fiction | +18 | suç | psikolojik | threesome ! Dong Sicheng Mad Life isimli yeraltı çetesinin eline düşmüştü... Ve bu çete Jaehyun ve Yuta adında iki sevgilisiyle birlikte Taeyong tarafından yönetilmekteydi. DF: 03.05.23