BÖLÜM 43

1.9K 179 28
                                    




Bugün birazcık gergindim. Ural Kerim'le konuşunca rahatlamıştım fakat hala tam olarak iyi değildim. Babamla bu şekilde olmayı asla beklemiyordum. Onu çok fazla özlemiştim. Uzaktayken özlediğim yetmiyormuş gibi bir de yanımdayken özlemini çekiyordum.

Birazdan kahvaltı yapacaktık ve ben artık konuyu açacaktım. Bir şeylerin üstü kapanmak yerine her ayrıntısıyla yere serilmesi gerekiyordu.

Çayları doldurduğum sırada babam da geçip sandalyesine oturmuştu. Şimdi herkes sofradaydı. Teyzem ve babaannem arasında ufak bir sohbet dönüyordu. Kuzenlerim de kendi arasında fısıldaşıyorlardı. Annem ise babamla bana en az benim kadar gergin bir şekilde bakıyordu.

Çayları doldurduktan sonra babamın yanındaki sandalyeme oturdum. Önceden olsa beni öpmeden yemeye başlamazdı önündekileri. Şimdi bakmamıştı dahi.

Omleti kesip ağzına atıp ardından çayından bir yudum aldı. Bu süre içinde onu izlemiştim. Sonunda göz ucuyla bana baktı. "Hayrola kızım, bir şey mi var yüzümde?" diye sordu somurtkan yüz ifadesiyle.

Disreklerimi masaya yaslayıp ellerimi birleştirdim. "Yooo. Sadece babamın özlediğim yüzünü incelemek istemiştim."

Babam umursamıyormuş gibi pek buralı olmadan çayından bir yudum daha aldı.

"Acaba artık konuşsak mı diyorum?"

Babamla birlikte masadaki herkes bana dönmüştü. Artık konuyu açmalıydım. Yoksa babama kalsa sonsuza kadar böyle kalacaktık.

"Konuşalım kızım." dedi oldukça rahatsız olduğunu belli eden bir tavırla. "Buyur dinliyorum. Madem artık anlatasın gelmiş anlat tabii."

Laf sokması dudaklarımın kıvrılmasına sebep olmuştu. Ama komik bulduğumdan değil de sinirlerim bozulduğundandı. "Hala anlamamakta ısrarcısın baba. Yeni yeni olan bir şeydi ve ben bu durumu seninle yüz yüze konuşmak istiyordum. Nereden bilebilirdim ki birine söz vereceğini?"

Babam çatalını sertçe masaya koyup bana döndü. "Bazı şeyleri unutuyorsun Serenay. Bana her zaman sırdaşın olduğumu söylerdin. Hayatına birisi girdiğinde ilk ben öğrenirim diye düşünmüştüm. Telefonla konuşmalarımızda birinden hoşlandığını dahi söylemedin. Bu normal bir zamanda belki sorun olmazdı ama ben hayatımı kurtaran adama bir söz verdim. Şimdi düştüğüm duruma bak. İlhan Gümüş ne zaman sözünü tutmamış? "

Sinirle yüzümü sıvazladım. Sesimi sakin çıkarmaya çalışarak konuştum. "Kendi tarafından bakıyorsun işte baba. Normal zamanda olsa sorun olmazdı diyorsun. Peki ben nereden bilebilirdim o sözü verdiğini? Bunu düşünmeyerek bana yükleniyorsun ama ben bu muameleyi hak etmiyorum. Kaç aydır babamı bekliyorum ve geldiğinde karşılaştığım tavır bu mu? Yapabilecek bir şeyim olsa yapardım fakat yok. Bunu neden anlamıyorsun, neden hala bana bozuksun?"

Babam bakışlarını kaçırıp rastgele mutfakta gezdirdi. Herkes sessizlikle bize bakıyordu. Bir süre sadece düşündü öyle. En sonunda hiçbir şey söylemeyeceğini düşünerek yerimden kalkmaya çalıştım fakat koluma sarılan elle geri oturdum sandalyeme. Daha ne olduğunu anlamadan babam bir an da başımı alıp göğsüne çekti.

Şaşkınlıkla yaslandığım göğüsten anneme baktım. Gülümseyerek bizi izliyordu. Geri çekildim yavaşça. Babam başıma bir öpücük kondurup saçımı okşadı. "Hayatına alacağın insanı ilk ben bilmek istedim. Belki ondandı bu tavrım bilmiyorum. Ama seni kırmak değildi niyetim kızım."

Dudaklarım yavaşça kıvrılırken tekrar sarıldım babama. Sonunda eskisi gibi, olmamız gerektiği gibiydik. Geri çekildiğimde o da gülümsüyordu. "Onu seninle tanıştırmak istiyorum baba. Küçüklüğünü biliyorsun ama şimdiki çok farklı birisi. Bu yüzden ben sana anlatmak istemiyorum, kendin gör istiyorum."

Babam önce anneme bakıp ufak bir onay aldıktan sonra başını salladı. "Müsait olduğu zaman gelsin. En kısa zamanda tanıyalım onu."

Neredeyse mutfağın ortasında zıplayacaktım. O kadar sevinçliydim ki. "O zaman kahvaltımızı yapalım. Sonra ben ona yazayım."

Babama tekrak başını sallayarak onayladı beni. Uzanıp yanağını öptüm.

"Bir bitmedi aile dramınız. Bastonu indireceğim kafanıza he sonunda. Başımı şişirdiniz be."

Babaannem sinirli konuştuğunda mutfakta bir kahkaha tufanı oluşmuştu. Ardından sohbet eşliğinde kahvaltımızı yapmıştık. Kahvaltı bittiğinde hızlı bir şekilde üst kata çıkıp telefonu elime alarak yatağa attım bedenimi.





Serenay: Beyefendi müsait misiniz?


Ural Kerim: Sana her zaman.


Serenay: Öyleyse

Serenay: Akşam bize gelebilir misiniz?


Ural Kerim: Ev mi boş?


Serenay: Evet sadece sen ben ve İlhan gümüş.


Ural Kerim: Cidden eve mi davet ediyorsun beni?

Ural Kerim: Ama baban?


Serenay: Seni davet eden o desem.


Ural Kerim: İnanamam.

Ural Kerim: Şaka değil mi?


Serenay: Hayır değil.

Serenay: Kahvaltı ettik az önce konuştuk.

Serenay: Aramız düzeldi yani.

Serenay: Senin müsait olduğunda gelmeni istedi.


Ural Kerim: Ulaaann

Ural Kerim: Müsait olmaz mıyım be

Ural Kerim: Kayınbabam çağırmış tabii müsaidim.

Ural Kerim: Babana söyle akşam oradayım.

Ural Kerim: Kocam geliyor de.


Serenay: Emredersiniz


Ural Kerim: ;)






Mesajlaşmamızdan çıkıp hızla kapıya yöneldim. Hemen aşağı inip babama söylemeliydim. Merdivenleri ineceğim sırada aşağıda bir kargaşa olduğunu fark ettim. Babam ve annem kendi aralarında fısıldaşıyorlardı. Ama gergin gibiydiler. Yavaşça yanlarına ulaştığımda anca fark ettiler beni.

"Bir sorun mu var?" diye sordum gözlerim ikisi arasında gidip gelirken.

Annem dudağını ısırıp babama baktı. Babam ise gergince bir nefes verdi. "Bir sorun var kızım maalesef."

"Ne?" dedim anlamayarak.

Babam tekrar sıkıntılı bir nefes verdi.

"Az önce Hamdi aradı. Yola çıkmışlar. Bu akşam karısı ve oğluyla birlikte bize geliyorlarmış." 












Oylamayı unutmayın. Öptüm 😘

Ne Yaptın Serenay? - Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin