Ikimizde geri çekilmişken, hafifçe gülümsedim, ve ellerimi kaldırarak gardımı aldığımda yere attığım bavulumu hatırlayıp almak için eğildim. Gayri ihtiyari adam da eğilmişti, kendi işimi kendim halletikten sonra tekrar gülümsedim, ve teşekkür ettim, o sırada adam hiç konuşmamış, adeta dili tutulmuş gibiydi. Bir adım atacak iken kızların benden biraz daha ilerde olduklarını ve benim gecikmemden şikayetçi olduklarını fark ettim.
« Biraz hızlı » diye seslendi Özlem, adam sesin geldiği yöne bakarken, ben karşımdaki anlamasın diye türkçe geleceğimi ifade ettim sonrasında, adam şaşkınca kızlardan ayırdığı bakışlarını yeniden bana çevirdi. Dönmesiyle surat ifadesinden bir türk olduğunu anladım. Üzerindeki şaşkınlık daha da artarken, türk olduğum için şaşırdığını düşündüm, aslında çok normal bir karşılaşma, ne de olsa burası bir hava alanı her milletten olması normaldir, bunun için şaşırmak nitekim saçmalık olurdu. Her neyse, buna aldırmadan atmaya kalkıştığım, o adımı attım, artık yüz yüze değil yan yanaydık.
Ooo yakışıklı mıydı o ? Gözler ela sanki, 1.80 derim boy, 75 civarlarında kilo, maşallah saçlarda uzun, topuz yapmış, basmışta jöleyi, Allah var yakışıklı çocuk. Neyse yoluna devam Yağmur.
"Asıl siz kusura bakmayın gerçekten, önüme bakmadan yürürsem olacağı buydu" dediğinde türk oluşu gözümde onu daha da yakışıklı yaptı, titrek çıkan o mükemmel sesi düşünceliydi'de.
Tamam kabul ediyordum ağzı iyi laf yapiyor, tatlı tatlı'da gülümsüyor, ama ne fayda size ayrılan süre bu kadar bey efendi. Ee şimdi gelip'te tanımadığım insanla hava alanında sohbet edecek değilim ya.
Saliseler sonra tekrar duydum o güzel sesi ama bu sefer söyledikleri beni mutlu etmemişti ve aksine sinirlenmiştim.
"Az kalsın böyle güzel bir hanım efendiyle çarpışıyorduk. Doğrusu benim için hiç'te fena olmazdı aslında" diyip gülümsedi.
Türk olduğumu anladığı için türkçe konuşması hoştu, fakat kurduğu bu son cümleyi hiç hoş karşılamamıştım. Beni tanımıyordu ve ben daha konuşmadan, ifademle, duruşumla benimle bu şekilde konuşabileceği kanaatine nereden varmıştı ?
Dakika bir gol bir bu ne laubalilik ?
O gülümsese'de benim için komik değildi.
Bu neydi şimdi, her gördüğü kıza laubalice hareketlerde bulunan erkek modeli falan mıydı ? Çok klişe sözler bunlar... çaktırmadan, duymamış gibi yapıp biraz teredüt içinde, yalandan zoraki bir gülüşle ayrıldım oradan.
Öykü ve Yakut'un tekrar seslendiklerini duyuncada daha'da hizli adimlarla ilerledim.
Gecikmemden fazlasıyla şikayetçi gibiydiler. "Eee hadi ama Yağmur, kimdi o ? "
"Nereden bileyim, çarpışıyorduk az daha" diyip geçiştirdim.
Kızlarla bavul kuyruğundan çıkışımız da onu tekrar görmüştüm, hemen arkamızdaydı, bizimle aynı sıranın kuyruğunda olduğuna göre istikametlerimiz birdi. Bir an için onunla giderken göz göze geldim baştan aşağı beni inceler gibiydi. Üzerimde bir gariplik mi var acaba. Dilerseniz birlikte inceliyelim beni.
Ayağımda beyaz basket. Altımda yüksek bel kumaştan koyu yeşil bir short, üstümde sade beyaz bir tee-shirt, sanırım bu kombinimi tamamlayan takılarım gözlüklerim ve çantam bu günlerin en salaş modası. Saçlar uzun dalgalı, esmer tenimle tatilde daha ne kadar bronzlaşabilirim yaşayıp görecez, gözler'de ki yeşilin shortumla uyumu görüyor musunuz ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yinede Sevdik
Teen FictionYinede Sevdik Yinede Sevdik, ölümün kıyısında bir kızın hayata son bakışını anlatan bir hikayedir, son gördüğü hafif bulutlu bir gökyüzü tıpkı hayatının gölgesi gibi gelip geçer gözlerinin önünden. Hadi gelin bu çetrefilli aşk hayatını birlikte okuy...