Bölüm Yakut ve Arda'nın Eylül bebiş ile tanışmadan önceki zamanlarından. Yurt dışında bir yere tatile gittikleri bir bölüm okuyacaksınız. SİZİ ÖZLEDİK. Keyifli okumalar:**
-
Güneş sanki bir durak ötemizdeymiş gibi sıcaklığını buram buram hissettirirken soğuk ve berrak suyun içerisinde uzun süre durmak bile almıyordu hararetimi. Artık evime gitmek ve biraz olsun sonbahar içinde yaşamımı sürdürmek istiyordum. Evet, tatil yapmak harikaydı şüphesiz. Çok güzel bir ülkenin tertemiz sahilinde istediğim gibi tasasızca dolaşmak şahaneydi. Ama artık sıcak hava beni boğuyor, bundan yorulmama sebep oluyordu.
"Akşam yemeği için başka bir sahil kasabasına geçelim diyorum ne dersin?"
Yakut ellerini beline yerleştirip gözlerini yüzüme bıraktığında bir elimle alnımdan siper edip güneşi engellemeye çalıştım. Buruşturduğum yüzümde artık güneşin değil öpücüğü, salyalı emişleri vardı.
"Fark etmez artık balık yemekten kuyruğum çıkacak zaten. Nerede yediğimizin önemi kalmadı."
Gülümsedi. Parmağımdaki alyans alnıma değiyordu. Bazen durup sadece alyansıma bakıyor ve bakarak dahi mutlu oluyordum. Elimi indirdiğimde uzanıp parmaklarını parmaklarıma geçirdi ve geldiğimiz yöne dönüp tekrar yürümeye başladık. Bazı insanlar umursamasa bile bazıları garip bakışlar atabiliyordu; açıkçası onca sıkıntıdan sonra şimdi parmaklarımın arasındaki parmakları sırf insanların yadırgayan bakışları yüzünden bırakacak değildim.
"Şu iskele harika görünmüyor mu?"
Sorusu üzerine kafamı sola çevirip bahsettiği iskeleye baktım. Akşam olduğundan oradan güneşim batışını izlemek ve sonra gece bastırdığında soğuk suyla buluşmak çok güzel olabilirdi. Yakut'un da böyle düşündüğüne emin bir şekilde gülümseyerek ona döndüm. Kafasını biraz eğip şakağımı öptükten sonra, "Sana orada ne muamele çekerdim ama. Hayal etsene," dedi ve bu söylediği gözlerimi devirmeme sebep oldu. Gülmekten de geri duramadım tabii.
"Kalkıp gelmişiz kilometrelerce öteye bahsettiğin şeye bak be adam."
"İskele her yerde iskele Arda. Ben farklı şeylerle süslemeyi seviyorum. Mesela kafamdaki gibi süslersem asıl o zaman iskele anlam kazanacak."
Güldüm. Yanımızdan geçen birkaç kişinin daha farklı bir dilde konuştuğunu duydum ama anlaşılmıyordu. Çok fazla turist barındırıyordu olduğumuz yer. Birkaç dili seçebiliyordum artık, geri kalanı sanki hepsi birbirinin aynısıymış gibi geliyordu.
"Anlam kazanması da beni becermen."
Kıkırdadı. "Ağzından nasıl da şiir gibi döküldü ama."
Bir keresinde bir müzenin tuvaletinde sevişmiştik. Birkaç gün boyunca müze temalı korku rüyaları görmüştüm çünkü o kadar fazla yakalanma korkusu yaşamıştım ki bu beni o an bile hasta edecek bir raddedeydi. Bunu bir daha yapmak istemediğime çok emindim.
Bir süre sessizce yürüdük. Etrafa bakınıp artık ezberlediğim yerleri biraz daha izledim. Renk renk şezlonglarda güneşlenen insanlar, yüzenler, topla oynayanlar ve biraz kıyıda görülmediğini düşünen ancak bir o kadar da kabak gibi ortada duran sevişen çiftler.
"Ben mağaramda yaşayacağım ya." Burun kıvırdım. "Bana fazla geliyor yani anlatabiliyor muyum? Kimsenin yatak odasını görmek izlemek istemiyorum yani ben."
"Ben de şu ileride kayalıklar boş diyecektim." Yakut'a döndüm bunun üzerine. Dudağını sarkıtmış gözleriyle bir yerleri kesiyordu. İnsan içinde çiftleşme arzusunun neden bu kadar baskın olduğunu asla anlamıyordum, zaten anlaşılır gibi de değildi.
"Bana bak. Beni delirtme gider karıya kıza yavşarım. Yeter artık."
Elini elimden çekmeden kolumu kendi etrafıma sardırdı ve göğsümü sırtına yasladı. Dudakları boynumda kendi yerini açıp oraya yerleşirken gıdıklanmış, kıkırtımın da aramıza erimesine müsaade etmiştim. Uzun bir öpücük bırakıp diğer kolunu da karnıma sardı.
"O zaman odamıza gidelim hadi." Birkaç öpücük daha bıraktı. "Yemekten önce biraz atıştırayım."
Ona doğru döndüm. Bu sefer iki elimi tutup arkamda birleştirdi. Adımlıyordum ama sadece ona güvenerek atıyordum adımlarımı geriye doğru. Yüzündeki neşeli tebessümü öptüm uzanıp. Hâlâ böyle tıpkı berrak bir deniz gibi parıl parıl bakıyordu. Her sabah, her akşam, günü gün yapan her an.
"Adayı biraz da yukarıdan görsek olmaz mı?" Başımı omzuma doğru yatırdım. Helikopter iler adanın üzerinde turlar düzenleniyordu. Geldiğimizden beri bunu yapmak istiyordum ama cesaretim geldiğinde vaktimiz olmuyordu. Şimdi ikisi de mevcuttu. Beni taklit edip başını aynı ifadeyle omzuna bıraktığında güldüm buna.
"Tamam işte ben de aynı şeyden bahsediyorum. Seni göklere çıkartacağım. Oradan izlersin."
Fakat tabi ki istediğim şeyi yapacağını biliyordum. Sanki hayatını benim isteklerim üzerine kurmuştu; bana kendimi aynen bu şekilde hissettiriyordu. Bazen bir şeyi daha istemeden gerçekleştiriyor, bazen ağzımdan çıkar çıkmaz elde etmemi sağlıyordu. Ve benden karşılığında sadece sevgimi istiyordu.
"Yakut."
Eğilip iki kaşımın ortasını öptü. "Hm?"
Gülümsedim. Bana hâlâ aynı bakmasına, hâlâ aynı istekle dokunmasına, sarmalamasına, tutmasına, beni bırakmadan iyileştirmesine gülümsedim. Şüphesiz ki canıma saplanan her bir bıçağın karşılığıydı bu sevgi. Ve öyle ki, ben tüm bıçak yaralarımı şimdi sevgiyle kucaklıyordum.
"Seni seviyorum."
**
Böyle tadımlık, hepimizin gönlü olması için yazdığım minik bir özel bölüm olsun istedim. Bitmiş çoğu kurguma atacağım özel bölüm iki gün içerisinde. Ayrıca yeni kurgularıma da bekliyorum sizi seviyorum sağlıcakla kalın <33
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Venüs [bxb]
RomanceOradaydım, gör diye. Yanındaydım, duy diye. Elimi uzattım hisset diye. Ve bekliyorum seni hâlâ, Yolların bana çıksın diye.