10K kelime içeren aşırı uzun bir bölüm. Tavsiyem bölünmeden okumanız yönünde çünkü duygu geçişleri mevcut. Keyifli okumalar <33
**
Zaman sıçraması: Vize sonrası hafta tatili
Salı 12.10
Güneş, en parlak halini sunmak ister gibi tepemizde yerini aldığı sırada kahvaltımızı etmiş evden çıkmaya hazırlanıyorduk. Yorucu bir vize haftasını geride bırakmış olmanın rahatlığı her yerime dağılırken diğer yandan gerginlikten kusacak bir haldeydim. Yakut gülümseyen dudaklarını görüş alanıma soktuğunda gözlerimi gözlerine çıkartmak biraz güç oldu.
"Gerilme," diye mırıldandı üzerimdeki siyah gömleğin yakasını iliklerken. Oysa ki bilerek ilk düğmesi açık bırakmıştım, biraz sıcaktı. "Korkmana da gerek yok. Herkes seninle tanışmak için merakla bekliyor."
"Yine de kusacak gibiyim. O nedir?"
Avucunu açıp yaka iğnelerini gösterdiğinde güldüm. Kediliydi; yakalarıma iğnelemesine müsaade ettim yüzünü incelerken. Ailesiyle tanışmaya gidiyordum. O kadar heyecanlıydım ki midemdeki ağrı bir türlü dinmiyordu. Herkes orada olacaktı. Annesi, babası, kuzenleri. Oflamamak için dudaklarımı dişlemeye başladım.
"Lütfen biraz sakinleş Arda beni de geriyorsun. Bir şey olmayacak."
"Ya kusarsam?" diye sordum panikle. "Ya evin ortasına kusarsam?"
Gözlerini devirip yanımdan sıyrıldı. O benim aksime daha rahat giyinmişti; incecik v yaka koyu gri bir tişört, ki boldu ve ona çok yakışmıştı, altında siyah kumaş bir pantolonla tam ve harika görünüyordu.
"Gömlek abartı mı oldu?" diye sordum kendi üzerime bakarken. Benim gömleğim de boldu, altımda ise dizlerime kadar inen kot şortumla çocuk gibiydim. "Acaba resmi mi giyinseydim."
"Hadi çıkalım yoksa sen fenalık geçireceksin şimdi. Hadi," yanımdan geçmeden önce saçlarımı karıştırıp güldü. Söylenerek düzletmeye çalışırken peşinden ilerledim. Ellerim ve dizlerim daha iyi durumdaydı, en azından sargılarımı atmıştım artık. Biraz kızarıklık ve çizikler belli oluyordu ama sorun etmiyordum. Ancak belki de etmeliydim.
Başım dönüyordu heyecanımdan dolayı. Kendi ailemle işler yolunda gitmediğinden bütün aileler tarafından kapı dışarı edilecekmişim gibi hissettiğim için korkudan deliriyordum. Diğer yandan nasıl davranacağımı kestiremiyordum bir türlü. Üçlü küpemi çıkartmıştım, piercimgim de daha hafif bir şeydi ve elimden geldiğince düzgün görünmeye çalışmıştım. Yakut ise görünüşümle ilgili bir sorun olmadığını söyleyip duruyordu. Beni yargılamayacaklarını biliyordum içten içe ama yine de endişelerimin sesini kapatamıyordum.
"Zaten daha ne kadar rezil olabilirim ki!" diye söylendim kendi kendime, Yakut trafiğin içinde sıkışırken. "Kadın beni sevişme sonrası gördü resmen. Baban beni gördüğünde aptal gibiydim! Daha ne kadar rezil olabilirim?"
"Abartma artık," benim aksime çok sakindi ve bu beni delirtiyordu. "Sanki seviştiğimizi bilmiyorlar."
Ona ters ters baktım. Nasıl bu kadar rahat olabilirdi bu konuda bile? "Sana bir şey derdim de neyse," geri önüme döndüm. "Demeyeceğim."
"Biraz uyumaya ne dersin Arda? Ya da müzik dinleyebilirsin. Kulaklığın yanında mı? İstersen sana marketten çekirdek alayım? Ağzını ya da beynini meşgul et gidene kadar."
"Ben çok konuşuyorum yani?" hayretle ona döndüm. Bir şey demeden dudak büzdüğünde bedenimi cama doğru çevirip kollarımı da göğsümde birleştirdim. Çok konuşuyor falan değildim sadece endişelerim vardı. Beni asla yatıştıramadığı endişelerim. Acaba nasıl olacaktı? Bir an önce bu günü atlatıp bitirmek istiyordum, akşam olsun istiyordum hemen. Keşke geleceği görebilseydim diye geçirdim içimden ya da akıl okuyabilseydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Venüs [bxb]
RomanceOradaydım, gör diye. Yanındaydım, duy diye. Elimi uzattım hisset diye. Ve bekliyorum seni hâlâ, Yolların bana çıksın diye.