"Bu konuştuklarımız şimdilik ikimizin arasında kalsın." Kadın başını salladığında odadan çıktım.Sakin ol Helen şimdi gidip bunu Ediz'e söyleyeceksin bu kadar.
Taht odasına doğru yürürken tırnaklarımı kemirdiğimi bile fark etmemiştim.
Beni gören askerler baş selamı vererek taht odasının kapısını açtılar içeriye girdiğimde Ediz askerlerden birine bir şeyler söylüyordu.
Gözleri bana döndüğünde beni süzdü askere kafası ile çıkabilirsin işareti yaptı. "Güzelim bir şey mi oldu? Yüzün bembeyaz olmuş." Yanağıma gitti elim istemsiz aynaya bakma fırsatım bile olmamıştı.
"Yok şey hayır seninle biraz konuşabilir miyiz?" Kaşları çatıldı. "Konuşalım yavrum." Ağzımı açtım ama hemen kapadım.
Ne diyecektim ki?
Tam konuşuyordum ki içeri telaşlı bir şekilde asker girdi. "Kralım acilen gelmeniz gerekiyor." Ediz ayağa kalktığında bana döndü. "Bir işide bensiz halledemiyorlar, sonra konuşuruz acil değilse olur mu yoksa rahat bırakmayacaklar?" Olumsuz anlamda kafamı salladım.
"Acil değildi git sen." Ediz askerin peşinden dışarı çıktığında derin bir nefes verdim.
Akşam yemeğinde konuşabilirdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GRİFTTALYA KRALLIĞI
Fantasy"Büyükanne" bağırdım fakat bağrışlarım fayda etmedi çünkü evde kimse yoktu. Bir kayıp ve onu bulmaya çalışan Helen'in kendisini hiç bilmediği bir evrende bulmasının hikayesi. Gerçekler acıtabilirdi. Peki ya Helen bu kadar güçlü müydü?