15- "Tıpkı bir aile gibi..."

348 35 59
                                    


Taeyong'a yakışacak şekilde ihtişamlı bir kahvaltı sofrasında uzun bir kahvaltının ardından bizi lüks mağazaların olduğu bir caddeye yanımızda en az 10 tane adamla bırakarak kendisi 'Efendi' dediği adamla buluşmaya gitmişti.

Arkamızda bir sürü korumayla mağazalardan birine girdiğimiz anda utanmaya başlamıştım ki Jaehyun çalışanlardan birine ismi ile seslenerek konuşmaya başlamıştı. Anlaşılan zaten mağazadaki herkes benim dışında tüm grubu tanıyordu.

Yuta kendi kafasına göre hareket ederek yukarı çıkmıştı. Jaehyun ise ipek olduğu buradan bile belli olan gömleklere ilerleyip beni de yanına çağırmıştı.

Bir ipek gömlek daha görmeye psikolojim kesinlikle hazır değildi.

"Tanrım! Daha fazla ipek gömlek giymek istemiyorum, lütfen normal ve daha sade şeyler alamaz mıyız?"

Jaehyun gülerek koluma girmiş ve beni takım elbiselerin yanına doğru götürmüştü.

"Tamamen sade giyinmene zaten Taeyong izin vermez, ama hadi bir bakalım."

Altın işlemeli, pirinç taşlı, pırlantalı ve üzerinde gümüş olan tüm takımları geçtiğimizde geriye sadece 3-5 tane takım kalıyordu zaten.

Ben de siyah yerine lacivert olanı seçmiştim ki en azından Taeyong sorduğunda renkli diyebilirdim...

Jaehyun'a da altın işlemeli takımlardan birini beğenmiştik.

Normalde abartılı şeylerden nefret etsem de adam ne giyse taşıyordu, çuval bile giyse yakışacak bir fiziği vardı.

Biz kasadayken Yuta'da elinde bir gömlek ve pantolon ile gelmişti.

Alışveriş erken bitince Jaehyun kuaföre girmeyi teklif etmiş ve 15 kişi bu seferde kuaförün yolunu tutmuştuk.

Saçlarımıza bakım yapılmıştı, Yuta dip boyası geldiğinden o boya da yaptırmıştı.

Jaehyun ise kahküllerini kısaltarak saçlarını yukarı doğru fönletmişti.

Ben ise sadece düz fön...
Ve Jaehyun'un zoru ile çok hafif bir makyaj.

Işlerimiz bitmiş ve Taeyong ile yeniden buluşma saati gelmişti.

Teras kata çıktığımızda  Taeyong elinde kahvesi ile bizi bekliyordu.
Keyfi yerinde gibi görünüyordu.

"Ah, işte şimdi günüm tekrar güzelleşmeye başladı!"

İki yana açtığı kollarının birine Yuta'yı diğerine Jaehyun'u alarak ikisine de sıkıca sarılmıştı. Ve fark ettiğim şey ise sadece birkaç saattir ayrı olmalarına rağmen üçünün de birbirini ne kadar çok özlediğiydi.

Yuta, gün içerisinde ilk kez mutlu görünürken Jaehyun bile daha rahat ve huzurlu görünüyordu.

Taeyong mu?

O zaten cennetine kavuşmuş gibiydi.

İkisine de sıkıca sarılmış, yanaklarına birer öpücük bırakarak bana dönmüştü.

"Ee, sanırım kucağım dışında bir yer kalmadığı için ve bunu da sen kabul etmeyeceğin için sarılabiliriz en azından ha?"

Ayaklanıp, kollarına bana doğru uzatarak yüzüme fazlasıyla şapşal bir ifadeyle bakıyordu. Ve itiraf etmeliyim ki onu gördüğüm andan itibaren ilk defa samimi ve sevimli gelmişti.

Pekala.

Bir sarılmayı herkes hak ederdi.

Açtığı kollarının arasına girmek yerine boyumun avantajını kullanarak ben ona sarılmıştım.

Aslında tüm gün 'Bugün kimin hayatını karartsam?' diye düşünerek planlar yapan, belki de ülkenin en iyi çetesini yöneten, iki sevgilisine bile son derece aşık olup türlü türlü fantaziler peşinde olan ve muhtemelen bu gece de ya birine öldürmeme ya da benim ölümüme sebep olacak olan Lee Taeyong bu haliyle küçük bir köpek yavrusu kadar küçük ve şirin görünüyordu.

Belki de buna sebep olan yeni kankileriydi ya da ne bileyim  ilk kez cinsel dürtüleriyle yaklaşmadığı için felandı.

Ama ben kendini kandıracak türde biri değildim, bunları bahane etmek saçma olurdu.

Lee Taeyong şeytan tüyüne sahip sarhoşluk veren bir çekiciliğe ve buna zıt olarakta gördüğüm en parlak bakışlarıyla birlikte en sevimli insandı.

Ve o gün ilk defa 'belki de kötü olmayı o istememişti, buna zorunda bırakılmıştı.' diye düşünmeye başlayarak sonumu getirecek olan o büyük hatamın ilk tohumlarını ekmiştim.

Çünkü ona sarıldığım 5 saniyelik süre boyunca Yuta ve Jaehyun'un ona neden bu kadar bağlı olduğunu anlamaya başlamakla birlikte belki de ben de ilk defa o gün ona alışmaya başlamıştım.

Taeyong'u bu kadar özel kılan şey onda daha önce hiç hissetmediğim aidiyet duygusunu hissettirmiş olmasıydı.

Sanki bizim bu hayata gelme sebebimiz birbirimizi bulmak üzerine kuruluymuş gibi...

Tüm o kötülüklerine ve işlediği suçlara hatta sırtımdaki kanla kaplı ellerine rağmen güvende hissettiriyordu.

Tıpkı bir aile gibi...




mad life « nct ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin