Sabah ağırlaşan ağrılarımla gözümü açmıştım. Dayanamayacak kadar ağrım vardı. Elife ve Hafsaya seslendim. Elif ebe kadını çağırmaya gitmişti. Bende yatakta bir o yana bir bu yana kıvranıp duruyordum. Hafsa şehzadelerimi ve sultanlarımı Mehmet'in dairesine götürmüştü. Nazlı kalfa yanında duran ebe kadınla daireye girdi. Ebe kadın yatağın ucunda durup doğum için hazırlık yapıyordu.
"Ne yapıyorsun sen? Daha çok erken doğum için olmaz!"
Ebe kadın söze girmişti. "Eğer doğumu yapmazsak bebek ölücek Sultanım, hem suyunuz da gelmiş."
Cennet kalfa daireme gelmiş durumun ciddiyetiyle birlikte Validemize ve hünkarımıza haber vermişti.
Doğum esnasında ebe kadın sürekli kendimde olmam için beni uyarıyordu. Bende elimden geleni yapmaya çalışıyordum. Uzun bir süre sonra ebe kadın kucağında duran bir bebeği sarmış ve yanında duran başka bir ebe kadına vermişti. Bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım.
"Ne oluyor, ne oluyor ebe kadın? Neden ağlamıyor evladım? Bir şey söylesenize?"
Ağlayarak bağırmaya başladım. "Sakin olun Sultanım, bir bebek daha var, onu kurtarmaya çalışalım bari!"
"Ne diyor bu Nazlı, evladım nasıl?" Hem ağlayıp hemde ıkınıyordum. Elif bebeğimi kucağına aldı ve ağlayarak bana baktı. " Bir şey de Elif, ne oldu evladıma?"
"Sultanım, şehzademiz iyi, bırakmayın kendinizi ne olur?"
Ikınmaya ve ağlamaya devam ederken bir bebek sesi duydum. Ebe kadının kucağında. Hafsa da onu alıp bir örtüye sardı.
"Ne oldu oğluma, neyi var iyi deyin?" Ebe kadın ve yanında duran kadın ilk bebeğimi alıp içeriye geçtiler. Hafsa kucağında duran bebeğimi yıkadıktan sonra üstünü giydirip yanıma geldiler. Kucağıma verdiler.
"Elif bana oğlumu getirin, ne yapacaklar ona?" Elif bir şey demeden dışarıya çıktı. Nazlı kalfada arkasından çıktı. Hünkarımız ve Validemiz içeriye girdi. Beyazıtı görünce ağlamam daha da şiddetlendi. Kucağımda bebeği görünce sevindi. Ebe kadında o sırada içeriden çıktı.
"Gözünüz aydın Hünkarım, Sultanımız aslan gibi iki şehzade daha verdi hanedanımıza."
Yaşıyordu, çok şükür ki yaşıyordu. Beyazıt sevinerek bana döndü ve alnını öptü. Yarım saate yakın sonra herkes daireye gelmişti. Zira isim töreni gerçekleşecekti. Ebe kadın içerden bebeğimle yanımıza geldi. Hünkarımızın önünde durdu.
"Büyük şehzademiz budur Hünkarım." Diyerek şehzademi Beyazıtın kucağına verdi.
Beyazıt kulağına ezan okudu sonrada alnından öptü ve tekrardan kulağına eğilip ismin söyledi.
"Senin adın merhum atamın ismi olsun. Senin adın Orhan, senin adın Orhan, senin adın Orhan."
Şehzademi bana verdi. Sonrada dönüp Validemizin kucağında duran şehzademi aldı. Ezanı okudu ve uzunca bir süre düşündü. Hepimiz onu bekledik. Tekrardan Orhana baktı sonrada gülümseyerek kucağındaki bebeğime döndü.
"Senin adın Metehan, senin adın Metehan, senin adın Metehan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İktidar Oyunları
Historical FictionOsmanlı Sarayına köle olarak satılan bir cariyenin Hünkarını ve Şehzadelerini koruma çabaları... Bu aşkın, iktidarın, korkunun, acının hikayasi. Osmanlı'nın en güçlü Sultan'ının hayat macerası. Kimseye boyun eğmeden ve evlatları uğruna her yolu den...