GEÇEN BÖL0M FISIR(0) YORUM VARDI VE KAHROLDUM
*Depresyonu rahatça yaşamak, bu hayatta en çok özendiğim şeydi. Bok gibi hissettiğim günler kendimi yatağıma hapsetmek ve sadece uyumak istiyordum. Hiçbir şey yapmadan üzüntümü yaşamak istiyordum ama bunun imkanı yoktu. Karnımı doyurmam lazımdı, eğitimimi aksatmamam lazımdı zira benim arkamda duran kimse yoktu.
Annemle konuşmamın üzerinden beş gün geçmişti, beş gündür kırık bir haldeydim. Dayım babamın geldiğini, sonra tekrar konuşabileceğimizi söylemişti ancak sadece kısacık bir konuşma bile beni epey yormuştu. Abimin Pazar günü evleneceğini biliyordum, içimden ona tebrik mesajı yazmak geliyordu fakat bu beni korkutuyordu. Ne tepki vereceğini kestiremiyordum hiç.
Molamdaydım; duvara yaslanmış sigaramı içiyordum. Bu geçtiğimiz beş gün boyunca saat ne zaman altıya gelse gözlerim kapıya dönüyordu çünkü istemsiz bir şekilde Yakut'u beklerken buluyordum kendimi. Ve her gün geliyordu. Bana ne içmesini önerdiğimi soruyor, ne önerirsem onu içiyordu. Hep aynı yere oturuyordu ve içeceği bitene kadar da ara ara göz göze geliyordu benimle.
Şimdi yine, saat altıyı biraz geçerken arabasını kafenin önüne park ediyordu. Onu her gün görmek garipti; artık alıştığım güçlü aurası çok fazla etki yaratmasa da hâlâ ona hayran hayran bakmaktan alamıyordum kendimi. Arabasından indi ve etrafında dolandı. Yine siyah bir takım vardı üzerinde. Ancak bu sefer üstten iki düğmesi de açıktı. Kafeye girecekti ki beni gördü, duraksadı. Sigaramdan bir nefes çekip gülümsedim ona. Fazla yorgun görünüyordu bugün; siyah saçları dağınık, gözlerinin altı torbalanmış, bakışları bile uykulu. Demek ki şirketin olması rahat yaşayacağın anlamına gelmiyordu.
"Selam," dedi yanıma dikilirken. "Molanda mısın?"
Ona sadece başımı salladım. On dakika sonra girmem gerekecekti ve ben bunu istemiyordum, biraz daha boş boş dikilmek istiyordum. Koyuları bir süre yüzümü turladı ve en sonunda gözlerime değdiğinde başını salladı ağır ağır. Kafasının içini görebilseydim keşke, ne yaşıyor ne düşünüyor çok merak ediyordum.
"Aslında ben de seninle bir şey konuşmak istiyordum," dedi ellerini altındaki pantolonun ceplerine sokarken. "Şirket ile alakalı."
Güldüm. "Başına mı geçeyim?"
Bu onu güldürdü. Bir eliyle çenesini sıvazladıktan sonra yüzü yeniden ciddileşti. Bu iş adamlarının da iş tripleri asla çekilmiyordu açıkçası. Sigaramı son kez götürdüm dudaklarıma. "Sizi dinliyorum."
"İşletme okuyorsun, ikinci sınıfsın, aslında bunun için biraz erken ama sana bir teklifim var."
Olduğum yerde doğrulup kurumuş dudaklarımı yaladım. Benim gibi birine ne teklif edebilirdi ki? İşletme okuyordum evet ama bunda o kadar da iyi sayılmazdım sadece diploma içindi. İleride dönerci açacaktım kendime.
"Gel şirkette iş öğren."
Önce ne dediğini anlamadım. Kaşlarım şaşkınlıkla havalandığında çenesini sıvazladı bir kere daha. "Anlamadım?" dedim. "Nasıl yani?"
"Anlamayacak bir şey yok," omuz silkti eli yeniden cebine yerleşince. "Gel iş öğreteyim sana şirketimde. Staj yapmayacak mısın iki yıl sonra? Kolaylık olur daha fazla göze değersin hem de iş öğrenirsin."
İlk olarak komikti ama gülmedim. Bunu başka bir öğrenciye teklif etmediğine neredeyse emindim çünkü koca ceo, ikinci sınıf bir işletme öğrencisine iş öğretmeyi teklif ediyordu. Diğer yandan aşırı acayip bir vaziyetti şu an. Ciddi olup olmadığını anlayamıyordum ama fazla korkunç bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Venüs [bxb]
RomanceOradaydım, gör diye. Yanındaydım, duy diye. Elimi uzattım hisset diye. Ve bekliyorum seni hâlâ, Yolların bana çıksın diye.