Heerrr bölüm bıkmadan usanmadan yorum yapan birkaç kişi var sizi çok seviyorum siz benim yakıtımsınız yahu :")) Severek eğlenerek yazdığım bir bölüm; BOL YORUM ÇOK SEVERİM.YILDIZA BASALIM BU KIZI ÜZMEYELİM♡
**Her şeye rağmen, güneşli bir gündü. Güneş artık doğmak ve tepede kalmak konusunda fazla sevecen davranıyordu zira Mart, aramızdaydı artık. Ellerim üzerimdeki kot ceketimin ceplerinde bindim asansöre. Yine bir yığın kalabalıktı içerisi. Üzerimdeki kırmızı hoodiemin kapüşonunu düzelttim ve arkama yaslandım. Pazartesi gününü çekilir yapan tek şey Yakut'u görecek olmamdı. Telefonumu çıkartıp gelen mesajlarımı kontrol ettim. Rasim, Cihat'ın bugün derste beni sorduğunu ve bunun oldukça garip olduğunu yazmıştı ama kafa yormadım. Mehmet eve geç gideceğini, benim de geç gitmemi ve biraz kafa dinlememi tembihlemişti. Ona güldüm; gerçekten aşırı bunalmıştı artık. Biraz sosyal medyada gezindim insanlar birer birer azalırken. Kaçıncı kattı bilmiyordum ancak kabinin içine Yakut'un kokusu oldu.
"Toplantın uzar sanmıştım," dedim telefonumdan ayrılamazken. Halı yıkama videolarından bir türlü kopamıyordum işte*.
"Erken bitti," diye yanıtladı beni. Video bitince telefonu kilitleyip cebime tıktım. Bedenini bana çevirmiş, elleri ceplerinde yüzüme bakıyordu. Arkasında Aydan'ı görünce gözlerim şaşkınlıkla açılıverdi kocaman. Saçlarını boyatmış, üzerine bir de kıvırcık bir şeyler yaptırmıştı. Uzanıp bir tane kıvırcık tutamını çekeledim.
"Ne güzel olmuş kız kıvır kıvır," dedim gülerken. Gülümseyip önüne döndü. Gözlerim, önümde duran heybetli bedenin koyu mavilerine değdiğinde kaşlarını kaldırıp dudaklarını birbirine bastırdı. Asansörün içi çok kalabalık değildi ve ben onunla nasıl konuşmam gerektiğini bilmiyordum bu anın içinde. Yakut'un çok umurunda olmayan bu konu benim aklımı sürekli kurcalıyordu.
"Nasıl oldun?" diye sordu elini uzatıp kapüşonumun bir yerini düzeltirken. Elini geri cebine atana kadar onu izledim. Çok rahattı ve sanırım onu taklit edebilirdim.
"Yani," dedim omuz silkip. "Nasıl olunursa. Hâlâ biraz şoktayım sanırım. Geceleri kâbus görmekten uyuyamıyorum artık. Mehmet ilaç almamı söylüyor ama onun da benden pek bir farkı yok."
Başımı arkaya yasladım. "Gitti mi ailesi?"
Kaşlarımı kaldırdım. Asansör bir katta durunca içeriden iki kişi indi. Daha otuz beşinci kattaydık, çık çık bitmiyordu içine sıçtığımın şirketi. "Birkaç gün daha kalacaklar."
Her ne kadar herkes parfüm şişesi gibi geliyor dahi olsa ben bir tek Yakut'un kokusunu alıyordum. Onun parlak mavilerine bakarken tek bildiğim gerçek oydu sanki. Nasıl da özlemiştim onu. Artık ayrı kalmak daha zordu. Değil bir hafta, bir gün bile görmesem içim daralıyordu. Şimdi bile uzanıp öpmemek için içimde büyük bir savaş veriyordum.
"Neden gelip ben de kalmadığını sorabilir miyim peki, özel bir sebebi yoksa?"
Bu kadar kişinin içinde direkt bunu sormasına şaşırsam mı utansam mı bilemedim. Çok fazla rahat duruyordu. Yutkunup kaşlarını kaldırdığında dilimi dudaklarıma değdirip çektim. "Evin okuluma çok uzak Yakut. Her sabah çekemem o yolu. Yetişmek için ekstra erken kalkmam gerekecek ben biraz daha uyumak için kahvaltı etmiyorum."
Asansör otuz dokuzuncu katta bir kere daha durdu, bu sefer bir oğlan bindi kabine. "Merhaba Yakut Bey," dedi dosyayı göğsüne bastırıp. Yakut ona dönmeden başını salladı ve "Merhaba," dedi. Çocuk ne bekliyordu bilmiyordum ama muhabbeti uzatmadı.
"Ben bırakırım seni sabahları."
Gözlerimi devirmek istesem de yapmadım ama gülüşümü de durduramadım. "Ağlarsın iki güne, güvenmiyorum sana."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Venüs [bxb]
RomantikOradaydım, gör diye. Yanındaydım, duy diye. Elimi uzattım hisset diye. Ve bekliyorum seni hâlâ, Yolların bana çıksın diye.