Evde yoğun bir gürültü vardı. Gerçi bizim evde hep gürültü vardı. İkizlerin doğum günü dolayısıyla teyzem ve annem, pastaları börekleri döşemişti masanın üzerine. Ben de kızların çok sevdiği kurabiyelerden yapmıştım. Bizim evde özel günler böyle kutlanırdı. Sessiz sakin bir evimiz yoktu. Sekiz kadın bir arada yer içer oynardık bu tür günlerde. Yaptıklarımızın bir kısmını da annem komşulara verirdi, ben ise sokak hayvanlarına. Mutlu olurduk böyle günlerde. Ben de mutluydum aslında, ama bir yandan da sinir vardı. Kaynağı belliydi. Ural Kerim. Onu çağırdığım doğum gününe gelmeyeceğini söylemişti. Annesi ve babası meşgul olduğundan gelmeyecekti zaten. Ama en azından o gelebildi. Arkadaşının doğum gününün olması elbette ki onun suçu değildi ama biz daha önemli değil miydik? Belki de değildik. Ama en azından eski günlerin hatırına bizi tercih edebilirdi. Sonuçta aileler eski komşuydu.
Ural Kerim böyle düşünmemiş olacak ki bugün burada değildi. Kendi bilirdi. Aynada son halime baktım. Altıma siyah mini eteğimi, üstüme ise bordo bir triko gitmiştim. Kırmızı ev terliklerinin kombinimle bir alakası olmasa da onlar da yakışmıştı. Uzun sarı saçlarımı geriye iterek çıktım odadan. Merdivenlerden inerken çalan kapı sesine karşılık "Ben bakarım." diye bağırarak kapıya ilerledim.
Kimin geldiğini düşünerek açtığım kapıda Ural Kerim'i görmek dudaklarımın aralanmasına sebep oldu.
"Merhaba." diyerek gülümsedi.
"Sen burada ne işin var?" diye sordum şaşkınlığımı gizleyerek.
"Teyzenle konuştum da, Serenay gelmediğine çok üzüldü, ağlıyor dedi. Ben de dayanamadım geldim."
Kaşlarımı çattım. "Ne!"
Ural Kerim başını eğerek kıkırdadı. "Şaka yaptım şaka. Günleri karıştırmışım. Arkadaşımın doğum günü yarınmış. Ben de geleyim dedim."
"Neden haber vermedin bana?" diye sordum. Sesim istemsizce tripli çıkıyordu.
Tek kaşını kaldırıp bana baktı. "Sürpriz yapmak istedim, istersen geri gideyim."
Göz devirerek "Saçmala." dedim ve içeri geçmesi için yana kaydım. Postallarını çıkarırken elime aldığım süslü pembe terliğini ayaklarının dibine koydum. Ural Kerim, ceketini çıkarmaya yeltenirken terlikleri görünce yüzünde anlamsız bir ifade oluşmuştu. Çıkardığı ceketi askılığa asarken çaktırmadan güldüm haline. Baştan aşağı siyah kombinine, o süslü terlikler pek bir tezat kaçmıştı.
"Hoş geldin bu arada." dedim kapıyı kaparken. "Unutmuşum söylemeyi."
Ural Kerim beni baştan aşağı süzerek gülümsedi. "Pek bir hoş buldum."
İltifatı beni gülümsetirken elimle içeriyi işaret ettim. Beraber içeri geçtiğimizde, gürültü nedeniyle bizi fark etmemiştiler. Teyzem, elindeki sürahiyi masaya koyup arkasını döndüğünde ancak fark edebilmişti bizi. Ural Kerim, elini kaldırıp selam verdi ufak bir tebessümle. Birden sessizlik oluşmuştu. Ural Kerim' i görmek şaşırtmıştı onları. Tek umursamayan, cam kenarındaki çiçeği yiyen babaannemdi.
"Sen nereden çıktın?" dedi teyzem şaşırmış bir şekilde.
"Sürpriz yapmış bize." dedim yanından geçerken. Babaannemin yanına gidip elindeki yaprağı ondan alarak kenara koydum.
"Serenay davet ettiğinde gelemeyeceğimi söylemiştim. Bir işim vardı ama iptal oldu. Ben de geleyim dedim. Galiba en erken gelen misafir benim."
Etrafına bakarak kurmuştu son cümleyi. Galiba kendinden başka misafirler de bekliyordu. "Yok oğlum, tek davet ettiğimiz sensin."
Teyzem konuşunca Ural Kerim'in yüzünden anlık bir şaşkınlık geçti ama kendini çabuk toparladı. "Özel hissettim." dedi tebessüm ederek.
"Özelsin zaten canım benim."
Annem elinde yaprak sarmayla içeri girerken coşkuyla konuşmuştu." Hoş geldin oğlum."
Annem de teyzem de bir erkek çocukları olsun istemişlerdi. Ama ikisinde de nasip olmamıştı. Tabii gül gibi kızları vardı onun yerine. Yine de içlerinde bir ukte vardı, biliyordum. Bunun açığını Ural Kerim'le kapatıyorlardı belki ki. Ağızlarından oğlum kelimesi düşmüyordu.
Annem Ural Kerim'e sarılırken yeterince belli ediyordu bu sevgisini. Bana sarıldığı gibi sarılıyordu ona.
İlerleyen dakikalarda sofra hazır olmuş, pasta kesme zamanı gelmişti. Ortaya gelen pastalarına iştahla bakıyordu ikizler. Ama iştahı kabaran başka bir kişi daha vardı. Ural Kerim. Önüne koyup 'al sen üfle' desem kabul edecek gibiydi.
İyi ki doğdun müziği eşliğinde üflediler mumları. Annem pastayı dilimleyip teker teker önümüze koyduğunda sohbet etmeye başlamıştık. Ural Kerim'e dayanamayan annem ufak bir parçayı da ona vermişti. Şeker hastası olduğuna şaşmamalıydım bu çocuğun. Pastayı çatalını batırmadan önce, masaya konan küçük mumlardan birini pastasına diktim. Ural Kerim şaşkınca bana bakarken mumu yaktım.
"İkizlere pek bir özenmiş gibiydin." dedim sırıtarak. "Üfle hadi."
Ural Kerim'in şaşkınlığı yerini ufak bir tebessüme bırakırken gözlerini kapadı. Birkaç saniye durup tekrar açtı gözlerini. Bu sefer tam benim gözlerimin içine bakıyordu. Sanki gözlerimde bir şey ararmış gibi uzun süre çekmedi bakışlarını. Çektiğinde ise direkt mumları üflemişti.
"Şimdi yiyebilir miyim?" diye sordu çocuksu bir ifadeyle.
Başımı sallayarak onayladım. Pastadan bir çatal alıp ağzına attı. Beğenmiş olacakki hızlı hızlı bitirdi tabağını. Peçeteyle ağzını silerken bakışları bana döndü. O an fark ettim pastamı yemeyi unutup onu izlediğimi. Yine de çekemedim gözlerimi. Nedenini bilmiyordum. Sadece onu izlemek istemiştim. Evdekiler daldıkları sohbet yüzünden beni görmüyorlardı. Belki de bu yüzdendi rahatlığım. Kimseni gözünü üzerimde hissetmeden birkaç dakika geçirmek hoşuma gitmişti galiba. Öyle ki, bu rahatlık Ural Kerim beni yakaladığında bile bozulmamıştı. Bakışlarımı kaçırmak yerine, izlemeye devam ediyordum onu. Hem de yüzümde engel olamadığım bir tebessümle.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ne Yaptın Serenay? - Yarı Texting
General FictionAykırı kız Serenay ve muhafazakar bir ailenin mülayim çocuğu Ural Kerim. BU HİKAYE 17/ 08/ 2022 TARİHİNDE YAYIMLANMIŞTIR. Bölümler kısa aralıklarla gelecektir.