"Komik değil."Çinli olan üzerindeki bedeni omuzlarından hafifçe ittirerek uzaklaştırmaya çalıştı. Fakat Yuta bir cm bile kımıldamadı. Aksine bu hoşuna gitmişti.
"Hadi ama Sicheng! Hala mı?"
Sicheng ona gözlerini devirerek ellerini indirdi. Nedenini henüz kendisi de bilmiyor olsa da o istemeden hiçbirinin ona dokunmayacağını biliyordu.
"Tabiki hala! Benim için bir şey değişmedi Yuta, farkındaysan ben hala bu evde zorla tutuluyorum."
Yani onlar bir ajan olduğunu bilmiyordu sonuçta öyle değil mi?
"Burada mükemmel ve korunaklı bir hayat varken neden gitmek istediğini anlamıyorum, dışarısı ne kadar tehlikeli bir fikrin var mı? Hem de senin gibi son derece güzel ve çekici biri için..."
"Emin ol evdekiler daha çok tehlike arz ediyor benim için."
Yuta, Sicheng'in çenesini hafifçe kaldırarak gözlerinin içine bakmasını sağladı.
"Evdeki tehlikeye ben de mi dahilim?"
"En çok sen."
Sicheng, hızlı bir hamle yaparak Yuta'nın kolları arasındaki boşluktan kendini kurtardı. Fakat Yuta bir aslanın avını tuttuğu gibi onu hemen tişörtünden yakalamıştı.
"Bak sen..." kaçmaya çalışan bedeni tekrar kolları arasına hapderken ekledi. "Tehlikeden kaçamazsın Sicheng, onu hayatının bir parçası haline getirmezsen eğer, peşinden gelir ve seni bulur."
Sicheng, Yuta'nın yeni boyanmış kırmızı saçlarına baktı. Uzun kahkülleri ateşten bir gölge gibi yüzüne düşüyordu. Arzuyla parlayan koyu gözleri her an yanıp tutuşmaya hazırdı. O tehlikeli değildi, onun her bir zerresi tehlike ile bütünleşmişti. Ve tam da şimdi Sicheng'i de kendisiyle beraber tutuşturmak için tetikte bekliyordu.
"Saçların yakışmış."
Sicheng konu ile tamamen alakasız bir alana girdiğinde Yuta kaşlarını çattı.
"Evet, ama konumuza geri dönebilir miyiz lütfen?"
Çinli olan çocuksu bir gülümseme verdi ona. Hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi davranıyordu.
"Bir konumuz mu vardı?"
Yuta dudaklarını kulağına yaklaştırdı ve fısıldadı.
"Bunu demeni bekliyordum, hatırlatmama izin ver..."
Ve alev gibi dokunduğu yeri yakan dudakları Sicheng'in tam da kulağının altını buldu. Sert bir şekilde bastırdığı dudaklarını aralayıp yavaşça minik ısırıklar bırakarak Sicheng'in güzel boynuna kadar geldi.
Bu sırada Sicheng nefesi kesilmiş bir şekilde Yuta'nın bir sonraki hamlesini bekliyor ve kalbini mi yoksa aklını mı dinlemesi gerektiğini düşünüyordu.
"Güzel, incecik bir boyun... Kırmak çok kolay olurdu."
Yuta, Sicheng'in boynunu elleriyle hafifçe kavradı.
"Kuğu gibisin. Çok kırılgan, zarif..."
Genç olan ne dediğini anlamıyordu. Fakat bakışları hiç normal değildi Yuta'nın. Fazla koyu, fazlaca tehlikeli ve bir yabancı gibiydi.
"Boynumu bırak."
Sicheng, boynundaki gittikçe sıkılaşmaya başlayan parmakları çekmeye çalıştı.
"Ellerimde çırpınıyorsun, hem de benden kaçmak için..." Ellerini gevşetti fakat tamamen bırakmadı Yuta.
"Kaçmana izin vermem."
"Yuta saçmalıyorsun, ve ben korkmaya başladım. Bırak beni."
Sicheng'in ikazı ile gözlerindeki ateşin yerini buğu aldı, hayal kırıklığına uğramış gibiydi.
"Beni neden istemiyorsun?"
Ellerini tamamen çekerek Sicheng'in yanına uzandı.
"Çünkü garipleşiyorsun ve bu beni korkutuyor."
"Benim yerimde Jaehyun olsaydı ona izin verirdin öyle değil mi?"
"Jaehyun ne alaka şimdi?"
"Sadece soruya cevap ver Çinli."
Bunu kendisi de bilmiyordu ki...
Jaehyun bu eve ilk geldiği günden beri ona iyi davranan tek kişiydi. Kibar ve sıcakkanlı biriydi. Sicheng ilk başlarda ondan hoşlandığını düşünüyordu hatta. Şimdi iki yakın arkadaş gibi takılıyorlardı.
Fakat yine de eğer birisiyle yatacak olsa bu Jaehyun olurdu.
"Evet."
Yuta duyduğu cevaptan sonra tek kelime etmedi. Birkaç dakika kadar Sicheng'in yüzünü izlemeye devam etti.
"Neden onu seçmek zorundasınız
ki hep? Her neyse, iyi geceler Çinli."Hiçbir şey diyemedi Sicheng.
Yuta çok hızlı bir şekilde odayı terk etmişti. Oysa burası onun odasıydı, Sicheng'i kovması gerekirdi.
Derin bir nefes vererek banyoya geçti. Aynadaki yansımasından boynuna baktı. Hiçbir iz yoktu.
Neyi görmeyi beklediğini bile bilmiyordu ama ona ait hiçbir şey yoktu. Sadece dokunduğunda yakan dudaklarının bıraktığı garip his vardı.Soğuk su ile yüzünü iyice yıkandıktan sonra tekrar Yuta'nın yatağına yattı. Ona bir şey söylemeyi unutmuştu.
Hem de çok önemli bir şeyi.Sakince Yuta'nın gelmesini bekledi.
Çok sürmeden geldi de. Gömleğinin düğmeleri tamamen açık bir korumayla öpüşerek.
Hiçbir şey diyemedi bile.
Az önce söylemek istediği her şeyden pişman oldu. Yuta'ya güvenmek gibi bir hataya düştüğü için kendine kızdı.
"Sicheng?"
İlk defa Yuta'nın sesinin titrediğini görüyordu.
"Sana da iyi geceler Yuta."
Kızıl olanın yüzüne bile bakmadan koşar adımlarla odadan çıktı.
Fakat bileğindeki el buna izin vermedi elbette.
"Neden beni bekledin?"
"Aptal olduğum için."
Yuta, genç bedeni kendine çekerek sıkıca sarıldı.
"Özür dilerim... Özür dilerim. Bunun hiçbir anlamı yoktu biliyorsun değil mi? Sadece hayal kırıklığına uğramıştım, canım çok yanmıştı..."
Sicheng, onu sertçe itti.
"Istediğini yapmakta özgürsün, benden uzak durduğun sürece."
"Sicheng... ben sanmıştım ki..."
"Sen sanmıştın ki beni kandırabilirsin, ki inkar edemem bunu başardın da ama şansa bak ki gerçek yüzünü göstermen sadece 1 saat sürüyormuş."
Çinli olan hızlı adımlarla ondan uzaklaşırken, Yuta sadece onu izledi.
Belki de onu gerçekten sevebilecek olan tek kişiyi de işte böyle kaybetti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mad life « nct ✓
Fanfictionnct mafia fiction | +18 | suç | psikolojik | threesome ! Dong Sicheng Mad Life isimli yeraltı çetesinin eline düşmüştü... Ve bu çete Jaehyun ve Yuta adında iki sevgilisiyle birlikte Taeyong tarafından yönetilmekteydi. DF: 03.05.23