19. Bölüm

94 3 0
                                    

Benim kışım şimdi bitti. O gözlerini açtı benim baharım yeniden doğdu. Onun bana bakışıyla, gülümsemesiyle ben yeniden doğdum sanki. Ona kavuştum.

Valide Sultanımız köşede hekimlerle konuşuyordu. Bende Beyazıtın yanında oturmuştum. İçtiği ilaçlardan sonra biraz daha iyi olmuştu. Yavaş yavaş elini yanağıma getirdi. O bana gülümsüyor bende ona.

"Mahpeyker."

"Yorma kendini, dinlen biraz sonra konuşuruz."

"Evlatlarım nerde?"

Hiç bir şey diyememiştim. Nurbaharla birbirimize bakmış sonrada Beyazıta geri dönmüştüm. Dinlenmesini ve evlatlarını getireceğimi söyleyip yanından ayrıldım. Nurbahar hünkarımıızın yanına oturmuş bende Validemizin yanına gitmiştim.

"Validem, ne dedi hekimler?"

"Korkulucak bir şey yok,oğlum iyiymiş çok şükür."

Validemiz hünkarımızın yanına gitmişti. Bende Nurbahar ile birlikte daireden çıktım. Nurbaharla konuşmaya başladım.

"Mahpeyker, şehzadelerimiz nerde, ne zaman getiriceksin."

"Şimdi Gül ağa ve Nazlı kalfa gittiler. Onlar alıp gelicekler."

"Biz gitseydik keşke onlara güvenebilir miyiz ki?"

"Biri benim güvendiğim, diğeride Validemizin güvendiği en sadık adamlarımızdır. Merak etme gelicekler."

"Her şey için teşekkür ederim Mahpeyker."

"Önemli değil , lakin bu iyiliğimi unutma. Belli mi olur belki bir gün benim evlatlarımın sana ihtiyacı olur."

"Elimden geleni yaparım. İçin rahat olsun."

Nurbaharın yanından ayrıldım ve kendi daireme geçtim. Biraz dairemde oturduktan sonra taşlığa gitmiştim. Haremde lokmalar ve altınlar dağıtılıyordu. Beni gören herkes hünkarımız için dualar etmiş sonrada yerlerine geçmişti. Valide Sultanımız da yanıma geldi. Huzurda durdum.

"Validem, hünkarımız iyidir umarım."

"İyi dinlenmek istedi bende yalnız bıraktım."

Bişey demeden yanımdan ayrıldı. Yorgun olduğu her halinden belliydi. Bende daha fazla dayanamayarak has odaya doğru gittim. İçeriye girdiğimde Nurbahar hünkarımıza çorba içiriyordu. Huzurda durdum ve yatağın başına geçtim. Beyazıt beni görünce yemek yemeyi bırakmış ve Nurbahara dairesine gitmesini söylemişti. Dairede sadece ikimiz kalmıştık. Yatağa oturdum. Beyazıtta yatakta doğrulmuştu. Sinirli olduğu ve keyfinin olmadığı çok belliydi.

"Ne oluyor Beyazıt birisi seni üzecek bir şey mi söyledi?" Elimi tuttu ve konuşmaya başladı.

"Her şeyi biliyorum Mahpeyker, senden bişey istiycem ama bana yalan söylemiyceksin."

"Ben bugüne kadar senden ne sakladım Beyazıt."

"Evlatlarım nerde?" Sustum. Bir şey diyemedim. Daha doğrusu nasıl söyliyceğimi bilemedim.

"Şehzadelerim, kızlarım ve Ahmet hepsi halalarının yanındalar?"

"Şahı Buban buraya mı geldi?"

"Validemiz öyle istemiş. Sultanımız da geldi. Beyazıt ben böyle olsun istemedim. Yemin ederim ki istemedim. Lakin şartlar bunu gerektirdi. "

"Ben bir kaç şey hatırlıyorum yani burda yatarken sizi duydum lakin olanları senden de duymak istiyorum."

"Ne duydun ya da ne kadarını duydun bilmiyorum. Lakin evlatlarının saraydan gönderilmesinin en büyük sebebi Dilruba. Şehzade Mustafa divandakilerin de isteğiyle tahta çıkıcaktı. Zira herkes seni öldü biliyordu. Dilruba da sürekli şehzadelerimizin idamı hakkında paşalarla konuşuyordu. Bizde böyle bir çözüm bulduk. Sen uyanana kadar evlatlarının nerde olduğunu sadece ben ve Validemiz bide Şah Sultanımız bilicekti."

İktidar Oyunları Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin