Ev öyle kalabalıktı ki bunalım geçirecektim birazdan. Geniş zannettiğim evim misafirler gelince kutu gibi olmuştu. Yemek masasının etrafına hepimiz sığmadığımız için bizim ikizler ve küçük çocuklar içeride yiyordu yemeği. Ben de oraya kaçmak istemiştim ama izin vermemişlerdi. Bir de babaannem çok kalabalıksınız deyip gelmemişti sofraya. Teyzem de sağ olsun tam Ural Kerim'in karşısına oturtmuştu beni.
Nedenini bilmiyordum ama Ural Kerim sürekli bana bakıyordu. Ben baktığım zaman ise hemen kaçırıyordu bakışlarını. Çocuk ışığımdan gözünü alamamış olabilirdi. Annem son tabağı da benim önüme bıraktıktan sonra yerine geçince sohbet dönmeye başladı masada.
"İlhan da olsaydı keşke." dedi Ali abi.
Evet keşke babam da olsaydı. En azından odama kaçabilirdim. Ama annem ve teyzem olunca ayıp olmasın lafı döner dururdu. Ben de hiç ilgilenmediğim sohbetlere kulak misafiri olmak zorunda kalırdım.
"Bu arada Zinnet nerede?"
Annemin sorusu üzerine hatırladım Zinnet'in kim olduğunu. Ural Kerim'in ablasıydı. Küçükken severdi beni, saçımı örerdi bazen.
"O yurt dışında, yüksek lisans yapıyor." dedi Fazilet abla.
Vay be dedim içimden. Millet yurt dışında yüksek lisans yapıyor ben ise en fazla pencereden dışarı bakıyordum.
"Ablam da gelmek istedi aslında, selamlarını iletti hepinize."
Ural Kerim'in söyledikleri üzerine hep bir ağızdan aleyküm selam dedik. O ise yine bana kaçamak bakışlar atıp gülümsedi. Başka birisi olsa ne bakıyorsun diye sorardım ama ne kişi ne de ortam müsaitti bunun için.
Masa da her türlü konuşma yapılırken yemekler yenmiş, çay kek faslı için salona geçilmişti. Hala sıranın bana gelmemesine şaşırırken Fazilet ablanın söze girmesiyle artık şaşıracak bir şey kalmamıştı.
"Serenay, pek bir sessizsin bakıyorum. Hiç özlemedin mi bizi?"
Fazilet ablanın sorusuna karşılık herkes güldü birden. Ben de yalandan kıkırdadım. "Yok valla ne yalan söyleyeyim. Hiç özlememişim."
Söylediklerim üzerine bu sefer tek gülen ben olmuştum. Babaannem yapacaklarımı bildiğinden o da biraz gülmüştü. Annem ve teyzemden kötü bakışlar alırken omuz silktim. "Ne yalan mı söyleyeyim?" dedim gayet rahat bir tavırla.
"Dürüst kız, küçükken de böyleydi." dedi Fazilet abla. Ali abiyle beraber güldüklerinde bizimkiler de biraz rahatlamıştı.
"Tabii tabii, ağzından yalan duymadım şu ana kadar." dedi teyzem beni düzeltmek adına. Ah be teyzem, boşaydı bu çabaların. Bu misafirler bugün gidecek ve bir daha gelmeyeceklerdi.
"Öyle öyle, küçükken tembih etmiştim Ural Kerim benden izinsiz şeker yerse söyle diye. Gelir hemen haber verirdi."
"Çocuğun dişleri çamura girmiş tekerlek gibi olmuştu. Acıdım da kolladım ne yapayım? Bir türlü de durmuyordu mübarek. Yeme diyordum ısrarla yiyordu. Şeker bayramında bayramlaşmaya gitmeye gerek yoktu, şeker istiyorsam Ural Kerim'in cebine bakmam yeterliydi."
Cümlem bitince bir de elimi yüzüme kapayıp sesli bir kahkaha attım. Parmak aralarımdan Ural Kerim'e baktığımda gözlerini büyütmüş annesine bakıyordu. Fazilet abla da gülüyordu ama.
"Allah iyiliğini versin kız. Çamura girmiş tekerlek de nereden geldi aklına?"
Ulan bozulsun diye söylediğim şeye gülmüştü kadın. Demek ki gerçekten öyleydi çocuğun dişleri.
"En son da o yaşımda yedim zaten, daha şeker sürmedim ağzıma." dedi Ural Kerim. Herhalde kendini aklamaya çalışıyordu zavallım.
"İyi dayanmışsın." deyip gülünce Ural Kerim'e göz göze geldik. Bana öyle bir gülümsedi ki az önce olanlar hiç umurunda değilmiş gibiydi. Hemen çektim bakışlarımı. Mavi balıkçı yaka tişörtü ve bej rengi keten pantolonuyla çok şık görünüyordu. Traşlı saçları eskileye göre onu farklı gösteriyordu çünkü küçükken saçları hep uzundu. Ama onu daha fazla incelersem yanlış anlayabilirdi. Benim amacım onları en az şekilde kırarak reddetmekti. Hatta reddetmeme gerek kalmadan kendilerinin gitmesiydi. Öyle de olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ne Yaptın Serenay? - Yarı Texting
General FictionAykırı kız Serenay ve muhafazakar bir ailenin mülayim çocuğu Ural Kerim. BU HİKAYE 17/ 08/ 2022 TARİHİNDE YAYIMLANMIŞTIR. Bölümler kısa aralıklarla gelecektir.