Güneşin doğduğunu parmaklıklardan içeriye giren güneş ışınları sayesinde anlamıştım.
Zaman kavramımı tamamen kaybetmiştim üçüncü günden sonra kaç gündür burda tutsak olduğumu saymayı bırakmıştım.
İstemesem de Ediz'den de umudumu yavaş yavaş kesiyordum gücüm yokken tek çarem Ediz'di ama şimdi
o da yoktu.Askerler yine sabah yemem için kahvaltılık bir kaç şey bırakmıştı bu çocuk benden ne istiyor anlamıyorum ki hem gücümü engelliyor hem tutsak tutuyor büyükannemi ele geçirmiş durumda ama beni besleyip onunla arkadaş olmamı istiyor nerdeyse.
Arkadaş dediğimde aklıma Tan gelmişti onu da çok özlemiştim evet kızgındım ama şu mahkum günlerimde onun burda olmasını isteyip durmuştum.
Burda olsun ve her şey geçecek küçük kız desin bende ona ben küçük değilim demek istiyordum.
Beni kolları ile sarmalayıp, Ediz ile bana aşk kuşları diye dalga geçmesini istiyordum.
Eğer biz kazanırsak ne yapacağımı düşündüm size yardım ettim gerisi beni ilgilendirmez deyip dünyaya geri mi dönecektim? Yoksa Grifttalya benim yuvam deyip burda yaşamaya mı başlayacaktım? Keşke eski günlere dönsekte tek düşündüğüm bu olsa.
Tüm gerçekleri öğrenmek için Ediz'in başının etini yediğim günlere bile dönmek istiyordum şuan.
Dakikalar böyle geçerken demir kapı tekrardan açıldı ama kahvaltıyı yeni getirmişlerdi ne olduğuna bakmak için kafamı çevirdiğimde mavi gözleri gördüm.
Umut içimde tekrar yeşermişti o an.
Umut dört harften oluşan bir kelimeydi ben ise içine binlerce anlam sığdırabilirdim.
Hızlıca ayağa kalkıp Ediz'e koştum kollarımı boynuna doladığımda onunda elleri belimdeki yerini buldu.
Kokusunu ciğerlerimin en dibine kadar çektim hani affedemem diyor ya insan kaybedene kadar anlamıyor bir gün affedeceğini.
"Geldin." Avuçları ile yanaklarımı okşadı. "Senin için hep geleceğim."
"Sana bir şey yapmadı değil mi?" Gözleri ile vücudumu taradı yara olup olmadığını kontrol ediyordu.
"Hayır yapmadı." "Hemen burdan gitmeliyiz Helen." "Nasıl yapacağız? Her yerde askerler var." "Mutfak için malzeme getirdikleri bir kapı var tek çaremiz orası." Elimi tuttu. "Bak Helen eğer yakalanırsak beni bırak ve o çıkışı bulup kaç." Benden imkansızı istiyordu.
"Olmaz bunu yapmayacağımı iyi biliyorsun." "Mecbursun Grifttalya'yı sen kurtarabilirsin." "Ama Grifttalya'nın bir krala da ihtiyacı var." Bu tarafa gelen adım seslerini duyduk.
"Hadi gidelim." Taş duvarlı odadan çıktığımızda koşmaya başladık Ediz birden durduğunda kafamı sırtına çarptım. "Neler olu-" "Şşş" Sanırım birini görmüştü ve sessiz olmamı istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GRİFTTALYA KRALLIĞI
Fantasy"Büyükanne" bağırdım fakat bağrışlarım fayda etmedi çünkü evde kimse yoktu. Bir kayıp ve onu bulmaya çalışan Helen'in kendisini hiç bilmediği bir evrende bulmasının hikayesi. Gerçekler acıtabilirdi. Peki ya Helen bu kadar güçlü müydü?