Sabah erkenden kalkmış, Süleyman ile birlikte kahvaltı yapmıştık. İçeriye Mehmet ve Murat girdi. Süleymanı da alıp derslerine geçtiler. Koltuğa geçip Matehan'ın beşiğini salladım. Uzun uzun izledim onu, aklıma Orhan geldi. Gözlerim dolmaya başladı. Lakin destursuz bir şekilde ve sinirle daireme giren Şah Sultan bu ana engel olmuştu. Ayağa kalkıp huzurda durdum. Hafsa olanları görünce Metehanı ve Selim'i içeriye götürdü.
"Sultanım, kötü bir şey yoktur umarım?"
"Sen ne yapmaya çalışıyorsun Mahpeyker, ne hakla Validemin dairesine geçersin. Buda yetmezmiş gibi bir de haremi yönetmeye kalkıyorsun."
"Sultanım, sizde kaideleri biliyorsunuz, harem boş bırakılmaya gelmez. O yüzden hünkarımızın emriyle beni bu daireye ve haremin mührünü teslim etti."
"Dilruba haklı, oyunlarınla Hünkar abimi kandırıyorsun. Onun bu zor zamanlarından yararlanıyorsun."
"Belli, siz de Dilruba' nın oyununa gelmişsin-" Lafımı bitirmeden Şah Sultanımız çok sert bir tokat atmıştı. Kendime hakim oldum. Bir şey demedim ve tekrardan ona doğru döndüm.
"Sen kimsin, bu ne cüret. Karşında hanedan-ı Ali Osmana mensup bir sultan duruyor. Kim olduğunu unutma."
"Siz de yerinizi bileceksiniz o zaman. Ben burda Hünkarımızın emriyle duruyorum. Bende sıradan haremdeki cariyelere benzemem Sultanım." İşaret parmağımı öne doğru uzattım. " Ben Dilrubaya hiç benzemem. Hünkar zevcesiyim ve dahi hünkar abinizin şehzadelerinin validesiyim. Kimse bana böyle davranamaz."
"Bana bak Mahpeyker, sınırlarımı zorlama?"
"Validem!"
Şah Sultanla sesin geldiği yöne doğru döndük. Gevherhan huzurda durdu ve yanıma geldi. Şah Sultan sinirle bana döndü.
"Bu burda kalmıycak Mahpeyker."
"Her zaman beklerim Sultanım."
Daireden hızla çıktı. Koltuğa oturdum ve yaşananları sindirmeye çalıştım.
"Neler oluyor Validem?"
"Bir şey yok kızım, dersin bitti mi?"
"Gördüm Validem, halamın size vurduğunu gördüm."
"Yanlış görmüşsün, bu konuşmayı da unut Gevherhan."
Lafı fazla uzatmadı ve olduğu yerde sustu. Sonrada derslerini bahane ederek kendi dairesine gitmek istediğini söyledi. Bende biriken harem işleriyle meşgul oldum. Akşama doğru Mehmet, Murat ve Süleyman daireme geldiler. Dersleri hakkında biraz sohbet ettikten sonra Atike ve Gevherhan da daireme geldiler. Hep birlikte akşam yemeğini yedikten sonra kendi dairelerine geçtiler. Bende Nazlı kalfa ve Gül ağa ile birlikte harem usulleri hakkında konuşuyordum. Sonra sohbet harem çalışanlarına uzadı.
"Uzun zamandır Cennet Kalfayı göremiyorum. Nerede o?"
Sorumu Gül ağa cevapladı." Cennet kalfa en yetkili Sultan olan ve dahi sizin konumunuzu hakeden sultanımızın yanındaymış."
Güldüm. "Dilrubaya hizmet ediyor artık öyle mi?"
Biraz daha konuştuktan sonra destur ile hünkarımız içeriye girdi. Huzurda durduk. Gül ağa ve Nazlı kalfa daireyi boşalttılar. Beyazıt yanıma geldi. Elini öptüm ve koltuğa oturduk.
"Nasılsınız Hünkarım?"
"Ben iyiyim de, seni pek iyi göremedim."
Bir an afalladım. Ne diyeceğimi bilemedim. "Olur mu öyle şey Beyazıt, iyiyim ben. Neden öyle dedin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İktidar Oyunları
Historical FictionOsmanlı Sarayına köle olarak satılan bir cariyenin Hünkarını ve Şehzadelerini koruma çabaları... Bu aşkın, iktidarın, korkunun, acının hikayasi. Osmanlı'nın en güçlü Sultan'ının hayat macerası. Kimseye boyun eğmeden ve evlatları uğruna her yolu den...