Ediz gideli iki gün olmuştu.
İki gündür tahta kulübenin önünde oturmuş dönmesini bekliyordum.
"Hala nöbet mi tutuyorsun?" Kafamı sesin geldiği yere döndürdüm. "Sadece endişeleniyorum." Gülümsedi "Merak etme eminim ki sapasağlam gelecektir." "Ya gelmezse?" İçimde beni rahatsız eden bir his vardı.
"Aynı ablama benziyorsun o da hep olayların negatif yönüne bakardı." Annemle ne kadar benzediğimizi bile bilmiyordum.
"Bana onu anlatır mısın?" O da benim gibi yere çimenlerin üzerine oturdu.
"Bende onunla çok zaman geçiremedim ama onunla olan seneler hayatımın yaşadığım en güzel anlarıydı. Kanatlarını görmeyi çok severdim benim için sürekli ortaya çıkarırdı beyaz ve mor renkleri vardı ışıl ışıl parlıyordu aynı kalbi gibi."
Bir dilek hakkım olsa annemi dilerdim küçükken okulda herkesin annesi gelip çocuklarıyla ilgilenirdi ama ben o zaman bile kendi başımın çaresine bakmaya çalışırdım.
Anneler günü gibi özel günleri hep kıskanmıştım ben o günde anneme kocaman bir sarılma verip onun için hediyeler alamazdım onun yerine mezarına sarılıp toprağına çiçekler ekip Tanrıya anneme iyi bakması için dua ederdim.
Babamda erken bırakmıştı beni ama onu tanıma şansım olmuştu kokusunu sesini biliyordum annemde bu imkanım olmamıştı.
Bir insan annesinin kokusunu sesini nasıl bilemezdi? Küçükken fotoğraflara bakıp annemin sesini hayal etmeye çalışırdım düşündüğüm ses ile bana gece yatmadan önce masallar okuduğunu dolabımın içinde camavar olmadığını benim için bakmasını hayal ederdim.
Büyüyünce acısı daha azalır sanıyordum ama bu seferde kendimi yalnız hissetmekten alıkoyamıyordum.
"Tüm köy halkına yardım eder çocuklarla oyunlar oynar onlara bir şeyler öğretirdi sürekli çocuklara o benim ablam diye hava atardım." O anlar gözünün önüne gelmiş gibi gülümsedi.
"Hep bir kız çocuğunun olmasını isterdi." Gözleri ile beni süzdü. "Bu hayalini gerçekleştirdi de." Ölümünü getirerek yaptı bunu.
"Babamla nerde tanıştılar?" Teyzem dudaklarını büzdü. "İnan ki bilmiyorum hem o zamanlar küçüktüm olaylara pek hakim değildim tek bildiğim onun çok uzaklara gitmesi gerektiğiydi."
Gözlerim yorgunluktan acıyordu ve güneş ışığı şuan bana hiç yardımcı olmuyordu. "Sence orda huzurlu mudur?" Bu soruyu sormamı beklemiyormuş gibiydi. "Babanı o kadar seviyordu ki yine imkanı olsa yine yapacağına eminim."
Birden gülmeye başladı ona ne yapıyorsun bakışlarımı attım. "Hatırlıyorum da ona benim için masal okumasını istediğimde gelip babanı anlatırdı sonra ben can sıkıntısından uyuya kalırdım." Anlattığı şey ile bende gülmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GRİFTTALYA KRALLIĞI
Fantasy"Büyükanne" bağırdım fakat bağrışlarım fayda etmedi çünkü evde kimse yoktu. Bir kayıp ve onu bulmaya çalışan Helen'in kendisini hiç bilmediği bir evrende bulmasının hikayesi. Gerçekler acıtabilirdi. Peki ya Helen bu kadar güçlü müydü?