❝yakut❞

3.1K 281 129
                                    

Berbat bir gündü. Adam önündeki dosyaların içinde kaybolmuşken tam olarak böyle düşünüyor, böyle hissediyordu. Çarşamba günlerini zaten sevmezdi ama bugün daha bir tatsızdı işte. Karla karışık yağan yağmur ofisinin büyük camını yıkarken Yakut, ellerini yüzüne kapatıp sıkıntıyla iç geçirdi. Ne kadar olmuştu Arda terk edeli? Bir haftayı geçmişti ve Yakut öldüğünü düşünüyordu. 

En son lisede bir kız için bu kadar acı çektiğini hatırlıyordu. Üniversite boyunca sadece derslerine odaklı, kalp işlerinden uzak bir oğlan olmuştu ancak kendisine güveni hep tamdı. Şimdi ise asla öyle hissetmiyordu. Parmaklarını bu sefer saçlarına geçirip çekelediğinde kapısı tıklatıldı. "Evet?" 

Kapı açıldığında ve içeri Aydan ile birlikte Mertcan girdiğinde Yakut oturduğu yerde ip gibi gerildi. Çocuğun yüzündeki mutlu ifade karnını ağrıtmıştı. Bir ihtimal, Arda kafa karışıklığı ile ona gitmiş olamazdı değil mi? Yakut bunun hakkında hiç düşünmemişti çünkü Mertcan'ın varlığı aklına bile gelmemişti ancak şimdi onu görünce beynine kurtçuklar üşüştü. 

"İstediğiniz proje Yakut Bey," dedi oğlan elindeki dosyayı masaya bırakıp geri çekilirken. Yakut uzun parmakları ile dosyayı alıp gelişigüzel bir şekilde incelemeye başladı. Eğer aklıselim biri olmasa çoktan bu oğlanı buradan sürerdi ancak çocukluk yapmaya gerek yoktu. 

Fakat oğlan telefonuna gelen mesajla gülümseyince Yakut'un koyu mavileri onun üzerine dikildi. Gülümseyerek cevaplamasını ve telefonunun bırakırken dahi gülüyor oluşunu. Aydan ona uyarıcı bakışlar attığında Mertcan kendisini toparlayıp "Özür dilerim," diye mırıldandı. Kiminle konuşuyordu? Yakut kendisini çıldıracak gibi hissederken dosyayı fırlattı masanın ucuna. 

"Olmamış," diye mırıldandı kaşları iyiden iyiye çatılırken. "Bir daha yap getir. Dikkatini de işine ver! Burası oyun parkı değil siz eğlenin diye çalışmıyoruz tüm gün. Çık şimdi!"

Genç oğlan neye uğradığını şaşırmıştı ancak bir şey demeden ya da sormadan dosyasın alıp çıktı ofisten. Biri çakmak çaksa anında tutuşacaktı adam, öyle gergin ve öyle barut gibiydi. Aydan konuşmadan önce boğazını temizledi ve Allah'tan yardım istedi. Bir haftadır ya hiç konuşmuyordu patronu, konuşunca da terör estiriyordu. "Bugün İngiliz misafirleriniz geliyor," dedi kendinden emin durmaya çalışarak. "Toplantı için," diye devam etti ama adamın bakışları öylece boşluğa bakıyordu. "Kırk dakika sonra şirkette olacaklar. Toplantı odası hazırlandı."

"Arda seninle hiç iletişime geçti mi?" diye sordu Yakut, mavilerini kadına doğrultup. Tek merak ettiği oydu; ne yapıyordu, iyi miydi, yiyip içiyor muydu, kendisine bakıyor muydu? O gün onu o halde görünce aklı çıkmıştı ancak Mine yüzünden darmadağın olmuştu her şey. Ancak sonra Yakut en azından iyi olup olmadığını söylemesi için tam anlamıyla yalvardığında, Arda iyi olduğunu söyleyip muhabbeti kesmişti. Yakut ölüyordu. Her bölgesinden ayrı renk kan damlıyordu ve adam, azalıyordu.

"Evet dün aradı sizin programınızı sordu. Yarın veya sonraki gün eşyalarını toparlamak için gelecekmiş sanırım."

Kalp sıkıştığı zaman bütün organlar panik haline geçiyordu. Şimdi titreyen parmakları, acıyan ruhu buna denkti mesela. Buradan tamamen gidecekti. Yakut onu buraya getirmek için ayrı, burada tutmak için ayrı uğraş vermişti oysa ki. Yüzünü sıvazlayıp düşündü. "Ne dedin?"

"Programınızı söyledim Yakut Bey, toplantı saatlerinizi özellikle sordu."

Kendince bir plan yapmalı ve Arda'yla yüz yüze gelmeliydi. Hem onu çok özlediği için, hem de onu merak ettiği için. Diğerinin öfkesinin dindiğini biliyordu bu yüzden belki kendisini açıklama fırsatı da olurdu. 

Ölü Venüs [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin