Grifttalya Krallığı her zaman neşe ve sevgi dolu bir krallık olmuştu. Grifttalya köyünde insanlar birirleriyle yardımlaşarak sakin bir düzen içerisinde yaşamlarını sürdürmüşlerdi hep taaki Aral Ateş acımasız planını ortaya koyana kadar.
Şimdilerde köy meydanında nöbet tutan askerler dışında bir şey bulamazdınız çocukların koşturduğu neşeli seslerinin etrafa yayıldığı alanlarda sadece sessizlik vardı artık.
Gözünü intikam hırsı ile bürümüş Aral, Astrik ülkesinin Kralı Sezar ile yaptığı anlaşma sayesinde güçlenmiş ardından Grifttalya'da korku hüküm sürmüştü Aral bu günlerde başarısından dolayı mutluydu.
Taaki kendine ait olan sarayın kapısında bulduğu şeye kadar.
Öğle saatlerinde askerler Aral'a kapının önündeki şeye bakmasını söylemişlerdi Aral gördüğü şey ile çok sinirlenmişti.
Kafası kopmuş cesedin vücudunda 'Gerçek Kralı Gör' yazıyordu bu yazı vücuda kesikler ile yazılmıştı ortada iğrenç aynı zamanda korkutucu bir görüntü vardı.
"Kaldırın şunu gözümün önünden!" Askerlerine bağırarak emir vermişti Ediz'in onunla oyun oynaması canını sıkmıştı.
Odasına çekildi balkonuna çıktığında gökyüzüne baktı. "İntikamını alacağım anne." Diye fısıldadı yukarıya doğru.
&
"Önce tutsakları kurtarmalıyız karşımıza kaç kişi olarak çıkacaklar bilmiyoruz sayı olarak onlardan az olmamalıyız." Zamanı gelmişti savaşın bunu en iyi Grifttalya Kralı biliyordu bu yüzden hazırlıklı olmak zorundaydı.
Düşmanına verdiği mesajın onu daha çok kızdırdığını iyi biliyordu eskidende olsa arkadaştı onlar.
"Ya geçen seferki gibi olursa?" Diye sordu genç kadın.
"Olmayacak bu sefer buna izin vermeyeceğim," derin bir nefes aldı "Siz dağılabilirsiniz." Dedi onu dinleyen peri halkına.
Sevdiği kadın ile beraber gölün başına geldiler.
"Tan'ı özledim."
"Bende, bende özledim." Tan ikilinin hayatında büyük bir yer kaplıyordu.
"Hiç başaramamaktan korktun mu Ediz?"
"Korktum hemde hep ama bu zamana kadar en çok seni geri kazanamamaktan korktum Helen." Kalbimizin göğüs kafesine çarptığını hissedebileceğimiz kadar güçlü atar ya bazen kalp.
Kadının da kalbi öyle atıyordu adamın karşısında.
"Sabah güneş doğarken özgürlüğümüzün ilk adımlarını atmış olacağız ve düşmanlarımıza bir kez daha ne kadar güçlü olduğumuzu göstereceğiz." Kral bağırdığında peri halkı bağırdı.
Kral kadehini havaya kaldırdı. "Özgürlüğümüze!" Perilerde onu tekrar etti. "Özgürlüğümüze!"
Helen'in gözlerinde gururlu anne bakışları vardı genç kral ile bu yolları birlikte geçmişlerdi ve eski hayatları için son bir fedakarlık yapmaları gerekiyordu sadece artık.
Herkes son geceleri gibi eğlenirken bir erkek peri uçarak Ediz'in yanına geldi. "Bir şey mi oldu?" Kötü bir şey olduğu yüzünden okunabiliyordu.
"Savaştığımız alanda bir sürü ölü kuş var."
"Neden ölmüşler?"
"Öldürülmuşler çünki kanatları bedenlerinden koparılmış." Helen titrediğini hisseti.
Bu nasıl bir canilikti? Masum hiç günahı olmayan hayvanlardan ne istemişlerdi?
"Kuşlar özgürlüğü simgeler Aral kanatlarımızı kırarak özgürlüğümüzü elimizden alabileceğini düşünüyor." Kralın gözleri Helen'e döndü.
"Yarın savaşın başlangıcı için çok güzel bir gün olacak."
Hayır, ağlamayacağım. Gerçi ağlamak için çok neden var ama Binbir parça olana kadar şu yüreğim, ağlamayacağım...
Bir anne sarılması ister bazen insan ama ben bir annenin sarılması nasıl hissetirir onu bile bilmiyorum.
Annem öleceğini bile bile benim için canını verdiği şu dünyada sızlanıp yıkılmam ona haksızlık olurdu.
Herkes gibi uyumam gerekiyordu şuan ama ben onun yerine pencereden gökyüzündeki yıldızları izliyordum küçükken büyükannem sevdiklerimiz bizden gittiklerinde yıldız olduklarını söylerdi tabi bende çocuk aklıyla buna kanardım bu yüzden astronot olup yıldızlara çıkıp annemi bulmak isterdim.
Bir zamanlar babam vardı ama onunda bendeki varlığı uzun sürmemişti aşk dedikleri bu şey insanlara neler yaptırabiliyordu.
Bir gün Ediz ile çocuklarımız olur mu diye düşünmeden edemedim.
Veya buna ömrümüz yeter miydi? Göz rengini ondan alan masmavi bir erkek veya kız çocuğu.
Düştüğünde sarılmak istediği zaman bana veya Ediz'e koşan bir çocuk.
Tan çok iyi bir amca olur diye düşünmeden edemedim çocuklar ile ne kadar iyi anlaştığını gözlerimle görmüştüm.
Ben hayallere dalmış giderken Tan ve büyükannem onun elinde neler yapıyorlardı acaba? Ya Aral büyükannemin büyü gücünü tamamen kendine çektiyse? Bunu düşünmek bile kalbimin sıkışmasına neden oluyordu.
Sevdiklerim için canımı verebileceğim bir hikayenin ana karakteriydim ben.
• Geçiş bölümü yazmak istedim bu yüzden bu kadar kısa, en başta benim anlatımımla olsada son kısımda Helen'den dinliyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GRİFTTALYA KRALLIĞI
Fantasy"Büyükanne" bağırdım fakat bağrışlarım fayda etmedi çünkü evde kimse yoktu. Bir kayıp ve onu bulmaya çalışan Helen'in kendisini hiç bilmediği bir evrende bulmasının hikayesi. Gerçekler acıtabilirdi. Peki ya Helen bu kadar güçlü müydü?