46 ❝meleklerin incileri❞

2K 187 86
                                    

⚚ Y A K U T ⚚

Sıkıntılı dolu bir nefes ciğerlerinde misafir olurken yakasını bağlayan iğnesini çözüp masasının üzerine bıraktı. Düğmelerini açarken aynı esnada sırtını arkaya yaslamış, gözlerini kapatmıştı. Saat çoktan akşam dokuz olmuştu olmasına ancak Yakut hâlâ şirketteydi. Arkadaşını bekliyordu. Sevgilisi gideli çok olmuştu ve ona bir şeyler belli etmemeye çalışmak o kadar zordu ki göbeği çatlıyordu adamın. Kapısı tıklatıldı ve asistanı içeri girdi.

"Serhat Bey geldiler."

"Gelsin," dedi Yakut yerinden kalkarken. "Bize iki kahve söyler misin? Çıkabilirsin ayrıca. Bugünlük bu kadar uzadığı için kusura bakma Aydan."

"Estağfurullah," dedi genç kız mahcup bir ifadeyle gülümserken. Dünyanın en iyi ve en kibar patronuna sahipti hiç şüphesiz. Odadan çıktığında dışarıda bekleyen, sıkıntıyla yüzü buruşmuş adamı içeri davet etti. Anlaşılan o ki hoş şeyler konuşulmayacaktı. Arda'ya söylemeli miydi? Araya girmemeyi tercih etti.

Adam içeri girip kapıyı arkasından kapattığında Yakut masasına dayamıştı kalçasını; ellerini ceplerine sokup yorgun koyularına arkadaşının öfkeden parlayan gözlerine dikti. "Hoş geldin," diye mırıldandı. "Geç kaldın."

"Valla hoş mu geldim göreceğiz. Tadın çok kaçacak Yakut."

Ofladı diğeri. Serhat ikili koltuğa yerleşip getirdiği dosyaları önündeki sehpaya atarca bıraktı. Bir süre bakıştılar; Aydan kahveleri getirene kadar da pek bir şey konuşmamışlardı. İki adam da epey yorgundu ve Serhat birazdan ortaya dökeceği bilgilerden dolayı da çok gergindi. Zaten yapmış olduğu hiç etik değilmiş gibi bunları Yakut öğrendikten sonra nasıl toparlayacaktı onu da bilmiyordu ya neyse! 

Aydan kahveleri getirip çıktıktan sonra Yakut doğrulup arkadaşının karşısına oturdu. Gerginlik her yerini yırtıyordu sanki. Gömleğinin kollarını sıyırdı ve sehpanın üzerindeki dosyaya uzandı. "Önce biraz konuşalım bence," dedi Serhat bıkkın bir tavırla. Sesine yansıyan gerginlik Yakut'u boğmuştu.  "Hemen bakarsan çok canın sıkılır."

Yakut duraksadı. Telefonuna gelen bildirimle dikkatini oraya verdiğinde mesajın Arda'dan geldiğini görmesiyle gülümsemeden edemedi. Biraz takılıp eve geçeceğiz, seni seviyorum yazmıştı küçük olan. Ona cevap verdikten sonra arkadaşına döndü.

"Biraz araştırdım, babasının şarap fabrikası var. Baya zenginler, baya güçlüler."

"Ne kadar?" diye sordu Yakut parlayan koyu taşlarını arkadaşının yüzünde dolandırırken. "Ya da neyi kapatacak kadar zenginler?"

"Nasıl anladın?" Serhat kahvesinden bir yudum aldı. Omuz silkti diğeri arkasına rahat bir ifadeyle yaslanırken. Onun için çok da zor olmamıştı. Babası hakkında biraz araştırma yapmıştı kendince, pek de tekin birine zaten benzemiyordu. 

"Lisede çok fazla okul değiştirmiş," dedi Serhat. Sanki söyleyecekleri dilinin üzerinde acı bir tat oluşturuyordu daha çıkmadan. "Kimisi zorbalık yüzünden, kimisi yaralama, kimisi öğretmenle kavga etmek yüzünden. Baya sorunlu biri anlayacağın."

"Ama asıl şeyi söylemiyorsun değil mi?" Zekiydi Yakut. Arkadaşını da çok iyi tanıyordu.

"Bak Yakut, bu çocukta ne gördün de seni huzursuz etti bilmiyorum da, bu dosyanın içinde güzel şeyler yok. Arda'ya nasıl söylersin o Mine olayından sonra onu da bilmiyorum ama uzak tutman gerek."

Ölü Venüs [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin