BÖLÜM 17

5.2K 285 11
                                    


Babaannemin dizinin dibine oturmuş onunla birlikte sosyal medya profilini inceliyordum. Başına taktığı eşarbın ucuyla ağzını kapayıp utangaç bir poz verdiği postu görünce üzerine tıklayıp yakınlaştırdım.

"Kız bu ne böyle, kime cilve yapıyorsun?" diye sordum gülerek.

Babaannem dudaklarını sahte bir hüzünle büzdü. "Deden öyle bak dedi." deyince gülen yüzüm asılmıştı birden.

Babaannem dedemi kaybettikten sonra sanki aklını da kaybetmişti. Zaten yaşlılığın da vermiş olduğu bir unutkanlığı vardı ama bu halleri çok başkaydı. Ara sıra dedem yaşıyor gibi davrandığında çok üzülürdüm. Gözlerim halıya kitlenmişken babaannemin elini omzumda hissettim. "Rahmetli böyle baktığımda güzel gözüküyon derdi." deyince içim biraz da olsa ferahlamıştı.

Çalan kapıyı duyduğumda yerden kalkıp ayağa dikildim. Babaannem bastonunu eline aldığında kızar gibi baktım suratına. Eve gelen çocukların ayağına takıp düşürecekti onları biliyordum. Utanmış gibi yapıp bastonunu geriye bıraktı.

Kardelen koşup kapıyı açtığında yüksek sesle selamlaşmalar duyuldu evde. Annemler onları karşılarken ben de salondan çıkıp koridora gittim. Kapı eşiğinde beni gördüklerinde gülümsedi Fazilet abla ve Ali abi.

"Hoş geldiniz." diyerek onları karşıladığımda Fazilet abla gelip sarılırken Ali abi de elini uzatmıştı. Gözüm Ural Kerim'i arıyordu ama ortalıkta görünmüyordu.

"Kızım biz içeri geçelim Ural Kerim de arabayı park edip gelecek, karşılasın onu sen."

Annem iç sesimi duymuş gibi konuşurken kafamı salladım. Onlar içeri geçtiğinde ben de kapı önünde onu bekliyordum. Bir süre bekledikten sonra dışarıdan hışırtılar duydum ama hala kimse gözükmüyordu. Bu kadar zaman araba park edemezdi. Ayrıca ses de duyulmuyor diye düşünürken gelen öksürük sesiyle irkildim. Galiba onun sesiydi. Ama hala olduğu yerde duruyordu. Neden içeri gelmiyordu acaba. Sigara falan mı içiyordu. Öyle olmalıydı ama yine de merak etmiştim. Ayağıma rastgele bir terlik giyip dışarı çıktım. Birkaç metre ileride duvarın arkasında duyduğum hışırtıya doğru ilerledim. Tekrar bir öksürük sesi gelirken hızlanıp sesin geldiği yöne vardım. Kafamı sola çevirir çevirmez Ural Kerim'le göz göze gelmem ve onun havaya zıplaması bir olmuştu. Hem de ağzı yüzü leke içinde.

Yüzüne anlamsız bir ifade ile bakarken korkuyla bana bakıyordu. "Ne yapıyordun burada?" diye sordum gözlerimi kısarak. Sigara kokusu da gelmiyordu. Avuç içine baktığında benim de gözüm oraya kaydı. Elindeki paketi buruşturup ceketinin cebine soktuktan sonra bir peçete çıkarıp ağzını yüzünü silmeye çalıştı.

"Şey, bir şey yiyordum da dökülmesin diye girmedim eve." dedi dudaklarını silerken.

"Yediysen içeri geçelim." diyerek evin yolunu gösterince kafasını sallayıp önüme düştü. Hızlı adımlarla eve yürüyüp içeri geçtik. Ural Kerim önden giderken ben de kapıyı kapatıp arkasından ilerledim.  

"Nerede kaldınız?" diye sordu Fazilet abla. Annem de aynı merakla bakıyordu. Teyzem ise sırıtıyordu.

"Ural Kerim'in bir işi vardı da ondan bekledi." diye açıklamaya yaparak içeri geçtim. Boş yer kalmadığından babaannemin yanındaki küçük tabureye oturdum. Midemin açım diye bağırdığını duyabiliyorum. Elimi karnıma koyduğumda bakışlarım Fazilet ablayla kesişti.

"Acıktın mı kız?" dedi gülerek.

Aynı şekilde gülümseyip kafa sallayınca teyzem "Neler yaptık neler, bu gece doyacak herkesler yemeğe." diye atıldı.
Harbiden de çok güzel yemekler yapılmıştı.

"Bu evin kadınlarının her biri çok güzel yemekler yapar bilirim." dedi Fazilet abla da kafasını sallayarak.

"Yemekten sonra da bir tatlı yeriz. Şekerpare yaptım, Ural çok severdi küçükken."

Annemin konuşması üzerine Fazilet abla dudak büzerek kafasını iki yana salladı. "İyi düşünmüşsün de Ural Kerim şeker hastası. Yani öyle tatlı falan yiyemez malesef. Dokunuyor sonra. Hele şekerpare hiç. Küçükken öyle tatlı düşkünüydü ki ev de şekerli ürün bırakmazdı. Şimdi de gerçekten hastası oldu."

Söylediklerine şaka yaptığını sanarak kahkaha attım." Ya Fazilet abla, oğlun dışarıda çikolataları götürüyordu gelmiş şeker hastası diyorsun. Merak etme tüm tepsiyi yese de göze batmaz o. Zaten onun için yaptı annemler."

Söylediklerimin üstüne tekrar gülerken Fazilet ablanın gözü bir benim bir de Ural Kerim'in üstünde dolandı. "Nasıl çikolata yiyordu?" diye sordu kaşlarını çatarak.

Ural Kerim'e baktığımda alt dudağını ısırmış yere bakıyordu. Ne olduğunu yavaş yavaş anlarken pot kırdığını da fark ediyordum.

"Oğlum gizli gizli çikolata mı yiyorsun ya, Doktor demedi mi dikkatli ol diye?"

Annesinin sitemi üzerine ortamda kahkaha tufanı koparken gözlerin Ural Kerim'in mahcup suratında dolandı. Bu çocuk yedisinde ne ise yetmişinde de oydu. 

Ne Yaptın Serenay? - Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin