⒖ 09.09›15.28

4.6K 386 369
                                    

UUUUUPUZUN BİR BÖLÜM O YÜZDEN BOL YORUM LÜTFEN <333

30 eylül güncellemesi: ŞAŞIRDINIZ MI BÖLÜM GELMESİNE AYYYNEN ÖYLE ŞAŞIRIN ÇÜNKÜM ÖNCEKİ BÖLÜM BENİ ÇOK MUTLU ETTİNİZ İLGİNİZLE, SİZE KÜÇÜK BİR HEDİYE OLSUN ♡♡

*

Gök gürültüsü hem korktuğum hem sevdiğim bir şeydi. Çünkü habercisi olduğu yağmurları seviyordum ben. Ve yağmurları o kadar seviyordum ki bu, gök gürültüsünü katlanılabilir kılıyordu. Büyük bir gürültü koptuğu esnada yatağımda yatmış kendimle savaşıyordum. Günlerdir yaptığım gibi.

Cumartesi akşamıydı ve dört gündür görüşmemiş, hiçbir şey konuşmamıştık. Ancak ne kadar düşünürsem düşüneyim içinden çıkamıyordum bu batağın. Kalbim ona gitmek istiyordu çaresizce. Ona anlatıyordum, zor olacağını söylüyordum ancak beni dinlemiyordu. Sanki duymak istediği ben değildim. Bakmak istediği ben değildim. Tek arzuladığı şey koyu bir maviydi.

Telefonuma uzandığımda saat yeni yeni dokuz olmak üzereydi. Bu savaşı tek başıma sonuçlandıramayacaktım artık. Numarasını girip çalan hattı kulağıma götürdüm. Üçüncü çalışta açıldı uykulu bir ses tarafından. "Merhaba," dedim. "Uyuyor muydun?"

Derin bir soluk duydum önce. "İçim geçmiş, saat kaç olmuş ki?" duraksama oldu. Heyecandan parmaklarım buz kesmişti. Alt dudağımı dişleyip etleri kemirmeye başladım. "Eve geleli bir saat olmuş. Öyle uzanmıştım ama uyumuşum. Sen ne yapıyorsun? Aramanı beklemiyordum."

Zaten bir şey düşünerek aramamıştım ama şu an bir şeyler söylemem gerekiyordu. Titreyen parmaklarımla alnımı ovaladım. "Biraz konuşabilir miyiz? Müsait misin?"

"Sana her zaman. Yüz yüze mi konuşmak istiyorsun yoksa-"

"Yüz yüze olursa daha iyi." 

"Tamam," dedi. Hışırtılar duydum ve sonra derin bir nefes daha aldı. "Bana gelmek ister misin?"

"Konum atarsın." 

Telefonu kapatıp kalktım yataktan. Üzerime kalın siyah bir sweatshirt geçirdim, altımda siyah bir jean aldıktan sonra saçlarımı taradım. Ne parfüm sıkmak gelmişti içimden ne de özenerek hazırlanmak. Üzerime kalın bir mont giyip çıktım evden. 

Heyecandan her bölgem ayrı bir şiddette uyuşuyordu ancak bunu geriye itmek için bir şey yapmıyordum çünkü engellenebilecek bir düzeyi çoktan geçmişti bile. Attığı konuma bakıp ona göre bir otobüse bindim. Evine gidiyordum; bu fikir ölümcül bir zehir taşıyan yılan gibi sızdı kafamın içine. Heyecanım sadece onu görecek olmamdan kaynaklı değildi ancak o kadar iç içeydi ki hepsi elimi atsam hangisini tutardım hiçbir fikrim yoktu. 

Kafamda hazırladığım bir konuşmam olmadığı gibi gerekçelerim hazırdı. Olası bir tartışmada kendimi açıklamam gereken konuların slaytı dönüyordu beynimde. Mantığımı var eden bütün hücrelerim şimdi kendi içlerinde büyük bir masanın etrafında oturmuş bu konuyu tartışıyorlardı. Sıkışan kalbimi ovaladım avucumla. Ciğerlerimin içi su doluydu ve ben boğuluyordum.

Evi evime epey uzaktı, şirkete bile biraz uzak kalıyordu. Çok büyük bir rezidansın önünde dikiliyordum şimdi. Dairesi tam otuz sekizinci kattaydı. Göklerde olmayı seven bir arkadaştı gerçekten; bok var gibi, en tepede oturuyordu. Bastıramadığım heyecanım, susturamadığım iç sesimle katları bir bir çıkarken asansörün içine kusacaktım. Aynadaki yansımamı izledim birkaç saniye. Dağılıp ıslanmış kahve tutamlarım, yorgun gözlerim, soğuktan çatlamış cildim ve dudaklarımla evsiz gibiydim yine. En azından temizim dedim, öğlen banyo yapmış olmama şükrediyordum. Ve tam o an kafamda bir şimşek belirdi. Sigara paketimi evde unutmuştum. Titreyen ellerim artık nikotinin zincirleri altına giriyordu. Asansör durduğunda derin bir nefes alıp indim.

Ölü Venüs [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin