"Büyükanne" bağırdım fakat bağrışlarım fayda etmedi çünkü evde kimse yoktu.
Bir kayıp ve onu bulmaya çalışan Helen'in kendisini hiç bilmediği bir evrende bulmasının hikayesi.
Gerçekler acıtabilirdi.
Peki ya Helen bu kadar güçlü müydü?
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Cam misaliydi kalbim.
"Savaştık." Gerçekten çok açıklayıcı oldu Ediz.
"En baştan anlatsana şunu." Derin bir iç çekti.
"Sanırım uzun bir konuşma olacak kahve ister misin?" Omuz silkti.
"Zehir katmayacaksan olur."
"Zıkkım iç Ediz." Sinirle mutfağa gittim arkamdan güldüğünü duyabiliyordum.
Elimde kahvelerle içeri geçtim kupayı Ediz'e uzattım bir yudum aldı sırıttım.
"Zehir katıp katmadığımı asla bilemeyeceksin." Korku dolu gözlerle bana döndü gülme sırası bendeydi.
Öldürmek istesem niye iyileştireyim?
"Anlat bakalım."
"Bir kaç gün önceydi Tan koşarak yanıma geldi köye saldırmışlardı köye indiğimizde bir gurup vardı her şey çok güzeldi adamları haklayıp saraya dönmüştük ama asıl plan buydu saraydaki tüm askerler köye inince sarayı ele geçirmişler etrafımızı sardılar bunu beklemediğimiz için güçsüz düştük her şey bir anda oldu." Tan'a ne olmuştu peki?
"Size saldıran kişiyi tanıyor musun?" Diye sordum.
"Evet, eskiden en yakın dostumdu." Bundan hiç bahsetmemişti.
Gerçi neden bahsetsin ki?
"Adı Aral birlikte büyüdük annesi kahindi ama sonra Aral büyüdü, büyüdüğünde ise bizden nefret ediyordu."
"Nefret etmesinin bir nedeni olmalı."
"Evet var çünkü annesinin ölmesine sebep olduk." Gözlerim şokla açıldı.
"Nasıl yani?" Diye sordum şokla.
"Annesi kahindi senin için olan kehaneti söyleyen de oydu büyükbabama bunu söylediğinde seni öldürmesini yoksa başlarına tehlike açacağını söylemiş, büyükbabam onu dinlememiş daha sonra ikisi arasında fiziksel bir tartışma geçiyor tabi kazanan büyükbabam olmuş." Gözlerini bana döndürdü.
"Bunların hiç birinin olmasını istemezdim Helen." Üzülmüştüm.
"Hiçbir şey bilmiyorum Ediz benim yaşamam için büyük fedakarlıkları yapılmış ben bunları hak etmiyorum."
Elimi tuttu. "Sen tüm fedakarlıkları hak ediyorsun Helen ama biz sürekli yanlışlar yapıyoruz."
