31- "istesem soyunursun zaten."

215 26 65
                                    


"Sana en güzel odayı ayırttım tatlım!"

Ten, çıkacağımız katın numarasına basarken ekledi.

" Manzarası çok güzel ve yatağı en büyük ve konforlu olan oda, Taeyong bunu duymasın benimle bozuşur."

Asansörün aynasından bir anda kendi yüzümle karşı karşıya gelince şaşırdım.
Burada olduğum birkaç aylık süre boyunca bu kadar değiştiğimi hiç fark etmemiştim. Gerginlikten, yakalanma korkusundan sürekli midem bulandığı için hiçbir şey yiyemiyordum, yüzüm iyice çökmüş, elmacık kemiklerim belirginleşmişti. Yorgunluktan gözaltlarım bile morarmış, yüzüm solgunlaşmıştı. Sonra artık uzun sayılabilecek olan saçlarıma kaydı gözüm, geldiğimden beri hiç kesmemiştim.

En son babam kesmişti saçlarımı...

Onu da çok özlemiştim.

Acaba neredeydi ve ne yapıyordu?

Neden beni buradan kurtarmak için bir şeyler yapmıyordu?

Belki gerçek babam değildi, evet ama beni şu an olduğum kişi haline getiren oydu.

Yıllarca onun babam olmadığını bile anlamadan büyümüştüm.

Şimdiyse onun için geldiğim bu yerden canlı çıkmak tek isteğim haline gelmişti.

"Tatlım iyi misin? Biraz halsiz görünüyorsun."

Kendimi incelemeyi bırakıp Ten'e döndüm.

"İyiyim, uçuş yordu sadece. Uyursam geçer merak etme."

Kendimi gülümsemeye zorlayarak koluna girdim Ten'in.

O iyi biriydi ve gereksiz yere endişelenmesine gerek yoktu.

"Birazdan odana taze sıkılmış meyve suyu ve takviye göndertirim, resmen gözünün geri sönmüş hayatım..."

Ne dediğini anlamamıştım bile, kafamı sallayarak onayladım sadece.

"Akşamki yarışa kiminle katılıyorsun? Gerçi Taeyong başka bir seçeneğin de yok ama neyse... Ben diyorum ki sen Jaehyun ile bir grup ol, Taeyong da Yuta ile olsun. Hem daha eğlenceli olur böyle. Ama Taeyong bunu kabul etmez tabi, sizden ayrı tuvalete bile gitmediği için... Johnny'nin tüm yıl beklediği şey bu yarıştı biliyor musun? Makao bölgesinden sorumlu olan Hendery var ya hani, bu yarış için arabasını tamamen özel yaptırmış diyorlar, bence yine de benim sevgilime karşı şansı yok ama..."

Daha önce Ten'in ne kadar çok konuştuğu hakkında eminim onlarca kez serzenişlerde bulunmuştum.

Fakat kesinlikle yetersizdi.

Ten, dünya üzerinde en çok konuşan insan olabilir.

Ve inanın bana abartmıyorum.

"Odamı gösterdiğin için çok teşekkür ederim Ten, akşamki yemekte görüşürüz. Şimdi biraz uyumam gerekiyor, izninle."

Odanın kapısının önüne gelince atıldım hemen. Yoksa Ten buna çok uzun bir süre devam edebilirdi...

"Ah, tabi canım. Sen dinlen güzelce."

Ben odaya girerken o da tekrar asansöre binip kendi odasına gitti sanırım.

Vücudum her an üzerimdeki yorgunluğa dayanamayıp yere yığılacakmış gibi hissediyordum.

Üzerimdekileri banyoya gidene kadar teker teker çıkarıp fırlattım. Sonra sıcak, rahatlatıcı bir duş alıp havluma sarındım ve direk beni bekleyen kocaman yatağa koştum.

Zaten yatağa girdiğim gibi de uyuya kalmışım. Akşam Yuta'nın sesiyle kalkana kadar soluksuz uyumuşum.

Bu ikinci kez oluyordu. Vücudum bayılacak kadar asla yorulmazdı normalde. Ben zaten yıllarca bunun için eğitim almıştım ancak psikolojik olarak hissettiğim baskı ve gerilim sonucu vücudum resmen iflas ediyordu.

mad life « nct ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin