BÖLÜM 36

2.8K 226 20
                                    




Keyifli okumalar




🌸🌸🌸


"Ya Meral pembe, çiçekli gömleğimi sen mi aldın?"

Söylene söylene kuzenimin odasına vardığımda Kardelen'in arkasına sığınmış bana bakıyordu.

"Bir tanem inanma iftira atıyorlar bana."

Kardelen göz devirip kardeşinin önünden çekildi. "Benimkiler yetmedi Serenay'a sardın iyice."

"Ama ne yapayım sizinkiler daha güzel." dedi Meral. Çoktan duygu sömürüsüne başlamıştı.

"Ya akşam Ural Kerim'le buluşacağım. Onu giyecektim. Ne giyeceğim şimdi?"

Akşam için sözleşmiştik. Ural Kerim fal bakma macerasından sonra evden gitmişti fakat akşam için plan yapmıştık. Daha doğrusu babaannem 'al bu kızı bir yerlere gidin' deyince yapmıştık planımızı.

"Yaa sen ondan bu kadar gerginsin, hallederiz aşkım, bir gömleğin mi var sanki."

Meral sırıta sırıta yanıma ulaşıp elini omuzuma attı. Daha doğrusu atmaya çalıştı çünkü benden epey kısaydı.

"Boş yapma Meral. Kız onu giyeceğim demiş, neredeyse çıkar ver."

Kardelen de benim gibiydi daha çok. Meral bizden çok farklı olarak aşırı hareketli bir kızdı. Kardelen ise tam tersi çok ağırbaşlıydı.

"Ya abla ben onu giydim sonra da kirliye attım. Yıkanmıştır o şimdi. Hem akşam Ural abiyle buluşup onu mu giyeceksin?"

Yüzünü buruşturup söylemesine karşılık kaşlarımı çattım. "Ne varmış o gömlekte."

Meral omuz silkti. "Çok sade, daha şık olman lazım."

Göz ucuyla Kardelen'e baktım o da mı aynı düşünüyor diye. Bilmem dercesine dudak büzdü. Acaba çok mu sadeydi gerçekten?

"E ben kafamda ayarlamıştım kombinimi. Öyle geçen ki gibi bir buluşma değil ki bu. Daha sade olmam gerekir zaten."

Meral yanımdan ayrılıp dolabına ulaştı. "Şimdi ablacığım, abiye giy git demiyorum ama günlük de giyinme yani. Böyle gece için daha koyu kıyafetler tercih edebilirsin. Mesela bu." deyip bir bluz çıkardı dolabından. Bej renkli, saten bir crop bluzdu elindeki. Daha önce üzerinde görmemiştim.

"Bunu ne zaman aldın kız?" dedi Kardelen.

"Ya ben bunu denemeden aldım. Eve geldiğimde büyük geldi üzerime. Başka bedeni yoktu değişmedim. Çok da güzel, eğer beğenirsen sana veririm."

Gömleğimi bulamadığım için zaten değiştirecektim kombinimi. Bunu denemekten zarar gelmezdi.

"Altına ne giyeceksin." diye sordu Meral.

"Beyaz şortumu giyecektim." dediğimde çıkladı.

"Olmaz onu da değiştirelim. Şu siyah renkli bir şortun vardı ya mini. Hani ben çok beğenmiştim ilk aldığında."

"Sen ne aldıysam çok beğeniyorsun zaten Meral."

Merak göz devirince Kardelen'le aynı an da güldük.

"Hani şu Zehra ablanın sözünde giydiğim mi?" deyince hızla kafasını salladı.

"Onu giy valla cillop gibi olursun. Takısını tokasını sen halledersin zaten."

Aklımdan kombini düşünmeye çalıştım. Güzel olur gibiydi. Pek de zamanım kalmamıştı. O yüzden bluzu alıp odadan çıktım. Acele edip giyinmem gerekiyordu.






🌸🌸🌸



"Of of of, ben demiştim çok güzel olacak diye."

Meral beni gözleri parlamış bir şekilde övüyordu. Dediği gibi giyinip saçlarımı salık bırakmıştım. Ayağıma beyaz spor ayakkabılarımı giyip parmaklarıma da birkaç yüzük takıp tamamlamıştım kombinimi.

"Ural Kerim birazdan gelir, hadi hızlı ol in kapıya."

Teyzemin uyarısıyla biraz hızlanarak indim merdivenleri. Duyulan korna sesiyle geldiğini anlamıştım. Ev ahali beni uğurlarken annem elini omuzuma atıp dikkatli olmamı söyledi. Onunla bir süredir aramız limoniydi. Konuşmuyor değildik ama sanki bir duvar örülüydü aramıza. Bunu da düzeltmemiz lazımdı en kısa sürede. Başımı sallayıp çıktım evden. Ural Kerim camdan kafasını çıkarmış beni süzüyordu yüzündeki sırıtışıyla.

Arabaya bindiğim sırada sesli bir ıslık çaldı. Kafamı yavaşça ona döndürdüm. "Ne yapıyorsun be manyak?" dedim gülerek kapıyı kaparken.

"Asıl sen ne yapıyorsun?" dedi arabayı çalışırırken. "Kalbime iniyordu."

Bir kahkaha arkama yaslandım. Keyfim çok yerindeydi. "Sen de çok şık olmuşsun." dedim açık mavi gömleği ve siyah kumaş pantolonuna ithafen.

Başını eğdi "Teşekkür ederim."

"Nereye gidiyoruz?"

"Hava sıcak olduğu için açık alanda oturalım istedim. Bir çay bahçesine gidiyoruz. Uyar mı?"

Kafamı salladım. "Sen ne istiyorsan o olsun bu gece."

Ural Kerim başını bana çevirdi. Yüzünde hınzır bir sırıtış vardı. "Ne istiyorsam mı?"

Elimi ağzıma kapayıp kıkırdadım. Cevap vermeyip başımı cama çevirdim ama hala gülüyordum. Biraz sonra evden çok da uzak olmayan bir çay bahçesine gelmiştik. Hava güzel olmasına rağmen pek kalabalık sayılmazdı.

İçeri geçip insanlardan biraz daha uzak olan, ağaçların altında kalan bir masaya oturduk. Karşı karşıya oturmamızı beklemiştim ama Ural Kerim bunun yerine yanıma oturmayı tercih etmişti. İki çay sipariş ettik. Çaylarımız geldiğinde bardağı elime alıp çayımı yudumladım.

"Çok güzel burası, hoşuma gitti."

"Ben de seviyorum burayı, insana güzel hissettiriyor." dedi.

Etrafı incelerken küçük bir kedi bir an da kucağıma atladı. Kömür karası güzel bir kediydi. "Allah'ıııım, sen nereden geldin böyle." diyerek ellerime aldım kediyi. Aşırı sevimliydi. Başını okşarken Ural Kerim'e baktım. Kediye bakarak gülümsüyordu. Aklıma gelen şeyle kediyi yavaşça yere bırakıp ona döndüm.

"Küçükken alerjin vardı kedilere diye hatırlıyorum, hala aynı mı?"

Başını salladı. "Ara sıra böyle kedileri görüp dayanamıyorum, okşuyorum başını ama gün boyu kaşınıyorum sonra."

Ural Kerim küçükken hayvanları çok severdi. Mahallenin kedilerine bir düşkünlüğü vardı hatta. Ama her onlara dokunduğunda kaşınırdı.

"Hatırlıyor musun, annene şikayet etmeyelim diye söylememiştin alerjin olduğunu. Sen sürekli kaşınırdın biz de bitlendin sanırdık seni."

Başını arkaya atıp gülmeye başladı. "Baktım sen de yanıma yaklaşmıyorsun hemen söyledim alerjim var diye."

Gerçekten de öyle yapmıştı. "Annen nasıl peşine düşmüştü hatırlıyor musun?"

Dudak büzüp başını salladı. "Zor kaçmıştım."

Bu sefer ben güldüm. "Gitmiş kediye yemek diye sumak vermiştin."

"Ne yapayım? Annem, ablama sürekli diyordu yemeklere sumak kat çok lezzetli olur diye. Ben de herhalde iyi bir şeydir diye verdim kediye. Yemedi zaten bir paket sumak boşa gitmişti."

O anlattıkça anılar aklıma geliyordu. Ural Kerim yaramazlığının dışında çok da sevimli bir çocuktu. Elimi yanağına atıp okşadım. Ural Kerim ona uzanan elime yanağını iyice yaslayıp sonra avuç içimi öptü. Yanağında duran elimi tutup aşağı indirdi ama bırakmadı. Sıkıca tutuyordu.

"Benim çocukluğum çok güzel geçti Serenay. Tek kötü yanı o mahalleden ayrılmamdı. O gün o kadar ağlamamın tek sebebi senden ayrılmaktı."

Gözlerindeki ifade o kadar çok küçük Ural Kerim'i hatırlatıyordu ki...

"Sen beni niye seviyordun ki?"

Fısıltıyla sormuştum. Benim özel yanım neydi de bu adam beni bu kadar sevebiliyordu?

Hafifçe tebessüm etti. "Galiba bunu anlatabileceğim tek kişi yine benim. O yüzden boş ver. Ayrıca seni hala çok seviyorum."

Kalbim çok hızlı atmaya başlamıştı yine. "Bir insan bunca süredir aynı kişiyi sevebilir mi? O sekiz yaşındaki çocuğun sevgisi hiç bitmedi mi ben anlamıyorum."

Ural Kerim'in bakışları derinleşmişti. Bir iç çekti. "Hayatıma kimse girmedi desem yalan olur. Birkaç kısa süren ilişkim olmuştu. Ama yapamıyordum bir türlü. Hiçbiriyle ciddi düşünemiyordum. Hiçbirine o yedi yaşındaki çocuğun sana karşı hissettiklerini hissedemiyordum. Bir ara bunun bir takıntı olduğunu düşündüm. Sen bana iyi davranan bir kızdın ve ben sana fazla bağlanmıştım belki de. Ama İzmir'den İstanbul'a geleceğim zaman yaşadığım heyecandan, bunun bir alışmışlıktan çok daha fazlası olduğunu anladım ben Serenay. Kimse kimseyi aşık değilse bunca yıl kalbinde taşımaz."

Dudaklarım kendiliğinden kıvrılırken ona doğru eğildim. Şimdi daha yakındık. "Sen bana aşık mısın Ural Kerim?" diye fısıldadım.

Sırıttı. O da bana doğru eğildi. Burunlarımız birbirine sürtüyordu şimdi. "Sence bunun adı başka bir şey olabilir mi?"

"Bilmem." dedim fısıltıyla. "Olabilir mi?

Burnunu burnuma sürterek kafasını iki yana salladı yavaşça. "Olamaz."

O saniyeden sonra başka bir şey söyleyemedim. Çünkü Ural Kerim sözünü bitirdiği gibi dudaklarıma yapışmıştı. Bir eli sıkıca tuttuğu elimin üstündeyken diğerini enseme çıkarıp başımı kendine doğru çekti. Nazikçe öpüyordu fakat aynı zamanda vahşiydi. Nefes almak için geri çekildiğinde ellerimi yanaklarına koyup kendime çektim onu. Etrafımızda kimsenin olmaması en büyük şansımızdı şu an. Sadece daha serin olur diye oturmuştuk bu kadar uzağa. Ama şimdi iyi ki diyordum. Geri çekilip tekrar kavradı alt dudağımı. Nazikçe öpüp geri çekildiğinde sesli bir şekilde ayrıldı dudaklarımız. Nefes nefese kalmıştım, gözlerimi açıp ne ona ne de etrafıma bakamıyordum. Ural Kerim'in ensemde olan elini başımda hissettim. Yavaşça okşadı saçlarımı, ardından beni göğsüne çekti. Onun dudaklarında kesilen nefesimi yine onun göğsünde alabilmiştim.








Merhaba arkadaşlar. Umarım bölümü sevmişsinizdir. Beğendiysen oylamayı unutmayalım. Bu arada bir tiktok hesabı açtım. Editler yapıyorum, ilginizi çekerse veya destek olmak isterseniz aşağıya link bırakıyorum


https://www.tiktok.com/@mseditts07?_t=8dVokV3t97N&_r=1

Ne Yaptın Serenay? - Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin