24- Kırık kalpler ve kartondan evler

223 27 51
                                    


Sicheng, karşısında boş bir şekilde dikilen Yuta'ya döndü. Kızgın bir şekilde ona bakıyordu fakat görünüşe göre bu onun pekte umrunda değilmiş gibi görünüyordu.

"Neden böyle yapıyorsun Yuta? Zaten yeterince üzgün değil miydi?"

Yuta omuzlarını silkti.

"Ben bir şey yapmıyorum.
O yapıyor bunu kendine."

Evet, belki Taeyong gibi birine aşık olmak büyük bir hata olabilirdi fakat Yuta'nın unuttuğu bir şey vardı ki kimse aşık olacağı kişiyi kendi seçemezdi.

"Bu onun elinde değil.
Ayrıca sen farklı mısın sanki ondan? Sen de tüm bunları yine Taeyong'u sevdiğin için yapmıyor musun?"

"Artık sevmiyorum."

Sicheng buna sadece güldü.
Çok değil daha birkaç hafta Taeyong için kafasına bardak fırlatmıştı bu manyak.

"Vay canına! Bu kadar kısa sürede fikrini ne değiştirdi acaba?"

"Hayatıma giren yeni insanlar
diyelim Çinli. Belki de bu sefer gerçekten aşık olmaya başlıyorumdur?"

Sicheng buna asla inanmamıştı.

Öncelikle hayatlarına yeni bir insan girmemişti, şu efendi dışında. İkinci olarak ise ne Jaehyun ne de Yuta Taeyong'u asla bırakamazdı ona göre.

"Hah, umarım öyledir. Şimdi çıkıp Jaehyun'un gönlünü almamız gerek."

"Bence Jaehyun'un ihtiyacı olan kişi biz değiliz Çinli."

"Ama sonuçta arkadaşıyız. Yanında olursak hiçbir şey kaybetmeyiz Yuta."

Gözlerini devirerek Çinli olanın yanağından görünmez bir makas aldı.

"Arkadaşlar ne zamandan beri birbiriyle sevişir oldu?"

"Sizi bilmem ama ben hiçbiriniz ile sevişmedim Yuta."

Yuta buna cidden çok güldü. Çok ama çok güldü hemde...

"Güzel espriydi."

"Şaka yapmıyordum?"

"Öyleyse kafan iyi sanırım?"

"Ciddiyim Yuta, belki Jaehyun ile bir tık yakınlaşmış olabilirim ama hiçbiriniz ile sevişmedim ve kesinlikle sevişmeyi de düşünmüyorum."

Yuta, genç olanın gömleğinin birkaç düğmesini açarak beyaz teninin üzerimdeki ıslak öpücüklerin izini açığa çıkardı.

"Vücudunun her bir noktasında en çokta bana ait olan izleri taşırken bu söylediklerin sadece komik geliyor Çinli. Ama haklısın evet, gercekten sevişmiş olsaydık şu an böyle konuşuyor olamazdın."

Sicheng, Yuta'nın onunla alenen dalga geçmesine fazlaca kızarak göğsündeki eli sinirle itti.

"Öyle bir şey olmayacağı için konuşmanın anlamı yok, şimdi Jaehyun'un yanına çıkabilir miyiz artık?"

Cevabını beklemeden kendini içeri attı. Arkasındaki adım seslerine bakılacak olursa Yuta'da peşinden geliyordu.

Yukarı çıkıp Jaehyun'un kapısını çaldılar fakat Jaehyun ses vermiyordu.

"Uyumuştur belki, karışmayalım."

"Ya kendine bir şey yaptıysa?"

Yuta Jaehyun'un öyle bir şey yapmayacağını biliyordu fakat Sicheng çok fazla endişelenince kapıyı yavaşça açarak içeri girdi.

Oda adeta bir savaş alanı gibiydi. Tam ortasında da Jaehyun hiç hareket etmeden öylece yatıyordu.

Sicheng Jaehyun'u gördüğü gibi korkarak bağırmıştı.

Yuta bile endişelenmişti. Jaehyun her zaman güçlü biri olmuştu. Şimdi öylece yerde yatarken görmek Yuta için korkunç bir görüntüydü.

"Sicheng, aşağı in şoföre söyle hemen arabayı kapının  önüne getirsin ben Jaehyun'u indiririm. Hastaneye gidelim hemen."

Sicheng, Yuta'nın dediği gibi koşarak aşağı indi. Yuta'da Jaehyun'u zorla da olsa kucağına alarak aşağıya indirdi.

Jaehyun'u arka koltuğa Sicheng'in kucağına yatırıp o da öne geçti hemen. Onlar son sürat hastaneye giderken Yuta, Taeyong'u arıyordu.

"Açmıyor mu?"

"Çalıyor ama açmıyor."

Çünkü tüm bunlar olurken Taeyong'un telefonu Donghae'nin evinde çalıyordu ve kendisi Jaemin'in yanında ona çorba yapmakla meşguldü.

"Niye hasta olana kadar yemek yemiyorsun Jaemin?"

"Aklıma gelmiyor."

"Miden hatırlatmak için var."

"Benimki çalışmıyor demek ki."

"Yemek yemezsen hasta olursun."

"Sanki umrunda mı?"

Taeyong elindeki sebzeleri tezgahın üzerine bırakarak küçük olana döndü.

"Umrumda olmasa neden burada olayım? Tabiki umrumda Jaemin."

"Yalancı, senin umrunda olan tek şey beni üzmek ve  mutsuz etmek."

"Ben seni üzmek istemiyorum Jaemin, sadece seni korumaya çalışıyorum.
Senin bu dünyaya girmene gerek olmadığını göstermeye çalışıyorum. Çünkü bu dünya düşündüğünden çok çok daha kirli bir dünya."

"Oysaki sen kirli olan her şeyden nefret edersin, yani ederdin. Eskiden..."

Jaemin haklıydı. Genç Taeyong'un zamanında tek hayali kendisinin ve Jaemin'in kalabileceği sıcak bir evleri olması ve yemek yapabileceği minik bir mutfağının olmasıydı.

"Hala yemek yapmayı seviyor musun?"

"Bilmem, çocukluğumuzdan beri ilk kez bugün mutfağa girdim. Yemek yapmak hiç aklıma gelmemişti..."

Jaemin abisinin silahlara ve kanlı paralara değil de daha çok elindeki minik patates ve tavalara yakıştığını düşünüyordu. Aslında Taeyong dünyanın görüp görebileceği en hassas, en kibar insanlarından biriydi.

Hayat onu öylesine değiştirmişti ki artık hiç olmadığı birine dönüşmüştü.

"Biliyor musun abi, bazen yiyecek yemeğimizin bile olmadığı o merdiven altındaki kartondan evimizde daha mutluydum."





mad life « nct ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin