33- ihanetin öpücüğü. (m)

246 24 79
                                    

arkadaşlar ramazan ramazan bu bölüm olmadı biliyorum ama wodbrjsjem
finalden once de yazmam gereken bir sahneydi ozur dilerim 🥺😔

•••

"HERKESİ Mİ ÖLDÜRDÜN YUTA!?"

Çinli olan hemen yanındaki adama dönerek bağırdı. Şoktan ne diyeceğini de bilemiyordu açıkçası.

"Istediğin bu değil miydi?"

"Istediğim şey özgürlüğüme kavuşmaktı!
Masum insanları öldürmeni istemedim ben..."

Yuta elindeki kadehi masanın üzerine boşaltırken derin bir kahkaha attı.

"Bunlar mı masum? Bu masada masum olan tek kişi sensin Çinli. Senin dışındaki herkes büyük ya da küçük birer katil."

Buna inanmak istemiyordu Sicheng. Ten gibi birisi nasıl bir insanı öldürebilirdi ki? Ya da Dejun mesela, Jaehyun aşkı için onlara ihanet etmişti ancak masum bir cana da kıyabilir miydi?

Sadece Taeyong'un kötü olduğunu düşünmüştü hep, Yuta'da öyleydi. Başta ona yaptığı şeyleri hala unutabilmiş değildi Sicheng.

"Yuta, burada neredeyse 40 kişi var...
Bu kadar insanı benim için öldürmüş olamazsın..."

Oturduğu yerden kalkarken Sicheng 'i de kaldırdı kızıl olan. Yüzünü avuçları arasına alarak gözlerinin birbirine bakmasını sağladı.

"Bu yüzden beni suçlayacağını bildiğim için bunu yapmadım güzelim, ama eğer isteseydin değil 40 kişiyi tüm şehri de öldürürdüm."

Hayatında ilk defa biri ona öldürmesini değil, onun için öldürebileceğini söylüyordu. İlk defa birisi onun için canını, hayatını umursamadan hiçe sayıyordu.

"Yuta..." diyebildi sadece, adı fısıltı gibi çıkmıştı küçük olanın. Sonrasında sözü kızıl olanın sert öpücüğü ile kesildi. Çinli olanın dudaklarını sonsuz bir açlıkla öptü. Sicheng 'in aralanan dudaklarından fırsat bilip onu çok daha derin ikinci bir öpücüğe çekerken, içindeki tüm sabır o an yok olmuş gibiydi. Elleri Çinli olanın gömleğinin altından beline oradan kalçalarına ulaşmış, onu kucağına almıştı bile.

Sicheng beceriksiz bir şekilde bacaklarını Yuta'ya sararken aklını kaybedecek gibi hissediyordu.

Neredeyse bir oda dolusu insan baygın bir şekilde yatarken Nakamoto Yuta, onu belki de sonu olabilecek olan o yemek masasına yatırmış, öpüyordu.

Daha birkaç aya kadar bu adamdan köşe bucak kaçarken kendini nasıl onun kollarına bu kadar rahat bıraktığını Sicheng de anlayamıyordu. Belki de bu kadar deli insan ile birlikte aylarca yaşamak onun da psikolojisini bozmuştu...

Fakat, şu an da kaçıp gitmesi gerekirken onun düşünebildiği tek şey Yuta'nın kırmızı saçları, dudaklarının nasıl uyumla dans ettiği ya da Yuta'nın ellerinin daha ne kadar aşağılara inebileceğiydi.

"Yuta..."

Zorlukla bir ses çıkarabildiğinde bu büyük olanın pekte umrunda değil gibiydi.

"Shh... Misafirlerimizin uyanmasını istemeyiz bebeğim öyle değil mi?
Sadece bana bırak kendini, ikimizin de istediği tek şey bu."

Elleri Sicheng 'in düğmelerini tek tek açarken açıkta kalan göğsüne hayranlıkla bakıyordu kızıl olan.

Onu bir insan gibi değil, sanki bir tanrı gibi görüyordu.

Hayır, hayır...

Yuta, kendini tanrı olarak görüyordu
ve Sicheng onun tanrıçasıydı.

"Ya uyanırlarsa? Taeyong ikimizi de öldürür!"

Yuta, masanın üzerindeki her şeyi bir kenara itti elinin tersiyle. Artık bebeğine daha çok yer açılmıştı. Sicheng'in bacaklarını sıkıca saran pantolununu çıkarırken sorusunu cevapladı.

"Uzun bir süre uyanamazlar, ayrıca benden başka kimse sana zarar veremez."

O an Sicheng ne demek istediğini anlamadı Yuta'nın çünkü aklı zaten başında değildi. Pantolonunu ve iç çamaşırını indiren ellerin bir sonraki hamlesinin ne olacağını düşünüyordu çünkü. Ve dudaklarını zorlayan parmaklar da zaten konuşmasına izin verecek gibi değildi.

"Bunu burada yapmak istemiyorum..."

Dudaklarını Yuta'nın ıslak parmaklarından ayırarak ekledi.

Fakat kızıl olan onunla hemfikir değildi.

"Hayır, Sicheng burada yapacağız...
Ve o sabah olup uyandığında sana, hiç sahip olamadığı sana onun masasında, onun ve ona ait olan herkesin, her şeyin önünde nasıl sahip olduğumu anlayacak."

Kafasını salladı Sicheng. Neydi bu Yuta'nın Taeyong 'dan intikam planı falan mı?

"Bunu birbirimizi sevdiğimiz için yaptığımızı sanıyordum.
Sen, beni intikam almak için kullanıyorsun..."

Çinli neden Yuta'nın söylediği her şeyi yanlış anlıyordu ki? Elbette Yuta onu seviyordu! Bütün bunları sadece onun için yapıyordu zaten.

"Seni sevmiyor olsam bunu daha önce çoktan yapmış olurduk Sicheng.
Tüm bu olanlardan sonra bunu bana nasıl söyleyebilirsin?"

Biraz kızmıştı büyük olan.

Bunu fark edince pişman oldu Sicheng, onu gerçekten seven tek kişi Yuta'ydı.
Ve birkaç garip istediğini görmezden gelmek ne kadar zor olabilirdi?

Yuta'nın gömleğinin yakalarından tutup onu kendine çekti. Bu sefer öpücüğü o yönetti. Birkaç numara öğrenmişti ve bu kesinlikle büyük olanın hoşuna gitmişti.

Hala ıslak olan parmaklarından birini içine gönderirken öpücük yüzünden bunun farkında olmayan Sicheng 'in ağzından ufak bir nida yükseldi.

Onun sesini duymak Yuta'nın hayatının sonuna kadar yapmak istediği tek şeydi.
Bu yüzden diğer parmaklarını da ekledi.

Sicheng acıyla tırnaklarını Yuta'nın sıkıca tuttuğu omuzlarına geçirdi.

Canı yanmıştı. Hem de çok.

"Bundan nasıl zevk alıyorsunuz,
çok acıyor!"

Yuta, sakinleşmesi için çenesine, boynuna ufak öpücükler bıraktı.

"Sana hepsini güzelce öğreteceğim..."

Parmakları içinde yavaşça hareket etmeye başlamıştı.

Küçük olan Yuta'ya sıkıca sarılmış sadece alışmayı bekliyordu. Ve bir süre sonra alıştı da. Parmakların yerini Yuta'nın kendisi alınca dediklerini anlamaya başlamıştı.

Yuta'nın terden alnına yapışan kızıl saçları... Arada ağzından küfürle karışık çıkan ismi... Ve yüzündeki mutluluk.

İşte bunlar o anı Sicheng için gerçekten unutulmaz kılmıştı.

Yuta ise tüm hayatı boyunca belki de en mutlu olduğu anı yaşıyordu.

"Sicheng, sana aşığım..."

Yorgunlukla küçük olanın üstüne yığılmadan önce dudaklarından kendine bile daha önce itiraf etmediği o cümle ilk kez sesli bir şekilde döküldü.





mad life « nct ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin