Iki yil önce
Bugün 24 Temmuz, bundan bir hafta önce annem ve babam iş için Almanya'ya gittiler ordan da Türkiye'ye geçecekler, onlarla orada buluşacam, fakat öncesinde güzel Türkiyemizin başka bir bölgesinde bende tatil yapacam, öncesinde bahsettiğim arkadaşlarım, Özlem, Berrak, Öykü ve Yakut'la istikamet yurdum memleketi Türkiye.
Yıllardır birlikte organize edebildiğimiz ilk ve son tatil, hayaller arkadaş arası önce hareketli bir Bodrum sefası, ardından evli evine, köylü köyüne, kısacası aile büyüklerine ziyaretler, kuzenlerle eğlence ve akrabalardan tekrar firsat bulabilirsek, ara sıra ortak bir noktada tekrar buluşup eğlenceyi doruklarına kadar yaşama keyfi. Ha bu arada Türkiye'de yapabileceğim alışverişi asla es geçmiyorum.
Bu beş haftalık süreç için hazırlıklarım saat on ikiyi gösterdiğinde bitmişti. Bavulun fermuarını kapattığıma göre yatıp uyuma vaktiydi, fakat uyumak ne mümkün bu heyecana Yağmur dayanmaz. Whatsapp grubuna girdiğimde kızlarında benden bir farkı olmadığını gördüm.
Her ne kadar uçakta uyumak için çok zamanım olacak diye düşünsem de, formda gitmeyi tercih ederdim, nitekim dakikalar sonra da kendimi uykuya haps etmiştim. Gece saat dördü gösterirken, aniden gelen bir mesaj sesiyle yüreğim ağzıma gelerek uyandım. Geç kaldım korkusuyla yattığım yerden aniden fırlayıp telefona sarılmam bir oldu.
Bir yeni mesaj.
Gelen mesaj : Arkadaşım Ezgiden
« Iyi tatiler canim bizim yerimizede bol bol eğlen, uyandırdıysam affet, pantene şampuanımı unutma şeker :) öpüyorum çoook »
Ezgi, deli kız, gece kuşu olduğunu söylememe gerek yok sanırım, aşırı heyecandan zar zor dalmışken, bu saaten sonra gözümü kırpmak zor olacaktı. Nitekim öyle de oldu dön sağa, dön sola derken nihayetinde beklenen saat çalmıştı, « Hele şükür ».
Yeni doğmuş bir bebek gibi içim kıpır kıpırdı, en nihayetinde ilk defa arkadaşlarımla bir tatil düzenlemiştik. Heyecan dolu hallerimle kalkıp kahvaltıyı hazırladıktan sonra mutlu bir şekilde abimi uyandırdım ve sonrasında ablamı. Bir an önce kahvaltıyı bitirip kızlarla buluşmak, ardından yola çıkmak istiyordum.
Ablamla evde vedalaştıktan sonra, abim beni Berraklara kadar götürdü, bavulumu bahçelerine bıraktıktan sonra onunlada sarılıp vedalaştık.
Berrak aramızda en zor ve en son hazırlananımız olarak adlandırıldığı için hepimiz onlarda buluşmaya karar vermiştik. Içeri girdiğimde karşımda Berrak, Yakut, Özlem ve Öykü'yü görünce şaşırmıştım « Ne yani en son ben mi geldim şimdi ? Vallahi günahını aldım o zaman ben Berrak » dedim ve hepimiz tek bir ağızdan gülümsemiştik.
« Geç kalacaksınız kızım, haydin » dedi içeriden bize doğru gelen bir ses. Ayşe teyzeydi Berrak'in annesi, küçüklükten beride tanır beni. Kendisi evvelden annemin sınıf arkadaşıymış, iyide anlaşırlardi, hala da iyiler, üstelik şimdide kızları çok iyi arkadaş.
« Geçiktim valla kusura bakmayın, o zaman çıkalım » dedim bende.
Ayşe teyze hepimizi sırayla öptükten sonra gönderiyor nasihati
"Kızım kendinize çok dikkat edin, hepiniz birbirinize emanetsiniz, fingirdeyim falan demeyin oralarda, haberini alirim, sonra biliyorsunuz nolur" dedi tehtitkar sesiyle, ardından devam etti "Tatilinizi yapıp dönün usulca, aklımda sizde kalacak ya" dediginde Berrak annesine sikica sarildi « Yaa kıyamazmış'da yaban ellere tatillere göndermeye » diyip annesini mıncırdı.Kapıya çıktığımızda, taksinin geldiğini gördük. Evet yanlış görmediniz taksi, Fransa'da bir taksiye binmek, Türkiyede binmekten daha garip duruyor, pek yapılan birşey değil ama tatilse sonuna kadar tatil olsun diye kimseye zahmet ettirmeden kendi başımızın çaresine bakmayı tercih ettik.
Bavullarımız bagajlara yerleştirilirken, baktım da her birimizin yüzü gülüyordu kahkalar havada uçuşuyordu resmen. Geçenlerin bize bakmaması imkansızdı. Sonunda araca binip havaalanına doğru yol aldık, hava çok sıcaktı birde heyecanın verdiği sıcaklık ekleşince dayanılmaz bir hal almaya başlamıştı, bütün yol boyunca gülerken, ani bir suskunluk çökü vermişti üstümüze arabadan indiğimizde ise moral'ler tekrar yerine oturmaya başlamıştı.
Bavullarımızı aldıktan sonra içeri doğru ilerlemeye başlamıştık. Ben bagaj kuyruğuna girmeden son bir kez daha arkama bakmak istedim, nedenini bilmiyorum, dramatikleştirmek istedim bu gidişi galiba, belkide vedalaşan insanların, buruk, yada kavuşanların sıcak güleç yüz ifadelerine bakmayı sevdiğimdendir. O bakışlara uzunca bir süre bakmayı, ne düşündüklerini düşünmek beni sevindiriyordu, en önemlisi düşündürüyordu. Kim bilir belki de o düşüncelerde, kendi düşüncelerimi arıyorumdur. Bir kaç saniyede olsa bu zevki tatmaya değerdi.
Ama şimdi buna vaktim yoktu, bu sefer yolcu benim.
Yüzümü çevirdiğimde arkası başka yöne dönük ve nerdeyse biraz daha ilerlese, ilerlesem, çarpışacağım bir adam gördügümde. Panikle durumu kurtarmaya çalıştım. Ben durumu fark ettiğimde o'da arkasını döndüğünde burun buruna gelmemiz an meselesiydi. Bir kaç saniye içinde oluşan bu beklentisiz an'a belkide son anda çarpmayı engeleyen biri gibi gögsümü kabartıp, ellerimle önüme bariyer yapip geri çekildim « oups excusez-moi, je vous-avez pas vu » (ah afedersiniz, sizi görmemiştim) derken adamın şaşkın bakışları dikkatimi çekmişti, tabiri caiz ise yüreği yerinden fırlamış gibiydi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yinede Sevdik
Roman pour AdolescentsYinede Sevdik Yinede Sevdik, ölümün kıyısında bir kızın hayata son bakışını anlatan bir hikayedir, son gördüğü hafif bulutlu bir gökyüzü tıpkı hayatının gölgesi gibi gelip geçer gözlerinin önünden. Hadi gelin bu çetrefilli aşk hayatını birlikte okuy...