BÖLÜM 11

5.7K 314 16
                                    




Ural Kerim: Dün gece galiba biraz kaba davrandım. 

Ural Kerim: Özür dilerim. 


Serenay: Yok ya sorun değil. 

Serenay: Kaba davranmadın aslında. 

Serenay: Tavrını anlamsız buldum. 


Ural Kerim: Benim tarafımdan bakmadın çünkü. 

Ural Kerim: Neyse boş ver, ne yapıyorsun? 


Serenay: Yoo niye boş vereyim? 

Serenay: Senin tarafın nasılmış anlat bileyim. 


Ural Kerim: Benim tarafımı anlatsam da anlayamazsın Serenay. 

Ural Kerim: En azından şimdilik boş ver. 


Serenay: Normalde kurcalardım ama neyse. 

Serenay:  Arkadaşıma gelmiştim, şimdi eve gidiyorum. 

Serenay: Sen ne yapıyorsun? 



Ural Kerim yazdığım mesajı gördükten sonra çevrimdışı olunca şaşırdım birazcık. Normalde saniyesinde cevap verirdi çünkü. Neyse diyerek telefonu cebime koyacağım sırada omzumda hissettiğim elle hızla geri çekildim. Issız mahalle yolu yüzünden aklıma başka şeyler gelse de karşımda Ural Kerim duruyordu. 

"Korkuttum mu?"  dedi gülümseyerek. 

Kokutmuştu ama kafamı iki yana salladım. "Sen ne yapıyorsun burada?"  diye sordum. 

Ural Kerim elindeki poşeti havaya kaldırıp bana gösterdi. "Annem, Şermin ablaya gönderdi bunları. Buralardan geçiyordum, getireyim dedim." 

"Ne var ki bu poşette?"  diye sordum merakla. 

"Galiba baş örtü var."  dedi Ural Kerim. "Kenarları oyalımıymış neymiş, öyle bir şey." 

Elinde tuttuğu şey hakkında hiçbir şey bilmemesi güldürmüştü beni. Ural Kerim de ben gülünce gülümsemişti. Çocukluğundan beri değişmeyen şey, onun güzel gülüşüydü. Ural Kerim çok içten gülerdi, ve hala aynı görünüyordu. Gülüşünü incelerken çenesine beyaz bir toz da görmüştüm. İşaret parmağımı çenesine dokundurup sildim tozu. Yeniden yüzüne baktığımda bu sefer gülüşü solmuş, şaşkın ifadesi karşıladı beni. 

"Bir şey mi vardı çenemde?"  dedi oldukça kısık bir sesle. 

"Beyaz bir toz vardı ama aldım." dedim ben de. 

Ural Kerim'in yüzünde hafif bir tebessüm belirdi. Yerinde kıpırdadı huzursuzca. Ne yaptığını anlayamazken elini giydiği deri ceketin cebine soktu. Cebinden elini çıkarıp benim önüme uzattığında, avuç içinde iki tane toka gördüm. "Ben bunları sana aldım." dedi eline bakarak. 

Gözlerim şaşkınlıkla büyürken dudaklarım kıvrıldı. Yılan şeklinde iki toka vardı elinde. Renkleri zümrüt yeşili, siyah karışımıydı ve acayip güzellerdi.  "Çok güzeller." dedim elinden alırken. "Teşekkür ederim, nereden geldi aklına?" 

"Takıcının önünden geçerken gördüm, aklıma sen geldin." 

Aklıma bir muziplik gelince kaşlarımı çatıp ona baktım. "Yılanlı tokayı gördün ve aklına ben mi geldim?" 

Ural Kerim'in açıklama yapmasını beklerken gülerek "Evet."  demesiyle ben de gülmeye başladım. 

"Saçına takayım mı onları?" diye sordu. Soruya hayır cevabı veremezdim çünkü her halinden belliydi onları saçımda görmek istediği. Bu yüzden başımı sallayıp tokaları ona uzattım. Eline bir tanesini alıp bana yaklaştı. Parmaklarını saçlarıma değdirip geriye ittirdi önce. Saçlarım sırtımdan aşağı kaydığında tokayı saçıma doğru götürdü. Bir eliyle saçımı tutup diğeriyle tokayı taktı. O kadar nazikti ki dokunduğunu hissetmiyordum bile. Diğer tokayı da taktıktan sonra geri çekilip bana baktı. 

"Çok güzelsin, her zaman olduğu gibi." 

Söyledikleri hafiften beni şımartırken tekrar teşekkür etme ihtiyacı duydum. "Gerçekten teşekkür ederim,  çok beğendim."  

Ural Kerim birkaç saniye beni izleyip "Ben de çok beğendim."  diye mırıldandı. 

"Geç kalmadan eve gideyim artık, sen de istersen poşetini bana ver. Ben getiririm anneme." 

Kafasını iki yana salladı. "Yok beraber yürüyelim, eşlik etmiş olurum sana." deyince kafamı salladım. Bana da yol arkadaşı çıkmıştı. 

Ne Yaptın Serenay? - Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin